1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

FİRUZ KANATLI: ÇAĞININ ÖTESİNDE BİR GİRİŞİMCİ

 


Prof Dr. A Barış Baraz, Anadolu üniversitesi İşletme Fakültesi öğretim üyelerinden.


Aile şirketleri özellikle yetkin olduğu bir konu…


Geçtiğimiz gün yaşamını yitiren Eskişehir’in en önemli Sanayicisi Firuz Kanatlı ile ilgili bir yazı kaleme almış.


Söz konusu yazısı, bundan 10 yıl önce Firuz Kanatlı ile yapmış olduğu görüşme sonucunda, Kanatlı ailesi ile ilgili edindiği bilgileri ve hatıraları kapsıyor.


İçinde, ailenin Eskişehir’e geliş hikayesinden, Firuz Kanatlı’nın yönetim anlayışına kadar pek çok “Yeni” sayılabilecek bilgi var.


Biz ilgiyle okuduk, sizin de aynı şekilde ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz:


 


İşte Prof Dr A Barış Baraz’ın yazıya döktüğü Firuz Kanatlı hatıraları:


Ekonomist Schumpeter girişimciyi şöyle tanımlıyor: ”Başkalarının hissedemeyeceğini hissedip, organize eden kişi”. Yine Schumpeter’e göre, girişimciler o kadar önemli aktörlerdir ki; ülkeler ancak yenilik yapabilen girişimciler sayesinde kalkınabilir. Eskişehir’in en “yenilikçi” girişimcisi Firuz Kanatlı vefat etti. Türkiye’ye, Eskişehir’e büyük katkıları olmuş bir ailenin “dünyaya rol model” olmuş girişimcisiydi. Allah rahmet eylesin.


 


Eski işletmeler üzerine araştırmalar yaptığım için bundan yaklaşık on yıl önce; Firuz Bey ve oğlu Firuzhan Bey’le görüşmeler yapmıştım. Bu görüşmelerden bazı hatıralarımı paylaşmak istiyorum:


 


“Kanatlı Ailesi Gümülcine’den gelmektedir. Ailenin 1910’lu yıllarda Gümülcine’de un fabrikaları vardır. (Baba) Ahmet Kanatlı, mübadele zamanında, Türkiye’ye gelir ve bir daha Gümülcine’ye geri gitmek istemez. Ailesine ‘Siz Gümülcine’deki fabrikayı satın ve buraya gelin’ diye haber gönderir. Kanatlı Ailesi Ahmet Bey’in bu isteğini yerine getirir. Kanatlı Ailesi’nin Türkiye’ye gelebilmesi, fabrikayı ve diğer mülkleri kısa sürede satabilmesi ve karşılıklarını Türkiye’ye getirebilmesi konusunda yardımcı olan kişi Türk Konsolos Firuz Bey’dir. Kanatlı Ailesi Konsolos Firuz Bey’in bu yardımlarını unutmaz. İlk doğan çocuklarının adını ‘Firuz’ koyarlar...”


 


En Kaliteli Buğday Eskişehir’de…


 


“Kanatlı Ailesi Türkiye’de önce Adapazarı’na yerleşir. Aile Gümülcine’deki gibi un fabrikası kurma düşüncesindedir. Ancak un fabrikasının nereye ve nasıl kurulacağını araştırmaktadır. Bu süre içinde geçimini sağlamak için Adapazarı’nda bir bakkal dükkanı açarlar. Bu dönemde ‘Türkiye’de iyi buğdayın nerede olduğunu’ araştırırlar. Bunun için ülkeyi dolaşmaya başlarlar. Araştırma sonucunda Eskişehir’in buğdaylarının kaliteli, şehrin de yatırıma uygun olduğunu gören Kanatlı Ailesi Eskişehir’e göç eder ve bugün Kanatlı Alışveriş Merkezi olan yerde Kanatlı Un Fabrikası’nı kurarlar (1925). Kanatlı Un Fabrikası’nı iki kardeş, Ahmet ve Mehmet Kanatlı ortak olarak işletirler. Mehmet Kanatlı erken yaşta vefat eder. Bu arada Firuz Kanatlı; Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra, üniversite eğitimi İsviçre’de tamamlayıp 1956’da Eskişehir’e döner ve askere gider. Askerde kantin subayı olur. O dönem ‘Arı Bisküvileri’ piyasada satılmaktadır. Firuz Bey askeri kantinde bisküvilerin çok satıldığını gözler. Bu gözlemler sonucu bisküvi fabrikası kurma fikri aklına yerleşir. Zaten ailenin un fabrikası olduğu için, bisküvi ya da makarna imalatı kendini yakın hissettiği sektörlerdir. İyi de bir eğitim aldığı için,  askerde planlar yapmaya başlar. Askerden dönünce fikrini babasına açar. Babasından (Ahmet Kanatlı) kendisine destek olmasını ister. Ahmet Kanatlı oğluna bir arsa verir. Bir de banka kredilerine kefil olur.


 


Firuz Bey, 29 yaşındayken, 1961 yılında şahıs şirketi olarak Eti Gıda’yı kurarak Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıt olur. Fabrikanın bütün tasarımını, çizimlerini Firuz Bey kendisi yapar. 20 Ocak 1962’de İsmet İnönü Caddesi’nde yer alan fabrikada 20 çalışan ve günde 3 ton kapasite ile “Eti” markasıyla bisküvi üretimi başlar. Türkiye’de ilk defa rotatif hamurla “Eti Finger” bisküvisini üretir. Eti Finger ince uzun bir bisküvi olduğu için çaya bandırılabilir. üstelik hamuru sert olduğu için çayın içine ufalanıp dökülmez. Bu yeni bisküvi bütün Türkiye’de çok tutar. Ardından “Bademli” adı verilen bisküvi gelir. “Bademli” de çok tutar.


 


Türk İnsanının çaya Bisküvi Banma Hastalığını Keşfeden İnovatif Girişimci


 


Firuz Bey Türk insanının bisküviyi çaya banarak yediğini gözlemleyerek çaya banmaya en uygun bisküviyi geliştirir. Finger’i piyasaya sürdükten sonra Eti’nin çıkışı başlar.


 


Firuz Bey heyecanla Finger’in öyküsünü bana anlatmaya başladığında ben -bisküvi merakım da olmadığı için- “Finger nasıldı?” demiş bulundum. Ah keşke demeseyim. Nasıl üzüldü, nasıl üzüldü… “Bir Eskişehirli olarak Finger’i nasıl bilmezsin!” diyerek şakayla çıkıştı. Sekreterini çağırdı. Finger ve çay istedi. Birlikte çaya batırıp yedik bir güzel. Nasıl kaçırmışım ben bunu diye düşünmüştüm. Vedalaşırken de bir kutu Finger’le beni uğurladı… Binadan çıkar çıkmaz eşimi aradım ve Finger’i bilip bilmediğini sordum. “Tabi biliyorum. çocukluğumuz çaya Finger batırarak geçti.“ dedi.


 


Bir Asırlık Sanayici Aile


 


Gümülcine’de ilk yatırımlarını 1900’lü yılların başında yapan Kanatlı Ailesi yaklaşık yüzyıldır sanayici ve bugün dördüncü kuşağı yetiştiriyor. üstelik aile üretimi seven, sanayici bir aile, tüccar değil. İnsanlara istihdam yaratmakla kalmıyor çalışanların çalışmaktan gurur duyduğu, mutluluk duyduğu bir kurum yaratmaya çalışıyor. Firuz Bey konuşmasında sık sık bunu vurguluyor: “Bizde çalışanlar uzun uzun çalışıyorlar, buraya giren emekli oluyor…”


 


“çalışana ve işe değer veren, iş menfaatlerinin kendi kişisel menfaatlerimizin önüne geçtiği ve her zaman dürüstlükle beslenen bir yapımız vardır. Bazen ağır ama sağlam adımlarla ilerleriz. Eskişehir’liyiz. Eskişehir’i geliştirmek için yatırımlarımızı burada yapıyoruz”


 


Firuz Bey uzun süre başarılı olmanın sırrını ise şöyle açıklıyor:


 


“Uzun süre başarılı olmanın sırrı işimizin her şeyin önüne geçmesidir. önce iş. Bütün mesaimizi, düşüncemizi, aklımızı, enerjimizi işimizin gelişmesine vermemizdir. Ayrıca dededen, babadan gelen iş ahlakı ve iş ilkeleri sahibi olmamızdır. Parayı ‘dolce vita’ hayat yaşamak için değil, daha çok yatırım yapmak, daha çok istihdam yaratmak için kazanırız. İşi düşünürüz, işe aşkla bağlıyız. Böyle olunca insan daha başarılı oluyor ve ayakta kalıyor. çocuklarımıza da bu değerleri aşılıyoruz.”


 


Dünyanın sayılı girişimcilerinden biri Eskişehir’den gelip geçti. Keşke hayatı, iş deneyimleri, girişimcilere önerileri… vb kitaplar olarak basılsaydı, hakkında filmler yapılsaydı. Belki de Kanatlı Ailesi, hatıralarını kitap haline getirir. Bir kez daha Firuz Bey’i saygı ve rahmetle anıyorum.


....


 


Asıl rahatsız olan kim?


 


İsmi Seyithan Sevinç.


Kendisini tanımıyoruz. Hiç görmedik.


Sosyal medya üzerinden bir paylaşımda bulunmuş.


Yaptığı paylaşım, Adalar’da bulunan ve sürekli gittiği cafe’den kovulmasıyla ilgili.


Yüzüne açık açık:


-“Müşteriler senden rahatsız oluyor. Bir daha bu cafeye gelme arkadaş!” demişler.


Bunun nedeni Seyithan Sevinç’in çok nadir rastlanan Tourette Sendromu rahatsızlığının bulunması.


Kontrol altına alamadığı tikleri var.


Bu yüzden, bazı zamanlar sarhoş ya da tacizci şeklinde algılanabiliyor.


Genç adam bu rahatsızlığını durdurabilme adına yıllardır mücadele veriyor.


Müzik ve fotoğraf sanatıyla uğraşıyor.


Her iki alanda da önemli bir mesafe kat etmiş.


Bunu bilmek için sosyal medya hesabına şöyle bir bakmak yeterli.


İşin ilginç tarafı, adını verdiğimiz bu gencin taşımak zorunda kaldığı rahatsızlığı bulunanlar, müthiş bir zeka ve yaratıcılık yeteneğine sahip oluyorlar.


Hastalıkla mücadeleyi etkileyen en önemli husus da, bu rahatsızlığa sahip insanların, rahatsızlıktan kaynaklı bir depresyon yaşamaması…


Yani…


Diğer insanların kendisine rahatsızlığından ötürü aşırı tepki göstermemesi.


Ya da…


Yukarıda anlattığımız gibi, kendilerine “Bir daha buraya gelme. Senden rahatsız oluyoruz” falan denilmemesi.


Olay bizi çok etkilediği için köşemize alma ihtiyacı hissettik.


öncelikle, böyle bir yaklaşımda bulunan cafeyi gerçekten kınıyoruz.


Seyithan Sevinç’e gelince…


Yaşadığı bu olaydan etkilenmeyip, bu olayın yaratabileceği sıkıntıdan çabuk sıyrılacağına, rahatsızlığına karşı verdiği mücadeleyi daha da hırslı bir biçimde sürdüreceğine de inanıyoruz.


Kendisine “Bir daha buraya gelme” diyerek, rahatsızlıkları bu gencin rahatsızlığından da daha ağır ve çaresiz olduğu anlaşılan cafe sahiplerine ise diyecek söz dahi bulamıyoruz…


.....


 


İkisi de domates haberi ama…


 


Aynı gün Domates ile ilgili iki haber.


Birincisi çanakkale’den, diğeri Eskişehir’den…


çanakkale’den gelen haber, Domates fiyatının 10 günde 3 kat arttığıyla ilgili.


Yani…


çanakkale Domatesi 10 gün içinde 40 kuruştan 1 lira 20 kuruşa yükselmiş.


Eskişehir’den haberi ise Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan veriyor.


-“Eskişehir’de domates tarlada kaldı” diyor.


Eskişehir’de domates 40 kuruş olduğu için, hava şartları elverişsiz hale geldiği için, domatesin tarladan toplanması 45 kuruşa geldiği için, söz konusu domatesin tarlada bırakıldığından bahsediyor.


Her ikisi de domates haberi.


Biri çanakkale’den, diğeri Eskişehir’den…


çanakkale domatesi 10 günde 3 kat zam görüyor.


Eskişehir domatesi 40 kuruştan alıcı bulamadığı için tarlada kalıyor.


Bu işi bir türlü anlayamadık…


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi