1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bu şehrin bir terazisi varsa eğer...

 


Sürekli bu şehrin eksikliklerini dile getiriyoruz bu köşede…


çoğu zaman yapılamayanları, yine çoğu zaman yapılan yanlışları eleştiriyoruz.


Eskişehir’in Sanayide, Ticarette, tarımda, hatta Eğitimde hak ettiği yerde olmadığından dem vuruyoruz.


Bunu yapıyor olmamız içinde yaşadığımız şehri beğenmediğimiz anlamı kesinlikle taşımıyor.


Aksine…


Bu şehri çok seviyor ve bu şehirde yaşamaktan keyif alıyoruz.


Hatta…


Moda tabirle “Başka şehirde asla yaşayamayız” düşüncesi taşıyoruz.


Zira…


Eskişehir’in, yukarıda saydığımız eksik yönlerinden daha önemli bir özelliğe sahip olduğunu, bu özelliğin, şehirde yaşayanların özgürlüğü olduğunu, benzeri bir özgürlüğün zaman zaman Eskişehir ile kıyaslanan hiçbir şehirde olmadığını biliyoruz.


Şunu da özellikle belirelim ki, kişiler ve partiler üzerinden otomatiğe bağlanmış eleştiriler ve övgülerle, bu şehrin hassasiyetlerine zarar verenlere de ayrıca ayar oluyoruz.


***


 


Şunu özellikle belirtmekte yarar var…


Bu şehir Yılmaz Büyükerşen’den ibaret bir şehir değildir…
Ama…
Bu şehir AKP İktidarı ile var olmuş bir şehir de değildir.
Eskişehir Büyükerşen’den ve AKP iktidarından önce de vardı.
Göreceksiniz, sonrasında da olacak.
O nedenle…
Şehrin sadece olumlu manzarasını görüp, bu manzarayı tamamıyla Büyükerşen’e endeksleyenler de yanılıyor, şehrin sadece olumsuzluklarını görüp, iktidar yalakalığı yapanlar da…
Sadece yanılmakla kalmıyorlar.
Her ikisi de, baktıkları yerden yaptıkları değerlendirmelerle kente olabildiğince zarar veriyorlar.
Evet; bu şehrin bir dolu sorunu var.
Dahası…
Bu şehirden daha düzenli şehirler de var.
Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen, bu şehirde yaşayan ve bu şehre hayran olan binlerce insan mevcut…
Tutun götürün bakalım bu insanları o "Daha düzenli olan" şehirlere. Bakalım yaşayabilecekler mi?
Yaşayamazlar.


Yaşayabilseler dahi burada olduğu gibi keyif alamazlar.
çünkü…
Bu insanlara Eskişehir’i sevdiren kriterlerin başında "şehrin tertip ve düzeni" gelmiyor ki…
İşte bunu anlamıyorlar bir türlü…
Her şehrin kendine göre bir ruhu vardır.
çoğu insana göre, kentte olması gerekli öncelikli kriter, özgürlüktür.
Ne diyor Buket Uzuner;
-"Aslında kentin sınırlarını çizen, düşünceyi dile getirme özgürlüğü, farklılıkları özgürce yaşayabilme özgürlüğüdür"


Ne kadar doğru bir tespit değil mi?


Sizce de adeta Eskişehir’i tarif etmiyor mu bu tespit?


 


***



Bir dolu soruna rağmen, Eskişehirlinin Eskişehir’i ölesiye sevmesinin asıl nedeni budur işte…


Yani…
Eskişehir’in özgür kent olmasıdır.
İki kadeh rakı içen ile iki rekât namaz kılanın, bir şekilde yolu kesiştiğinde iki çift laf edebilmesidir.
Şehrin özgür bir şehir olduğundan güç alıp, birbirlerinin özgürlüğüne asla müdahale etmeyi aklından geçirmemesidir.
Dini vecibelerini tam anlamıyla yerine getirdiğini bildiğiniz birinin, içki masasında ki arkadaşlarının yanında içmiyor olsa da oturabilmesidir örneğin…
11 ay boyunca ayık görmediğiniz birinin, Ramazan ayı boyunca oruç tuttuğunun yadırganmamasıdır.
O sürekli ısıtılıp ısıtılıp önünüze sunulan ve sürekli Eskişehir ile kıyaslanan Konya, Kayseri, Gaziantep ve benzeri illerde bu şekilde olmaz bu söylediklerimiz.
İçki içene de, camiye gitmeyene de aynı şablon çerçevesinde bakılır çoğu şehirde.
Samimiyet falan da "hak getire" dir.
O yüzden…
Artık kimse çıkıp da "Bu şehrin neresini seviyorsunuz? Bu şehirden daha güzel ve düzenli şehirler var. Gidip bir bakın oralara " diye sürekli okudukları martavallara bir son vermeli.


çünkü…


Sözünü ettiğimiz kent özgürlüğü konusunda hiçbiri Eskişehir’in tırnağı dahi olamaz.


Sonuç olarak…


Bu şehir bir terazi olsa, bir kefesine burada saymakla bitiremeyeceğimiz sorunları koyalım.


Diğer kefeye de bu şehrin başta özgürlük olan hassasiyetlerini…


Hangi taraf ağır gelir biliyor musunuz?


Bize göre kesinlikle şehrin ve şehirde yaşayanların sahip olduğu özgürlüğü gelir.


Ve bu şehir, sayısız sorunu olmasına rağmen, sahip olduğu bu özgürlüğü asla kaybetmek istemez.


.....


Umarız bu iddia asılsızdır…


 


Mamuca göletinin yapımı gündeme geldiğinde ortaya çeşitli iddialar atıldı.


İddia, belediyede görev yapan ya da belediyeye yakın olan isimlerin gölet çevresinden arsa aldıklarına ilişkindi.


Bu iddia doğru çıktı ve Eskişehir’de uzunca bir süre tartışıldı.


önceki gün bir gazeteciye açıklamalar yapan AK Parti il başkanı Dündar ünlü Belediye tarafından yapılan Ilıca barajı ile ilgili de benzeri iddiaları dilme getirmiş.


-“Tıpkı Mamuca göleti çevresinde olduğu gibi Ilıca göleti etrafında da belediye’de çalışan ya da belediyeye yakın olan bazı isimler arsa kapatıyor. Köylünün elinden yok pahasına bu arsaları alıyor” demiş.


Bu ciddi bir iddia.


Dahası…


Araştırılması gereken de bir iddia.


Her iki göletin de öncesi ve sonrasıyla sürecini biliyoruz.


Her iki gölete de karşı çıkmadık.


Dahası…


Yapılmasının son derece gerekli olduğunu söyledik.


Ancak…


Mamuca göleti ile ilgili olarak, göletin çevresinden belediyeye yakın kişiler tarafından arsaların alındığı ortaya çıkmıştı.


Umarız Dündar ünlü’nün bu iddiası asılsızdır.


Umarız, Mamuca göletinde olduğu gibi Ilıca göleti etrafında belirli kişiler tarafından arsalar toplanmamıştır.


Eğer bu iddia doğru çıkarsa, insanlarda “çevresinden arsa kapatmak için gölet yapılıyor” düşüncesi ortaya çıkar ki, bu da çok haksız bir düşünce olmaz.


Bizden söylemesi…


 


 ......


Biraz da gülmek lazım

En yakın komşusundan 10 kilometre uzakta, yaşlı karısıyla birlikte yaşayan çiftçi, eğlence olsun diye bir dişi yavru domuz almış. Domuz kısa sürede büyümüş ve çiftleşme zamanı gelmiş. En yakın erkek domuz 10 kimoletre uzakta bulunduğundan ve domuz "domuz gibi" inatçı olduğundan, yaşlı çiftçi bu seyahati el arabasıyla yapmaya karar vermiş. Kan ter içinde kaldıktan sonra dişi domuzunu çiftleştirmiş ve erkek domuzun sahibine sormuş:
-Hamile kalıp kalmadığını nasıl anlayacağım?Adam:
-Yarın, demiş, çayırda yatıp debeleniyorsa hamiledir yok çamurda yatıyorsa değildir, yine getireceksin.
Adam aynı yolu el arabasıyla yeniden katedip evine dönmüş. Ertesi sabah pencereden baktığında domuzun çamurda yattığını görmüş. çaresiz domuzu el arabasına koyup yeniden çiftleştirmeye götürmüş. Ama yine aynı sonuç.
Aradan günler geçmiş, domuz hep çamurda yatıyor. Yorgun bir günün sabahında, adam karısına ümitsizce seslenmiş,
-Şu camdan bak bakalım, domuz çayırda mı debeleniyor, çamurda mı?
Kadın cevap vermiş,
-Valla, ne çayırda ne çamurda, el arabasına binmiş bekliyor.


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi