1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Oy verenler size "Hadi bir kavga edin de görelim" falan mı diyor?

 


CHP Eskişehir’de 200 bin civarında oy alıyor…


Oy veren bu 200 bin kişinin belki de 199 bini, CHP binasının nerede olduğunu dahi bilmiyor.


Partide kimlerin yönetici olduğundan haberi dahi yok.


Bilmesi de gerekmiyor.


Merak da duymuyor.


çünkü…


Seçimlerde CHP’ye oy veren bu 200 bin kişinin her birinin kendine göre bir oy verme gerekçesi var…


Ve bu gerekçeler arasında, parti binasının nerede olduğu ya da kimlerin yönetici olduğu pek de önem taşımıyor.


Varlıklarını bu 200 bin oy veren insandan alan CHP’nin yöneticileri ile seçilmiş aktörlerinin hemen her davranış ve hemen her söyleminde “Biz, bize oy veren 200 bin kişinin sorumluluğunu taşıyoruz” hassasiyeti içinde olması gerekmez mi?


Yani…


Eskişehir adına konuşmak gerekirse, CHP’nin o görevlerinde bulunanların mevcudiyetleri, oy veren 200 bin kişi sayesinde olan yönetici ve seçilmişlerin “Bize oy verenlerin beklentileri ve istekleri doğrultusunda davranmamız gerekir” diye düşünmesi ve bu düşünce doğrultusunda hareket etmesi gerekmez mi?


öyle ya…


CHP’ye oy verenlerin, oy verme nedenleri arasında “birbirinizle olabildiğince kavga edin. Birbirinize olabildiğince köstek olup, birbirinizin önüne taş koyun” gerekçesi ve beklentisi yok ki!


O halde, CHP’nin yöneticileri, belediye Başkanları, milletvekilleri ve hatta seçilmiş ne kadar insanı varsa, birbirleri ile mücadele ve kavga etme görevini kimden alıyor?


Hangi durumdan vazife çıkartıyor da muhalefet yapacağı partilere ayıracağı zaman ve enerjiyi kendi içinde heba etmek için çaba sarf ediyor?


Oy veren 200 bin kişinin en son isteyeceği hatta hiç istemediği kendi içindeki bir mücadele ve kavgayı ısrarla sürdürme hakkını kimden ve ne cüretle alabiliyor?


Eğer tüm bu anlattıklarımız koltuk adına yapılıyorsa, öyle bir an gelir ki, o 200 bin kişi “Ben ne diyorum, siz ne yapıyorsunuz? Artık benim oyumun üzerinden kişisel menfaat ve hırslarınıza aracı olmayacağım” der ve kenara çekiliverir…


İşte o zaman geldiğinde, bugünkü kavgaların müsebbibi olanlar koltuğu mobilyacıların vitrinlerinde ancak görürler.
Bizden söylemesi…


.....


 


Genel başkan kendini düşünüyorsa ben niye kendimi düşünmeyecekmişim ki…


 


-“Fakiri kuru inat, Zengini hayırsız evlat, Memuru süslü avrat batırır” diye bilindik bir söz var ya hani…
Aslında bu tarife “Partiyi de kişisel menfaat batırır” sözünün mutlaka eklenmesi lazım.
Zira…
Nasıl ki fakir kuru inadı yüzünden, zengin hayırsız evladı nedeniyle ve memur da savurgan hanımı sayesinde batıp gidiyorsa, partiler de, içindeki kişisel menfaatlerin ön plana çıkması nedeniyle bir türlü adam olmuyor.
-“Küçük olsun ama benim olsun” düşüncesi, kişisel menfaatin en somut örneği.
-“Ben varsam parti var. Ben yoksam parti olmasa da olur” anlayışı bu gün için siyasetle uğraşan birçok insanın hala benimsediği ve bizzat uyguladığı bir anlayış.
Partiler içinde siyaset yapan çoğu insan (buna karar verici pozisyonunda olanlar da dahil) seçimin partisi tarafından kazanılıp kaybedilmesiyle pek ilgilenmiyor.
Tek ilgilendikleri "Ben aday olacak mıyım? Ben bir yerlere seçilecek miyim?" den ibaret.
İşi bu noktadan alıp daha da ileriye götüren ve “Eğer ben aday olmuyorsam, o da olmasın, parti de kazanmasın” gibi bir düşünceyi sahiplenenler var.
Hadi bunlar böyle…
Siyaseti sadece kendileri için, kendilerinin bir yerlere gelmesi adına yapıyorlar.
Bir de, siyaseti parti için değil de, birilerinin bir yerlere gelmesi için yapanlar var.
Partinin başarısı ve başarısızlığı umurlarında bile değil.
Tek dertleri, temelinde yine kişisel bir menfaati beklentisiyle, birilerini bir yerlere taşıma gayretinden başka bir şey değil.
"İstemediğim aday başkan seçilecekse, istediğim aday seçimi kaybetsin daha iyi" gibi son derece bencil ve mantıksız bir düşünce ile hareket ediyorlar.
Sonuç olarak:
Siyaseti kişisel menfaati için yapanlar, “Nasıl iktidar oluruz?” diye düşünme yerine “Nasıl koltuk sahibi olurum?” dedikleri müddetçe ne partilerini bir yerlere taşıyabiliyorlar ne de kendilerini.
Şimdi kalkıp “İyi güzel söylüyorsun da. Bu gün partiler genel başkanların babalarının malı gibi. Onlar ne derse o oluyor. Zaten oyu da onlar alıyor. Bu senin söylediğin bu günkü siyasete pek uymuyor” denilebilir.
Bunu söyleyen haklıdır da…
Bizim asıl söylemek istediğimiz de bu zaten…
Bugün gerçek anlamda particilik düşüncesinin olmamasının nedeni de bu…
çoğu siyasetle uğraşan insan “Genel başkan kendini düşünüp, partiyi kendi malıymış gibi yönetiyor ve bunu da sırf koltuğunu kaybetmeme uğruna yapıyorsa, ben niye kendimi düşünmeyeyim?” diyor…
İşte, kendilerine böyle bir haklılık payı çıkarttıkları için de bu ülkede siyaset partiler çerçevesinde değil, partileri basamak olarak kullanıp, kendilerine çalışan kişiler arasına sıkışıp kalıyor.


 .....


 


Sonra da “Niçin gerçek bir sanayi ülkesi değiliz” diye hayıflan dur…


 


Dünya Bor rezervi tükenmek üzere.


Madenin en fazla bulunduğu ülke ise Türkiye.


Türkiye’de çıkan madenin yarısı Eskişehir Kırka’da.


Türkiye için stratejik bir ürün.


Kısacası Türkiye Bor konusunda lider bir ülke.


Fakat…


Türkiye Bor madenini çıkartıyor.


Bor’u kullanamıyor.


Bor’u kullanacak bir teknolojiye sahip olunduğunda Türkiye gerçek anlamda bir sanayi ülkesi olacak.


Ama bugün için bunu yapamıyor.


Aynı şey Toryum için de geçerli.


Türkiye bildiğiniz toryum yatağı.


En büyük Toryum rezervlerinden biri de Eskişehir’in Sivrihisar ilçesi sınırlarında oluyor.


Türkiye, bu madenin çok az bir bölümünü çıkartabiliyor.


Tıpkı Bor gibi bu madeni de kullanacak bir teknolojiye sahip değil.


Bir ülkede Bor ve Toryum gibi 2 önemli maden varsa, o ülkede bu madenleri kullanabilecek bir teknolojinin ne yapılıp edilip üretime dönüştürülmesi ve böylelikle ülkenin gerçek bir sanayi ülkesi olması hedeflenir değil mi?


Böyle bir hedef var mı?


Maalesef yok.


Her 2 maden de Eskişehir’de çıkıyor…


Eskişehir’de böyle bir çaba var mı?


Eskişehir’de 2 tane üniversite var. Bu 2 önemli madenin üretime dönüşmesi için gerekli bilimsel altyapı hazırlığı duydunuz mu?


Bize böyle bir şey gelmedi…


Şu sıralar Eskişehir Sanayi Odası seçimleri var…


Bu seçimlere ilişkin özellikle adaylardan bu 2 madenin teknoloji ve sanayisinin yaratılmasına yönelik duyduğunuz bir şey var mı?


Duymadık…
Sonuç olarak…


Bu şehrin 2 önemli madeni var…


Sadece çıkartıyoruz…


Bu 2 madenin teknolojisine ve işlenip, üretilmesi es geçiliyor.


Sonra da “Biz niçin gerçek bir sanayi ülkesi olamıyoruz” diye hayıflanıyoruz…


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi