1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

İnancın siyaseti...

FETö yapılanmasının amacı açık seçik ortadaydı.
Devleti, tüm yapılarıyla birlikte ele geçirmekti amaç.
Bu amacın gerçekleşmesi adına örgütün kullandığı en önemli argüman ise Din ve İnanç oldu.
Niyet ve amaç bilinmesine rağmen...
Her şey açık seçik ortada olmasına rağmen...
Bugün yarın bu örgütün devleti ele geçirmek için düğmeye basacağı bilinmesine rağmen, hiçbir şey yapılmadı.
Bu örgüt din ve inanç hassasiyetini kullanıp, adım adım ülkeyi ele geçirirken, Diyanet İşleri Başkanlığı dahil hiçbir gerçek maneviyat peşinde koşan islami oluşumlardan hiçbir tepki hiçbir uyarı gelmedi.
Halbuki elden gidecek olan sadece ülke değildi.
Din ve inanç da büyük bir tehdit altındaydı.
Herkes film izler gibi izledi olup biteni köşesinden.
Aynı durumu Adnan Hoca meselesinde de gördük.
Din ve inanç söylemleri üzerine oturtulmuş bir yapı.
Yıllardır hem dinimize hem de inançlarımıza olabildiğince zarar veren bu yapı yıllardır kenardan öylece izlendi.
Televizyon programları ve kadiciklerle ortaya konulan kepazeliklere ne Diyanet İşleri Başkanlığı ne de herhangi bir islami oluşumdan tepki gelmedi.
Dinimiz ve inançlarımız ile asla yan yana gelmeyecek görüntüleri yıllardır izlememize ve bu oluşumun gerçek amacını hepimizin bilmesine rağmen "Bunlar şarlatandır. Bunlar yüce dinimize zarar vermek isteyen insanların biraraya geldiği topluluklardır" diyen biri çıkmadı islami cenahtan.
Bunun bir tek nedeni var...
İslami düşünce ile siyaset artık iç içe geçmiş, neredeyse bir bütün olmuş.
İslami düşünceye aykırı ve ters olaylar bile, camianın  "Neticede bizim tarafta yer alıyor" düşüncesiyle tolere ettiği, hoş gördüğü bir hale gelmiş.
İslam dinine verdiği zarar ve tahribat karşısında, herkesten önce çıkıp tepki göstermesi gereken cenah, siyasi düşüncenin ağırlığıyla tüm bu kepazelikler karşısında susmuş ve görmezden gelmeyi tercih etmiş.

Ne diyelim...
Fetö gibi, Adnan Hoca yapılanması gibi pek çok dini ve inancı kullanan, asıl amacı kesinlikle İslam düşüncesi olmayıp, islami düşünce perdesi arkasında türlü türlü film çevirme peşinde olan  guplar, cemaatler,cemiyetler var.
Bunları herkes gibi gerçek maneviyatın peşinde olan, maddiyatla işi olmayan dini oluşumlar da gayet iyi biliyor.
Bugüne kadar bildikleri halde, gerçek niyetleri ortaya serilen fetö ve Adnan Hoca gibi oluşumlara  ses çıkartmadılar.
Umarız belki sıradaki benzeri yapılar için çıkıp bir-iki laf eder, tepki gösterirler.

Zira...
İnanç şemsiyesi altında her türlü rezilliği sergileyip, tüm marifetleri ortaya dökülen bu yapıların en büyük zararı kendilerine olacak gibi.


.....


CHP hep fabrika ayarlarında...


24 Haziran tarihi’nde bir seçim yapıldı…
Seçimle ortaya çıkan sonuç yeni bir yönetim sistemini de getirmiş oldu.
Meşru hale gelen bu yeni yönetim sistemi karşısında özellikle CHP’nin önünde izleyebileceği iki yol var…
Birincisi: “Ben bu yeni yönetim sistemini meşru saymıyorum” diyerek, buna uygun siyaset tarzının gereklerini yerine getirmek.
İkincisi de: Yeni süreci kabullenip, sürecin CHP’ye sağlayabileceği avantajları ortaya çıkartan bir siyaset üretmek.
CHP açısından mantıklı olan ikinci dediğimiz yol.

Zira…
Birinci yol, yani “ben bu yolu meşru saymıyorum” demesi, topyekun bir direniş ve sonunda sine-i millete dönmek dahil bir dizi eylem içeriyor.

O halde…
AK parti nasıl ki sistem içinde iktidara gelmeyi başardıysa, CHP’de yeni süreç içinde değişen sistemin, kendisine yönelik avantajlarını kullanarak iktidar olma yolunu aramak zorunda.
Bunun için de, öncelikle kendi içinde alışkanlık haline getirmiş olduğu hizip ve kavgalara son vermek zorunda.
Gelin görün ki, CHP seçimin üzerinden bir ay bile geçmeden fabrika ayarlarına geri dönüverdi.
İktidara karşı verilmesi gereken enerji, bugüne kadar olduğu gibi bu gün yine parti içinde verilmeye başlandı.
Yine kurultaylar, yine disipline sevk etmeler ve yine genel başkanlık yarışı başladı partide.
İşin kötüsü…
CHP’nin bu alışılagelmiş hali artık CHP'lileri CHP'den uzaklaştıran bir kabak tadına döndü


.....


 


Herkes kendi işine baksa....


AK Partililer, CHP'deki kurultay kavgasından medet umuyor.
CHP'liler ise Eskişehir'deki AK Partinin içinde yaşanan kavgadan kendine pay çıkartma peşinde.
Her iki partide de "Biz işimizi iyi yapalım" düşüncesinden çok "Onların bu hali bize seçim kazandırır" mantığı hakim.
Bu durum aklımısa Süleyman Demirel'i getirdi.
Daha önceki yazılarımızda da sıkça verdiğimiz bir örnektir bu.
1991 seçimleri öncesi.
Türkiye genelinde Süleyman Demirel’in rüzgarı esiyor.
O sıralar SHP nin de, ANAP ın da durumu fena değil.
Ancak…
Yasağının kalkmasından sonra ki ilk seçimi olacağı için tüm gözler Süleyman Demirel ve partisi DYP üzerinde.
Seçimlerin yapılmasının bir hafta öncesinde televizyon programına çıkıyor Demirel…
çıkmadan önce de Tarhan Erdem’in şirketi tarafından yaptırmış olduğu kamuoyu araştırmasının sonuçlarını alıp gidiyor kanala.
Tarhan Erdem’in yaptığı araştırmada DYP yüzde 25 ila 28 arasında çıkmış.
Demirel programda bu araştırmanın olduğu dosyayı elinde sallayıp;
-"Yüzde 40 ile iktidara geliyoruz. Bizi kimse durduramaz" diye bağırıyor.
Tarhan Erdem, televizyon başında büyük bir şaşkınlık yaşıyor.
Nasıl yaşamasın ki? Araştırmayı yapan kendisi, araştırmada DYP için çıkan sonuç yüzde 25 ila 28 arası bir rakam. üstelik bunun böyle olduğunu Demirel’de çok iyi biliyor.
O halde Demirel niçin ekranda "Yüzde 40 ile iktidara geliyoruz" cümlesini kurdu ki?
-"Herhalde rakamları karıştırdı" diye düşünüyor ve açıyor telefonu Demirel’e;
-"Efendim. Bizim yaptığımız ve size teslim ettiğimiz araştırmada DYP nin oyu yüzde 25-28 idi. Ama siz televizyonda yüzde 40 oyu telaffuz ettiğiniz. Ortada bir yanlış anlama mı var?" diye soruyor.
Süleyman Demirel;
-"Herkes kendi işine baksın gardaşım. Sen işine bak, ben de kendi işime bakayım" diyerek kapatıyor telefonu.
Sonuç olarak…
AKP ve CHP'ye tavsiyemiz: Herkes kendi işine baksın....

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi