1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Sonuçta yerdeyiz işte arkadaş!

Gece olduğunda huzur ve umut dolu girdiğiniz yatağınızda çekilen mis gibi bir uykunun hemen sonrasında, erken kalkan aile büyüğü ilk iş olarak açar radyoyu…
-“Şimdi türkülerle Anadolu” anonsu ile açarsınız gözlerinizi.
-“Güneydoğu Anadolu bölgesine ait bir Diyarbakır türküsü” diye başlar program.
Ardından…
-“Karadeniz bölgesine ait bir Trabzon türküsü, Trakya bölgesine ait bir Edirne Türküsü” diye devam eder o küçücük kutudan yayılan ezgiler.
İnsanı yeni güne hazırlayan bir psikoterapidir sanki.
O sırada hazırlanan kahvaltı telaşının sesleri karışır o muhteşem türkülerin arasına.
 Ardından kızarmış ekmeğin, bazı sabahlarda ise kızartılan sucuğun kokusu gelir yattığınız odaya.
Gece yatarken hissettiğiniz aynı huzur ve umutla kalkmışsınızdır atık.
Aile artık, komşunun kümesinden toplayıp getirdiği yumurta, mandıradan alınan yoğurt, tereyağı, peynir, zeytin’in, tavşan kanı çaylar eşliğinde dizildiği kahvaltı masasında buluşmuştur.
O sırada, çay karıştırma sesleri arasına karışan başka bir radyo anonsu duyulur:
-“Şimdi Yurttan Sesler Korosu”
önce makamların, ardından beste ve güfte sahiplerinin isimleri sıralandıktan sonra şarkı nameleri dolaşır evin içinde…
Türkü ve Şarkı faslının bitmesiyle “Şimdi haberler” anonsu ile başlayan Ajanslara kulak kesilirsiniz
Spikerin son derece güzel Türkçesi ve ses tonu ile okuduğu haberin ardından, siyasetçilerin, nezaket ve zarafeti elden bırakmayan karşılıklı eleştirileri gelir birbiri ardına…
Her aile ferdi yeni güne hazırdır artık.
Kahvaltı bittiğinde ilk baba çıkar evden, elinde öğlen yiyeceği o 3 katlı küçük kapların olduğu karavanası ile.
Evin babasını işine yollayan anne, apar topar takar önlüğünü boynuna.
 Bir yandan sofrayı toplayıp biryandan da bulaşıklara girişirken, aklında akşam yapacağı yemeklerin kurgusu olurdu.
Kısacası…
Huzur vardı, mutluluk vardı, umut vardı, saygı vardı, sevgi vardı o günlerde…
Görgü vardı, zarafet vardı nezaket vardı…
Doğallık vardı, lezzet vardı, ulaşabilirlik vardı…
Kısacası, bugüne dair olmayan ne varsa o vardı eskide…
Bazen, bazı siyasetçiler çıkıp, geçmişi kötülemek için “Eskiden nasıl bir yerdeydik, şimdi nasıl bir yerdeyiz” falan diyor ya,  insan resmen ayar oluyor.
çünkü…
Söylediklerinin tek haklı tarafı, resmen  yerde olduğumuz!


.....


CHP’nin işi AK Parti’ye oranla niçin daha kolay?


Her ne kadar bazı sıkıntıları ve acil çözüm bekleyen sorunları olsa da…
Her ne kadar bir türlü halledemediği sorunları bulunsa da, Eskişehir:
-Okuma yazma oranı yüzde 95'lerin üzerinde olan.
-2 üniversite ile Türkiye'de kişi başına en fazla öğretim üyesi düşen.
-Sosyal gelişmişlik sıralamasında 6 ncı, Yaşanabilir kentler sıralamasında 2 nci sırada olan.
-Ekonomik açıdan gelir gider oranları dengeli. …
-Kendi kendine yeten, kendi yağında kavrulan…
-Havacılık ve raylı sistemler konusunda mesafe almış…
-Eğitim ve Sağlık alanlarında çok fazla sıkıntısı bulunmayan…
-Sosyal ve kültürel hayata önem veren…
-Olabildiğince genç nüfusa sahip…
-Her geçen yıl katlanarak artan kent içi turizme sahip olan bir kent…
Şehrin saydığımız tüm bu özellikleri alt alta sıralandığında, önemli bir kazanım elde edildiği algısını ortaya koyuyor.
İşte şehir adına elde edildiği düşünülen bu kazanım aynı zamanda şehrin ortak bir hassasiyetini de oluşturuyor.
Bu hassasiyet üzerinden gidersek ve yapılacak olan seçimlerin sonuçlarını bugünden tahmin etmeye çalışırsak, seçimlerde bir tarafın işinin daha kolay, diğer tarafın işinin ise daha zor olduğu gibi bir gerçek çıkıyor ortaya.
Tahmin ettiğiniz üzere “Bir taraf” derken Eskişehir’deki CHP’yi, “diğer taraf” derken de AK Partiyi kast ediyoruz.
Sonuç olarak…
Yukarıda bahsettiğimiz hassasiyet Eskişehir’de CHP’yi “daha rahat”, AK partiyi ise daha “işi zor” pozisyonuna sokuyor.

Zira…
CHP Eskişehir’deki seçimlere “Şehrin hassasiyeti olan bu kazanımların korunması ancak bizimle olur” avantajı ile girerken, AK parti “Biz bu şehrin hassasiyeti olan kazanımlara tehdit değiliz” iknası ve çabası göstererek girmek durumunda…

Sonuç olarak…
İster mahalli, isterse genel seçimler öncesi CHP’nin Eskişehir’de çok da fazla bir şey söylemesi gerekmiyor…

Ancak…
AK partinin çok şey söylemesi bir yana ikna gücünü de bir hayli fazla kullanması gerekiyor


.....


Başka kurtaracak yok mu?


Adamın biri bir gün kafayı iyice çekip eve doğru yola koyulmuş ve önündeki çukuru görmeden güm diye içine düşmüş.
Başlamış bağırmaya:
–“Kimse yok muuuu kimse yok muuuu.”
Bu arada oradan geçen hacının biri gelip bakmış adam zurna gibi sarhoş
–“Bak hemşerim seni bu çukurdan çıkarırım ama söz ver
bir daha içmeyeceksin..”
Adam düşünmüş ve başlamış bağırmaya
–“Kurtaracak başka kimse yok muuuu..”
Adam seçimlerde iktidara ders vermek istiyor…
Adam seçimlerde muhalefette bulunan  partisine de bir ders vermek istiyor.
Adam seçimlerde diğer muhalefet partilerine de aynı dersi vermek istiyor.
Bir oyuyla herkesi cezalandırmak istiyor anlayacağınız…
Böyle pek çok seçmen var işin içinden çıkamayan.

Tıpkı fıkrada olduğu gibi, neredeyse “Başka kurtaracak yok mu?” diye bağıracak bir çok insan var…


.....


Dış güçleri bilmem ama…


-Bir kere yasa delmekle bir şey olmaz…
-üzümünü ye bağını sorma…
-Bal tutan parmağını yalar…
-Gemisini yürüten kaptan…
-Gelen ağam giden paşam…
-Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez…
-Devletin malı deniz yemeyen domuz…
-Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın…
-Bedava mal göz çıkartmaz…
-Köprüyü geçene kadar ayıya dayı de…
Bugün yaşadığımız olumsuzlukların kabahati dış güçler mi bilmem ama galiba bizi bu hale bu yukarıda saydıklarımız getirdi sanki…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi