4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

EĞİTİM ÇALIŞTAYI

                                      
             BMM, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu, CHP Grubu üyeleri tarafından hazırlanan, “Eğitimin, üç şartı”; Bilimsellik, Laiklik, Adalet çalıştayın da eğitim-öğretim alanındaki sorunlar, tartışıldı ve çözüm önerileri yapıldı.
              üç bölümden, oluşan çalıştay da,  eğitim sendikaları, veliler ve konunun uzmanı isimler bilgi ve önerilerini paylaştıklar. Yaklaşık 6 saat süren çalıştaydan, somut öneriler ve yol haritaları çıktı.
              Eğitim çalıştayında, müfredat değişikliğini, ana konu olarak, ele alan konuşmacıların, özelde müfredatın doğuracağı olumsuz sonuçları ve son yıllarda, eğitimde yaşanan sorunlar konuşuldu.
             çalıştay’ daki tespitlere göre, eğitim,  adeta öç alma, dayatma sistemine dönüştürülmüş ve geleceğimiz ile oynanmıştır. Bilim ve eğitim de cemaatlere teslim edilmiştir. MEB, tüm protokolleri, Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden yapmıştır. Karma eğitim fiilen sonlandırılmıştır. Okullar,  hızla imam hatip okullarına dönüştürülmektedir. Hatta normal okulların içine bile, imam hatip sınıfları açılmıştır.
              çalıştayda konuşmacılara göre de okul idarecilerinin, atanmasında, liyakatsizlik hat safhadadır.· ülkenin, doğusu ile batısı arasında, her konuda olduğu gibi, eğitimde de büyük eşitsizlikler vardır. 
              Eğitimde, modernizasyon yoktur. Ezberci eğitim dayatılmaktadır.· MEB, yüz binerce kişiden, öneri aldığını iddia etmiştir. Fakat çalıştaya, katılan eğitim sendikalarının, hiçbirinin, tek bir önerisi bile dikkate alınmamıştır.
               çalıştaya,  bilimi, teknolojiyi, bünyesinde, barındırmayan müfredat ve ders kitapları da ülkeyi, hiçbir zaman ileriye taşıyamaz!· Barışın, adaletin huzurun sağlanması, ancak ehliyet ve liyakat sahibi insanlar, her aşamada getirilmesiyle mümkündür.· Müfredatlar; ya bilimseldir, ya değildir. Bu dayatılmaya çalışılan müfredat, çağ dışıdır. görüşü hakimdir.
              çalıştayda, müfredatla ilgili konular da görüşüldü. Müfredatın yapılış aşaması da bilime, uygun olmalıdır. Yeni bir müfredat yapılacaksa, tüm paydaşlar ortak edilmeli, müfredatın,  bir deneme süresi ve bölgesi olmalıdır.
               Hazırlanan müfredat, toplumun oluruna sunulmalı, öneriler ve itirazlar dikkate alınmalıdır. Hazırlayan kişi veya kurumlar, şeffaf, eleştiriye ve değişime açık olmalıdır. Bilimsellik, müfredatın, en temel ilkelerinden olmak zorundadır. MEB, bir siyasi partinin oyun alanı olmamalıdır.
              Ayrıca öğretmen atamaları, hakkaniyetli yapılmalıdır. Performansa dayalı sistemden vazgeçilmeli, eğitimciler yarıştırılmamalıdır. Soruşturma, sürgün, disiplin cezası gibi uygulamalar iktidara yakınlığa göre değil, mesleki yeterliliğe göre, yerine getirilmemelidir.
                Okullarda, belli bir dinin, mezhebin, cinsiyetin ya da ırkın üstünlüğünü içeren hiçbir ders kitabı okutulmamalı, etkinlikler düzenlenmemelidir. Hiçbir öğrenci inancı, rengi veya cinsiyeti nedeniyle, baskıya uğramamalıdır. Her çocuk, kendini özgürce ifade edebilmelidir.
                çalıştayda, ilginç olduğu kadar, dikkat çeken saptamalarda oldu.
                 Veliler, çocuklarını okullara teslim ederken eskisi gibi “eti senin kemiği benim” diyerek emanet edememekte. Okulların, güveliğinden, şüphe etmektedirler. Eğitimdeki kalite sorunu nedeniyle veliler kendi mahallelerindeki okula kalite bakımından, güven duymuyor ve çocuklarını, daha iyi olduğunu bildikleri, başka bir okula gönderme eğilimindedirler.
               Başlangıçta, tek bir sorun olarak görünen ikamet adresine yakın okulun kalite sorunu beraberinde zincirleme sorunlar getirecektir. Eğitimde, fırsat eşitliğinin, en önemli ayaklarından birisi de kız ve erkek çocuklar arasındaki eşitliğin de sağlanması meselesidir.     
               Türkiye’de, 2011 yılı itibariyle, liseyi bitirmeden eğitimden ayrılma oranı % 38’lere çıkmış, bu oran kızlarda, %41’e çıkmış durumdadır. Devlet okullarına, bütçe yok ama özel okullara teşvik için, bütçeler verildiği bilinmektedir.
              Felsefe, bilim, sanat ve beden eğitimi derslerinin, sayısı sürekli azaltılmakta, din içerikteki derslerin sayısı artmaktadır. Otizmli çocuklara, 2010 yılından itibaren, zorunlu din dersi dayatılmış; en çok ihtiyaçları olan beden eğitimi dersleri azaltılmıştır.
              Okul öncesinde ve hatta kreşlerde, fiilen dini eğitim verilmeye başlanmış, diyanet işleri başkanlığının bile dini eğitim ağırlıklı kreşler açmıştır.
              Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, eğitimin öneminin farkında olarak bilimsel ve laik eğitim politikaları üretmiş ve uygulamaya koymuşlardır. Ancak eğitim sistemimizde, bugün gelinen noktadan başta, veliler ve eğitimin paydaşları olmak üzere, neredeyse hiç kimse memnun değildir.
              çalıştaya göre,  ulusal değerlerimiz ile evrensel değerleri, akıl ve mantığı, eşitliği, bir arada, bir birine saygılı yaşamı, birbirinin, temel hak ve özgürlüklerine saygı duymayı, çocuklarına öğretebilen, bir Türkiye, ancak bu şekilde çağdaş uyarlık seviyesine ulaşır. Bunun da yolu, adaletin sağlandığı,  bilimsel ve laik eğitim sisteminin, kurulmasından geçmektedir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi