4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

YERLİ ÜRETİM


               24 Haziran seçimleri dolaysıyla,  bazı siyasi partiler, üretim ve eğitimi, ön planda tutarken, bazı partiler ise bu iki unsurdan,  hiç bahsetmiyor. Oysa ülkemizde, hayat standardını yükseltimesi ve her türlü sorunun çözümü, ”üRETİM” ve “EĞİTİM” alanında, elde edilecek  başarılarla eşdeğerdir.
              O nedenle de  24 Haziran’da, seçmen, her alanda yerli üretime ve eğitime, önem veren partileri, tercih etmelidir. çünkü gelişen dünya düzeninde,  ülkelerin refahı, doğal kaynakların,  zenginliği,  ya da üretim alt yapısının, gücüyle doğru orantılıdır…
              Türkiye, dünyada, kendi kendine yeten yedi ülkeden biriydi. Bugün, tarım ürünleri ithal eden ülke haline geldi.
             Oysa iklim ve imkan, bakımından, çok elverişli konumda bulunan ve çeşitlilik gösteren ekolojik bölgelere sahip olan ülkemiz, bitki çeşitliliği bakımından da  oldukça zengindir. ülkemiz,  pek çok bitki türünün de gen kaynağını oluşturmaktadır. 
           Ancak  Türkiye, tarımda, bu potansiyelini, yeterince değerlendiremiyor; üretim ve ihracatını artıramıyor, buna karşılık, tarım ürünlerinde, ithalata bağımlılığı, devam ediyor
           Türkiye, son yıllarda,  tarım ürünlerini, Romanya, Ukrayna, Şili, İtalya, Fransa, Bosna-Hersek, Ukrayna, İran ve ABD gibi ülkelerden, tarım ürünleri, ithal etmek durumunda kaldı.
          Hayvancılık sektöründe de dışa bağımlılık arttı. Sığır ithalatında, dünya ikincisi ve Avrupa lideri olan,  Türkiye,. Bulgaristan'dan da saman ithal etti. .
           AKP'nin, iktidarda olduğu 2003-2016 dönemini kapsayan, 14 yıllık dönemde, Türkiye dünyadan, toplam 126.5 milyar dolarlık, tarım ürünü ithal etti.
               Oysa  geçmiş yıllarda,  12 Aralığı kapsayan hafta, “Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası” olarak kutlanırdı.. Okullarımızda, 12 – 18 Aralık tarihleri arasında kutlanan, bu haftada, tutum, yatırım ve Türk malları hakkında, bilgi verilir. Şiirler okunur, konuşmalar yapılır ve oyunlar oynanır. Yerli mallarımız, tanıtılmaya çalışılırdı..
               Okullarda gerçekleştirilen, yerli malı haftasında, yerli malı kullanmanın, ülkemize sağladığı faydalar, hafta boyunca öğrencilere aktarılırdı. O yıllarda, dilde dile dolaşan bir de sloganda vardı.“Yerli malı, yurdun malı, her Türk onu kullanmalı.”
             Maalesef bugün, bu slogan geçmişte kaldı. İktidar tarafından,  tam tersi bir strateji hakim. Artık yerli malı, rağbet görmüyor. Kalitesiz de olsa, yabancı menşeli mallar kapışılıyor. Hatta Türkiye’de, üretilen mallara bile, yabancı isimler verilerek pazarlanıyor.
             Son yıllarda ise, Türkiye ve Eskişehir’de, yabancı süper marketler modası başladı.            Kentte, bu yatırımlar için iki görüş hakim.
            İlki, Eskişehir’de, işletmeler ve tüccar zarar etse de, yatırım engellenmemelidir.
            Diğeri ise, her iki yatırımda, Türkiye ve Eskişehir’de, yatırımları engeller, mevcut fabrikaların ve işyerlerinin kapanmasına da neden olur. İnsanımız, işsiz, aç ve açık kalır. Onun içinde,  “Eskişehirliyim” diyen herkes, öncelikle ülkemizde ve Eskişehir’de üretilen malları tercih etmelidir.
           Aslında insanımız, aklıselim düşünse, doğruyu bulacak. Ancak nedir bilmez, ülke ve kentteki gelişmeleri ve yapılacak yatırımları sorgulamadan ve ülke ve kent açısından, ne getirip götüreceğini de, hesap etmeden, karar veriliyor. Hal böyle oluca da, dün ve bugün olduğu gibi gerçekler, sürekli göz ardı ediliyor.
               Eskişehir’ de, satılacak her yabancı mal, başka ülkelere, istihdam ve refah sağlarken  Türk insanı ise daha da yoksullaşacak, işsizlikte artacaktır.
             Yabancı meşeli süper marketler, Türk insanına, yabancı patentli mallar satacaktır. Bu durum, Türkiye ve Eskişehir’de, aynı malı üreten fabrikaları kapanmasına, neden olacak, bu gelişme ile de aynı sektördeki yabancı firmalar,  iç pazarı ele geçirecek, Türk insanının da global pazarlarda rakip olmasını önleyecektir. Böylece de yabancılar, bir taşla iki kuş vurmuş olacak, sonuçta da insanımız, işsiz, aç ve açık kalacaktır.
           Türkiye ve Eskişehir,“üRETEN “ değil “TüKETEN” bir toplum haline dönüşecektir.
           Yabancıların, istediği de, bu değil midir?
            Hangi Türk insanı, Türkiye’de fabrikaların kapanmasını, insanının işsiz, aç ve açık kalmasını, global pazarlarda yok olmasını ister?
           Bilinmelidir ki, bugünün, savaşları cephede değil, ülke sathındadır. İktisadi istiklalini kaybeden toplumlar, Siyasi istiklalini mihnet yükü gibi taşır gider.  Türk İnsanını, bu tabloya layık görmeye de kimsenin hakkı yoktur. 
          Nitekim Atatürk”  …Bir milletin, doğrudan doğruya hayatıyla, yükselişiyle, çöküşüyle ilişkili ve ilgili olan, milletin ekonomisidir”  demiştir.      
          Ayrıca tasarruf  yapmak, milli kaynakların işletilmesi, yerli fabrikalar kurulması, paranın dış ülkelere gitmesini önlemek, temel tüketim maddelerini, öz kaynaklardan karşılamak, ekonomimizin, geliştirmek, yalnız partilerin değil,  her Türk insanı için, bir görev ve ödev olduğu kadar bir haktır da.  Ayrıca yerli üretim ve mal, İnsanımız için iş ve aş demektir.




















Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi