Bayram günleri millet fertlerini birbiren sevdiren, bağlayan müstesna günlerdir. Hz.Peygamberimizi (a.s) Medine-i Münevvere'ye hicret ettiklerinde yerli halkın senede iki bayram yaparak eğlendiklerini görünce onlara Cenab-ı Hak size iki bayramınıza bedel daha hayırlı iki mübarek bayram günleri ihsan buyurmuştur diyerek onlara Ramazan ve Kurban Bayramını haber vermiştir.

Dinimizde bu iki bayramın milli ve dini birlik ve beraberliğimizi pekiştirdiği toplumu din kardeşliği ekseninde bütünleştirdiği akrabalık ve komşuluk münasebetlerini geliştirdiği bir gerçektir. Dini ve milli bayramlarımız olmasaydı toplumumuz herhalde birbirine küs ve dargın bir toplum haline gelirdi.

Miras kavgalarıyla araları açılan kardeşler, çocuk kavgasıyle birbirine küs duran komşular bu dini bayramda birbiriyle barışmak zorundadırlar.

çünkü Sevgili Pelgamberimiz (a.s) " Mü'minin mü'mine üç günden fazla dargın durması helal değildir " (Buhari edep 6) buyurarak islamda dargınlığın ancak üç günle sınırlı olduğunu ondan sonra mutlaka barışılması gerektiğini bildirmektedir.

Müslümanların dini bayramdaki görevleri şöyle sıralanmaktadır. Bayram sabahı, sabah namazına kalkılır, gusül veya adest alınır, en güzel elbiselerle camiye gelinir, kılınan sabah namazından sonra yapılan bayram vaazı dikkatlice dinlenir. Bayram namazı kılınır. Cami cemaatiyle bayramlaşılır.

Evlere dönülüp kahvaltıdan sonra aile içinde bayramlaşma yapılır. Sonra sırasıyle ana baba, kayınvalide kayın pederlerin elleri öpülür bayramları kutlanır. Bundan sonra komşularla eş, dost ve diğer akrabalarla bayramlaşılır.

Bayram günleri mezarlık ziyareti de unutulmamalıdır. Kabrin ayak ucunda durularak bir Fatiha on bir ihlası şerif okunarak ölenlerin ruhlarına bağışlanır.

Günümüzde türbe ziyareteri, mum yakarak, çapıt bağlayarak ölüye kurban adayarak şirk'e varan büyük yanlışlıklar yapılmaktadır. Doğrusu türbelere kurban adanmaz, kurban ancak  Allah için kesilir, dilekler Allah'tan istenir. Ziyaret edilen zatın yüzüsuyu hürmetine dualarımı kabul eyle Ya Rabbi! denebilir. Türbe ziyaretlerdeki hatalar hep dini cehaletin eseridir.

Bayram günleri neşe ve sevinç günleridir. Günün neşesine iştirak edemeyen yetim ve öksüzler, kimsesizler bu günde memnun edilmeli bayrama katılmaları temin edilmelidir. Hz.peygamber Efendimiz bir bayram günü mescidden çıktı eve giderken, yeni elbiseleriyle neşe içinde oynaşan bir çocuk topluluğu gördü. Bunların eğlencesine katılmayan üstü başı perişan gözü yaşlı onları seyreden on yaşlarında bir çocuk gördü. O çocuğun yanına giderek "Yavrum sen neden arkadaşlarınla oynamıyorsun? Sen kimin oğlusun? "dedi. çocuk yaşlı gözlerle cevap verdi. Babam bir savaşta şehit olmuş, annemde biriyle evlendi üvey baba beni kabul etmedi dışarıda kaldım. üzgünüm, üstüm başım perişan diyerek ağlayışını sürdürdü.

Rasülüllah Efendimiz çocuğun gözyaşlarını silerek;

-Ağlama, dedi.

-İstermisin Peygamber senin baban olsun. Hz.Aişe annen olsun, Hasan-Hüseyin kardeşlerin olsun!

çocuk birden çok sevindi kendini teselli edenin Hz.Muhammed Mustafa Yüce Peygamber olduğunu anladı.

-Nasıl kabul etmem efendim, diyerek Rasülüllaha sarıldı.Efendimiz onu evine götürdü, banyoda temizlediler.

Güzel elbise giydirdiler. çocuk sevinçle arkadaşlarının yanına koştu. Hz.Peygamberimizin bu davranışı yetim ve öksüzlere özellikle de şehit çocuklarına iyi davranılması gerektiğini bildirmektedir.

Şu fani dünyada kimin başına neler geleceği hiç bilinmez. Onun için insanlığımızdan, İslamlığımızdan taviz vermeden düşkünleri görüp gözetmeli en azından tatlı dil ve güler yüzlerle onlarla ilgilenmeliyiz. Amaların, engelli vatandaşların ulaşım taşıtlarına binerlerken onlara yardım etmeli, yer vermeliyiz. Büyüklere saygı, küçüklere şefkat engellilere yardım İslam ahlakının temelidir.

Sevgili okurlarımın Ramazan bayramlarını tebrik eder, esenlikle daha nice bayramlara kavuşmalarını Yüce Mevladan niyaz ederim.

Hoşçakalınız.