DİNDE FARKLI GRUPLAR-MEZHEPLER-4

(DüZELTME: Geçen haftaki yazımın son cümlesi şu şekilde olacak: Namaz kılmayana ne yapılacağı, erkeğin avret yerinin neresi olduğu, ölenin cesedini başka şehre taşınıp taşınmaması, kanın orucu bozup bozmayacağı, sakal kesme konusu gibi şekilsel ve Kur'an temelli olmayan bu konuları çoğaltmak mümkün).


Geçen 3 köşe yazısında Mezhepleşmenin başlangıcının Hz. Muhammed'in vefatı ile başlayan Devlet Başkanlığı ve iktidar çekişmesi olduğunun tarihi sürecini ve bu siyasî başlangıçlı ayrışmanın zamanla Din Temelli, fakat Kur'an'daki Müteşabih /değişken hükümler temelli başladığına değinmiştim. Yine zaman içinde şekilsel uygulamalar ve geleneksel alışkanlıklarda farklılaşmalara dayanarak önceleri sadece Ali Taraftarları ve Emevi Taraftarları şeklinde, sonraları da kendi içlerinde yine ayrı alt gruplara ayrışmış olduğunu açıklamıştım. Sünnilik başlığı altında 4 mezhebin 1000'li yıllarda adlandırılmaya ve böylece Alevilik ile birlikte 2 temel grup halinde tanımlanmanın  başlandığını, bunlardan Anadolu Aleviliğin de Türkmen ağırlıklı toplum tarafından benimsenmiş olduğunu belirtmiş ve geçen haftaki yazıda Sünniliğin ne olduğunu ve özelliklerini vurgulamıştım. Bugünkü yazımda da Alevilik konusuna değineceğim.


Alevilik


Halife Ali taraftarları temel görüşünde olan ve Alevi diye tanımlananlar zamanla 3 ana gruba ayrılmış bulunmaktadırlar:


1) Anadolu Alevileri. çoğunluğu Türkmen kökenli ve ancak Cumhuriyet'in sağladığı güvence ile artık köy ve kasabalardan şehirlere göç etme cesaretini göstermeye başlayan toplumdur.


2) Arapça bilen ve çoğunluğu Hatay-Adana ve Tarsus yöresinde yaşamakta olan Aleviler.


3) Şii-Caferiler. İran ve kısmen de Türkiye'de yaşayıp, 12 Alevi imamından Cafer-i Sadık'a ve görüşlerine bağlılıkları olanlar.


Bu 3 grup da temelde Müslüman'dırlar, bütün Peygamberlere inanırlar, Ahirete, Meleklere ve bütün vahiy kitaplarına iman ederler, Hz. Muhammed ile kan bağı olup Ehl-i Aba diye de tanımlanan Fatma-Ali-Hasan ve Hüseyin'den oluşmuş kabul ettikleri Ehl-i Beyt sevgileri oldukça yoğundur. Hz. Muhammed'in Veda Hutbesinde Kur'an'ın yanında Ehl-i Beyt'i de emanet ettiğini kabul ederler. Aynı hutbede yine damadı ve amcası oğlu Ali'yi kendisinin yerine Devlet başkanı tavsiye ettiğini de savunurlar. Bu yönde hakkının diğer Halifeler tarafından gasp edildiğini ve Peygamberin eşi Ayşe'nin de Ali'ye olumsuz davrandığını kabul ederler. Buna ve 12 yaşından itibaren Hz. Muhammed'in yanında yetişmesi, dolayısıyla Kur'an'ı çok iyi öğrenmiş olması ve canını feda edecek kadar bağlı olduğuna dayanarak da ilk Halifenin Ali olması gerektiğini ve hakkının gasp edilmiş olduğunu savunurlar.


1) Anadolu Alevileri


özellikle temeli Ahmet Yesevi başlangıçlı ve daha sonra Bektaş-ı Veli, Dede Korkut, Sarı Saltuk, Taptuk Emre, Yunus Emre, Baba İshak, Dadaloğlu, Şah Kulu, Fuzuli ve Kul Himmet'lerin öğretisine dayanan Anadolu Alevilerinin çoğunluğunda, Emevi- Abbasi'lerle başlayıp, Osmanlı Padişahı Yavuz'dan itibaren devam etmek üzere Osmanlılar döneminde de kovulmuş oldukları ve ötekileştirilmiş oldukları için genellikle köy ve kasabalara yerleşme durumunda kalmaları nedeniyle Mescid veya Cami yerine, sonraları Hz. Muhammed zamanındaki toplanma evleri ve Mescid'ler gibi kubbesiz ve minaresiz olan ve Cem' evi denilen gizlice toplanma evlerinde Allah'a ibad /kulluk etmelerini yerine getirmişlerdir. Ki bu yerler, Hz. Muhammed zamanındaki ilk gizli toplanma evleri veya daha sonraları olan kalabalığa uygun oluşan mescitlerde olduğu gibi kubbesiz ve minaresiz, sade ev şeklindedirler. Böylece Cem' evleri, Camilerden farklı olmak üzere, bir nevi Kur'an'da salât diye tanımlanan sosyal yardımlaşma ve dayanışma faaliyetlerinin gerçekleştirilmekte olunduğu yerler olmaktadırlar. Yine Kur'an'a uygun, maddî olarak, bu toplantılarda, ihtiyacı olanın durumu değerlendirilir ve zekât diye tanımlanan maddî ihtiyacı,  durumu uygun olanlar tarafından karşılanır.


Anadolu Aleviliğinde Cem' toplantısında uygulanan Semah, yüce Tanrı’nın zikredilmesidir. Bu zikir sadece dille yapılan bir zikir değil, tüm bedenle, ruh ve gönülle, olağan üstü bir coşku ve aşkla yapılan bir zikirdir. Artık anlaşılmıştır ki Evren'de atomdan güneş sistemine dek her şey dönmektedir. Yani semah bütün evrenin yaptığı bir ibad /kulluk etmedir. Başka bir deyişle varlıkların ibad etmesi semahtır. Cem toplantılarındaki Semah'ta ve İbad /kulluk etmede kadın-erkek birliktedirler. çünkü Alevilikte Can’a değer veren, insanı insan olduğu için önemseyen bir inanç temeldir ve "insan kardeşliği” düşüncesinde birleşilir.


       Yine Kur'an'da "üflediği Nefes" olarak tanımlanan bir özelliği ile Allah'ın İnsanda oluşu nedeniyle, Kıble ve Allah’ın evi insanın kalbidir derler ve birbirlerine yönelerek Kur'an'da tarif edilmiş olduğu gibi 3 ritüel olan kıyam, rüku ve secde ederler, dua ederler ve bu uygulama "Halka namazı" diye tanımlanır. Bugün halâ Altay’da Şamanların dinî liderleri olan Kamlar, ayin sırasında semah dönmektedirler. Müslümanlık ile birlikte bu namazlarına ayetler eklemişlerdir. İslam öncesi dönemde de namaz kılma, bir ibadet biçimi olarak bölge insanı tarafından uygulanmaktaydı. Nitekim bugün Süryani Hıristiyanlar ve Yahudiler, Sünni Müslümanların kıldığı namazı andırır tarzda Kiliselerde ve Havralarda ibadet etmektedirler. Namazın şekli Arap Yarımadasında yerel kültüre aittir. İslam dini bunu değiştirip yepyeni bir tapınma biçimi getirmemiştir.


Türkmen ozan ve şairleri çok sever ve değer verirler, Cem toplantılarında yer verirler, Mezarlıkları Sünnilerle aynı yerdedir, Allah'ın özellikle insanda tezahür etmiş olduğunu kabul ederler ve bu nedenle de insana çok değer verirler, yoktan var edilmenin olmayıp, bütün yaratılmışların Allah'ın bir tezahürü olduğunu benimserler, İslam’ın şartlarının sadece 5 olmayıp, Kur'an'daki bütün muhkem /değişmez ana hükümlerdir derler, bu nedenle de özellikle ahlâka yönelik kurallara çok önem verirler ve buna dayanarak "Tasavvuf ve Sufiler" şeklinde bir yapılanmayı oluşturmuşlardır.  Mutlak kaderin değil, erişkinlikten itibaren kişinin özgür iradesi ve eleştirel aklı ile kendi kaderini etkileyebileceğine inanırlar. Şerrin doğrudan Allah'tan gelmeyip, insanın olumsuz nefsinden kaynaklandığını benimserler. Sarhoşluk derecesinde alkol kullanmaya ve alkolizme karşı, keyif sınırında az içki almayı benimserler.


Kur’an’ın sadece muhkem kurallarını değişmez, müteşabihleri ise zaman ve zemine göre değişken kabul ederler. Hz. Muhammed'i Kur'an'ın canlı uygulayıcısı olması nedeniyle, Hadis diye tanımlanan sözlerinin sadece Kur'an'a uygun olanlarını kabul ederler. Yine Kur’an’ın yanında Nehc-ul Belağa isimli ve Halife Ali'nin hutbelerinden oluşturulmuş diye rivayet edilen kitabı da önemserler. Ramazan ve Kurban Bayramları yanında daha fazla sayıda dinî bayramları vardır. Kadının başını din temelli düşünceyle türban ile örtmesi yoktur. Başını örtme dini değil, geleneksel ve yöresel baş bağlama ve yaşmak kullanılır.


       On iki İmama dayandırılan ve babadan oğula devam ettirilen dinî liderlik olarak Seyyidlik ve dedelik vardır. Tarikatlaşma yoktur. Din eğitimi, muhasiplik veya amcalık ile yapılmaktadır. Kur'an'ı okuma ve dinleme ile duaları, ana dilleri olan Türkçe'dir.  Anadolu Alevileri, Araplaşmayı red etmişler ve böylece Türk dili, bu toplum sayesinde din dili, ibad /kulluk etme dili olabilmiş ve bütün İslâm dünyasında Müslümanların, Arapça dışında din dili /ibad /kulluk etme dili olarak kullandıkları yegâne dil, Türk dili olmuştur.


Haftaya inşallah Alevilik konusuna devam edeceğim.


NOT-1: Şu kitaplarımın gelirleri ile Eskişehir Tıp öğrencilerine burs veriyoruz. Almanızla bize destek olursanız, öğrenci sayımız artacaktır: "DİN VE BEYİN", "TüRKçE KUR'AN", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "İSLÂM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL", "OKU! KONULARINA GöRE KUR'AN AYETLERİ" ve "KUR'AN'IN KULU KöLESİ MEVLANA".


NOT-2: 29 Kasım 2017 çarşamba günü saat 17.30-19.00 arasında özdilek Sanat Merkezinde inşallah halka açık "KUR'AN SOHBETİ" nde olacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi