At Sahibine Göre...



Siyaset; söylemden ve içerikten uzaklaşıp karşılıklı kısa dönemli çıkarlar olarak tanımlanmaya başlayınca ilginç bir hal alır. Böyle bir ortamda reel siyaset alanı siyasetçiler, bürokratlar, çıkar ve baskı grupları ile seçmenlerden oluşur. Bu yaklaşımda siyasetçinin hedefi oy miktarını çoğaltmaktır. Buna “oy maksimizasyonu” denir.

Siyasetçi aldığı oyların karşılığında söz verdiği hizmetleri bürokratlar aracılığı ile yerine getirir. Bu hizmetlerin yerine getirilebilmesi için bürokratlar daha büyük bütçelere sahip olmak isterler. Bu nedenle bürokratların amacının en fazla kaynağa sahip olma anlamında “bütçe maksimizasyonu” olduğu söylenir.
   
Siyasal resmin beklenti yanını oluşturan faktörlerden birisi çıkar ve baskı gruplarıdır. Bu kesimler özellikle merkezi ve yerel devlette birikmiş olan rantın peşindedirler. Bu nedenle çıkar ve baskı gruplarının amacı en fazla rantı elde etmeye yönelik “rant maksimizasyonu” olarak ifade edilir.

Son olarak; yurttaşlar siyasetçilerden talepte bulundukları hizmetlerin yerine getirilmesini, siyasetçilerin kendilerine verdikleri sözleri gerçekleştirmelerini beklerler. Seçmenin bu yaklaşımı ise olabilenin en fazlasını elde etme anlamında “yarar maksimizasyonu” olarak isimlendirilir.

Basın
Yukarıda sözünü edilen dört unsurun birbiri ile iletişimini sağlayanların başında basın gelir. İşinin niteliği gereği, basın yukarıda sözü edilen dört faktörle de iletişim içindedir. Bu dört faktörün arasındaki ilişkiler basının önemli haber malzemeleri arasında yer alır.

Bu ilişkileri basında yorumlayarak değerlendiren yazarlar arasında bazı kategoriler vardır. (Burada kullanılan yazar sözcüğünü daha genel anlamda ‘medya kalemşörü’ olarak anlayabiliriz.) Birinci tür, siyasetçiye alkış tutmayı alışkanlık haline getirmiş kesimdir. Kimi zaman meslekten olmayabilen bu yazarlardaki temel yaklaşım, biteviye siyasetçilere ve bürokratlara teşekkür ederek, onları överek ‘bu makama’ sevimli görünmeye çalışmaktır.

İkinci tür, genelde meslekten olan ama yılların yorgunluğu ile ‘ahı gitmiş, vahı kalmış’ yazar türüdür. Bunların yazılarından eleştiri mi yaptıkları, yoksa övgü mü düzdükleri pek anlaşılamaz. Genelde suya sabuna dokunmadan ‘ortanın ortasından sessizce yürümeyi’ tercih ederler.

üçüncü tür ise fanatikler ve bağnazlardır. Bunlar dümeni kilitlenmiş gemi gibi daima aynı yöne giderler. Olaylar karşısındaki yorumları genelde ‘form dilekçe’ halindedir. Bir gelişmenin ardından ne yazıp söyleyecekleri önceden bilinir. Bu davranışı fanatizmden mi yoksa maddi çıkar karşılığı mı yaptıklarını kategorize etmek pek kolay değildir.

Bu yazar kategorilerini çoğaltmak mümkün ama son bir tanesi ile bağlamak istiyorum. Dördüncü yazar türü, siyasetçi ve bürokrattan beklentileri olmayan, düşündüğünü korkusuzca ama toplumsal sorumluluk duygusuyla ifade edebilen yazar sınıfıdır. Bu yazar türünü siyasetçiler, bürokratlar ve çıkar grupları sevmez. çünkü bu grupların en ciddi eleştirmenleri bu kategoride yer alan yazarlardır.

Medya-Basın
Görsel olsun, yazılı olsun basında yer alan bir yazarın görevi aklın ve hak olanın yanında olmaktır; değil maddi beklentilere, zaman ve mekâna göre bir selama dahi ‘eyvallah’ etmemektir. Basın, kamu ve devlet ahlakının önemli savunucularındandır. Bu fonksiyonu kendi varlık nedeninden alır. Kendi yerini belirlerken siyasetçiler, bürokratlar ve çıkar grupları ile karşılıklı yer tutuşmalarını dikkate almadan görev yapar.

Bir ülkede siyaset, devletin soyulması üzerine kurgulanmış ise başka kurum ve kuruluşlar ile kişilerin de bu sisteme aşırı biçimde bağlantılanmış ve angaje olmalarına şaşmamak lazım. Bir ülkede sistemler çıkar, rant, makam ve ikbal üzerine kurgulanmış ise medya da (en azından medyanın ciddi bir bölümü de) bunun dışında kalmaz. Malum; at sahibine göre kişner.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi