1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

AK parti yavaştan tuzukuruların partisi mi oluyor?

Cumhuriyet Halk Partisinin resmen oy deposuydu kırsal.
Siyaseten yaslanmış olduğu taban fakir, fukara, işçi, köylüydü bir bakıma.
İş, aş, eğitim isteklerine dönük izlemiş olduğu ve kırsal alanda karşılık bulan politikalardı bunun nedeni.
Emek, Alın teri, üretim söylemlerinin kendisine sağlamış olduğu avantajlı  bir durumdu kısacası.
Sonradan bir değişim yaşanmaya başlandı CHP siyasetinde…
Gücü ve oyu kırsaldan alan CHP, oyu aldığı tabanın istekleri adına mücadele etmek yerine, elindekilerini yitirmek istemeyen varlıklı bir kesimi daha çok temsil eder hale dönüştü.
CHP’yi yönetenler ve temsil edenlerin önce söylemlerinin, ardından da yaşam tarzlarının değişmesi, parti ile oy aldığı tabanın yavaş yavaş birbirinden uzaklaşmasına neden oldu.
Süreç içinde, sol kimliği ile yoksul ve orta kesimi temsil etmesi gereken CHP, bir bakıma bu kesimi kendi elleriyle partiden uzaklaştırmış oldu.
Sonuç olarak CHP, kaybettiği kırsal bölgelerde yaşayan ve yıllardır kendisini desteklemiş kesimlerden oy alamaz hale gelirken, toplumun daha üst katmanlarında yaşayan ve merkezde konuşlanmış kesimlerin partisi haline dönüştü.
CHP kısacası, o sık sık vurgulanan tabir ile Tuzukuruların partisi oluverdi.
***

CHP’yi hem söylem hem de yaşam tarzı değişikliğiyle terk eden kırsal, resmen sağ siyasetinin tabanı haline geldi.
İşte sözünü ettiğimiz bu taban son 17 yıldır her seçimde AK Partiyi destekledi ve AK parti’nin 17 yıllık iktidarı sürdürebilmesinde en büyük etken oldu.

Ancak…
Sözünü ettiğimiz kesimde şu sıralar, tıpkı geçmişte CHP’den uzaklaşma sürecinde olduğu gibi AK parti’den uzaklaşma emareleri var.
Zira…
Bu kesim 17 yıldır destek verdiği iktidarın, kendi istekleri adına mücadeleden çok, iktidar döneminde varlıklı hale gelen ve bunu yitirmek istemeyen bir kesimi temsil ediyor olmasından yavaş yavaş rahatsızlık duymaya başladı.
Her ne kadar AK parti’ye en büyük destek hala ve yine bu kırsal diye tanımlanan kesimden geliyor olsa da, bu kesimin içinde yer alanlar, partiyi yöneten ve temsil edenlerin değişen ve zenginleşen yaşam şartlarını bizzat görüyor…
17 yıldır destekledikleri partinin, bu iktidar döneminde varlıklı hale gelen ve bunu da yitirmek istemeyen kesimi daha çok temsil ettiğine tanık oluyor…
Tüm bu anlattıklarımız da ister istemez sözünü ettiğimiz tabanda yaşanan bir sıkıntıyı su yüzüne çıkartıyor.
Eğer AK parti, kendisini iktidarda tutan bu kesimde yaşanan bu sıkıntıyı önümüzdeki süreçte ortadan kaldıramazsa, geçmişte sol’dan aldığı kırsalı, aynı nedenlerle kaybedecek…
Hatta…
Tuzukuruların partisi haline gelecek…


.....


Cumhuriyet kenti Eskişehir…


"1933’te, Cumhuriyetin 10. yılında Eskişehir’de öğretmendim. Kadın-erkek ayrımı nedir bilmezdik. Hep birlikte sinemaya, tiyatroya gidilirdi. çarşaflı bir tek kadın bile görmezdik. Erkekler şapkalı, kadınlar başı açık modern bir şekilde yaşıyorduk. Bugün modern Türk kadını denince aklınıza nasıl bir profil geliyorsa, o zaman öyleydi. Köyde ve şehirde büyük bir okumayazma seferberliği vardı. Bugün 60 yaşına gelip de hâlâ okuma-yazma bilmeyenleri görünce deliriyorum. Bunun bahanesi yok, 1930’ların yokluğunda bile insanların öğrenme aşkı vardı."
Türkiye'nin yetiştirdiği dünyaca ünlü Sümerolog olan 104 yaşındaki Muazzez İlmiye çığ'a ait yukarıdaki sözler.
Posta gazetesinde önceki gün yayınlanan keyifli röportajında "Cumhuriyetin ilk yılları nasıldı?" sorusuna yanıt verdiği bölüm.
Hem Cumhuriyetin ilk yıllarını hem de Cumhuriyetin ilk yıllarında Eskişehir'in konumunu ortaya koyması açısından son derece kıymetli bir anlatım Muazzez İlmiye çığ'ın bu sözleri...


......


Böyle bir şey olabilir mi?


Siyaset geçmişten bu güne öyle değişti ki, siyasetin geleceğini şekillendirmek de hayaller ve senaryolara bağlandı.
Realite yerini resmen komplo teorilerine bıraktı.
Bu iş öylesine paranoya haline geldi ki, gelecekte neyin nasıl olmasını isteyenler, bu isteklerine uygun senaryoları hazırlayıp, tek tek kamuoyuna servis etmeyi adeta alışkanlık haline getirdi.
İşin kötü tarafı, uydurulan, gerçekleşmesi mümkün olmayan bu senaryo ve hayaller, taraflar arasında ciddiye alınmaya, karşılık bulmaya ve buna karşı tedbirler alınmasına yol açar hale geldi.
Adına ister senaryo deyin, ister hayal. İsterse dedikodu ya da komplo teorisi deyin, ne derseniz deyin, işte bunların en çarpıcı örneklerinden birini duyduk önceki gün Eskişehir ile ilgili.
Söylenen ve kulaklarımızla duyduğumuz senaryo şu:
İstanbul belediye seçimlerini CHP adayı Ekrem İmamoğlu kazanınca, bu durum iktidarın konumunu ciddi şekilde sarsacak ve erken bir genel seçimi gündeme getirecekmiş…
En geç 1,5-2 yıl içinde de genel seçim yapılacakmış.
Bu genel seçimde Eskişehir Büyükşehir belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen milletvekili adayı olacak, ilk sıradan milletvekili seçildikten sonra da direkt Meclis başkanlığı görevine gelecekmiş.
Yılmaz Büyükerşen’den boşalan büyükşehir belediye başkanlığına ise meclis içinden Kazım Kurt gelirken, Kazım Kurt’tan boşalan Odunpazarı belediye başkanlığına ise yine meclis içinden  Kazım Kurt’a yakın iki-üç isimden biri seçilecekmiş…
Bu anlatılanları duyunca, Süleyman Demirel’in o ünlü sözünü “Doğmamış çocuğa don mu biçilir?” diye sorduk…
-“siyasette olmayacak iş konuşulmaz. Konuşuluyorsa oluru da vardır. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Olunca görürsün!” cevabı aldık.
Yukarıda da söyledik…
Siyasetin şekli değişti. Gelecek gerçekler üzerinden değil de hayaller ve senaryolar üzerinden şekillendirilmeye başladı.
İşin kötü tarafı, yazılan senaryolar ve üretilen hayaller, toplum içinde  daha çok inandırıcı olup, daha fazla karşılık bulmaya başladı.


......


Biraz da gülmek lazım


üç arkadaş, üçü de birbirinin canı. Tek sorun yaşlarının artık fazlaca kemale erip, eşlerinin pek de... genç olması. Günlerden bir gün biri diğerlerine:
- Beyler benim keyfim çok kaçık. Karım beni aldatıyor galiba. üstelik de bir marangozla.
- Olmaz öyle şey, sen içini ferah tut, bizimkiler aldatmaaz... Ama nerden anladın?
- Karyolanın altında hep tahta talaşları görüyorum.
Derken ikincisi de karısından kuşkulanmaya başlar. Onun takıntısı da bir boyacı. Kuşkularının ana sebebi de karyolanın çevresindeki farklı renklerdeki çizikler ve üstüne üstlük bulunan iki adet fırça kılı.
Aradan zaman geçer ve nihayet üçüncüsü utana sıkıla derdini döker ortaya.
- Arkadaşlar benim derdim hepinizden büyük, üstelik tam bir felaket. Karım beni aylardır bir at ile aldatıyor.

Diğerleri:
- Saçmalama lan olmaz öyle şey!
- Nasıl olmaz? Ne zaman karyolanın altına baksam hep aynı jokeyi görüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi