1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Yancı...

“İlla bir şey olmalıyım” takıntısı içinde olan fakat bu isteğini bir türlü geçekleştiremeyenler var…

çünkü

Yaptığı işte ve esleğinde başarılı olamamışlar.

Kendilerini çevresine sevdirememişler.

Evlilik ve sosyal hayatları sağlıklı değil.

Ne herhangi bir donanıma sahipler ne de takdir edilecek bir profile…

Sonuçta takıntı bu ya… İlla ki bir şey olmaları gerekiyor ya…  İşte bu dayanılmaz istek bir anda zihinlerini açıyor.

O güne kadar, yokluğu yüzünden işlerinde, mesleklerinde, aile ve sosyal yaşamlarında ortaya çıkmayan zeka, bir anda ortaya çıkıyor.

Kendi kendilerine “Madem benim özelliklerim bir şey olmama yetmiyor, ben de o zaman bir şey olmuş insanların yancısı olur, etrafında mevzi alır, bu sayede onların olanaklarına ortak olurum” diye önce düşünüp, sonra harekete geçiyorlar.

Böyle insanları da kısa süre içinde buluyorlar iyi mi?

En yakını oluveriyorlar kısa sürede.
Yaşamları boyunda adeta varlıkları ile yoklukları fark dahi edilemeyen insanlar, seçilmiş ve atanmış insanların yancıları olarak o insanları avuçlarının içine alıveriyorlar.

Onların koltuğunu temsil edip, onların konumunu kullanıp, onlardan daha etkili hale geliyorlar.

Yaptıkları tek iş, bir şekilde ele geçirdikleri makam sahiplerinin doğrusunu da yanlışını da onaylamak.

Her söylediğine “son derece haklısınız” demek…

Hapşırdığında bile “Neyiniz var? üşüttünüz mü?” diye sormak yerine “çok çok yaşayın” diye yağ çekmek.

***

Bilinen bir hikayedir aslında…

Padişahın canı patlıcan yemek istemiş, hemen pişirmişler, afiyetle yemiş ve demiş ki:

-Şu patlıcan ne güzel sebzedir.
Dalkavuk onaylamış:
-Ağzınızın tadını biliyorsunuz efendim. Patlıcan öyle lezizdir ki; 40 çeşit yemeği olur, tatlısı olur, turşusu olur… İnsan yemeğe doyamaz, parmaklarını yer.
Padişah ertesi gün tersinden kalkmış. Bir gün önce çok beğendi diye, yine patlıcan yemeği pişirip, sofrasına getirmişler. Padişah kükremiş bu sefer:
-Bu ne yahu? Her gün patlıcan, her gün patlıcan, bari bi şeye benzese!..
Dalkavuk atılmış hemen:
-Haklısınız efendimiz, ne yemeği yemek, ne tadı tat, zaten kara kuru bi şey!..
Padişah çok kızmış ve dalkavuğa bağırmış:
-Daha dün, patlıcanı yere göğe sığdıramayan sen değil miydin? Benimle alay mı ediyorsun?
Zavallı dalkavuk boynunu bükmüş ve demiş ki:
-Aman padişahım, yanlış anlamayın! Ben sizin dalkavuğunuzum. Patlıcanın değil!
***

Sonuç olarak…
Pek çok kurum, kuruluş, dernek, oda aklınıza neresi gelirse gelsin… Bu saydıklarımızın çoğunu seçilmiş ve atanmışlar yönetmiyor…
Maalesef yukarıda tarifini yaptığımız yancılar yönetiyor.
Aslında sözünü ettiğimiz bu yancılar, yakayı kaptırdığının farkına bile varamayıp,  yönettiğini zannedenler için de büyük bir ağırlık oluşturuyor…
Ağırlığını atmayan balon havalanmaz ya…
Onlar da bir süre sonra tahmin edeceğiniz üzere düşüyor…
Yere çakıldıklarında “Ben ne yaptım?” diye kendi kendilerini sorgulamaya başlıyorlar ama ne yazık ki iş işten geçmiş oluyor…

Dahası…
O sırada aynı yancı, düşenin yanından ışık hızıyla ayrılıp, başka bir yanlamanın yolunu tutmuş oluyor…
O yüzden seçilmiş ve atanmışları “yancılara karşı”  uyarmakta yarar var.
Bir keramet sahibi olsaydılar, zaten sizin yanınızda, yakınınızda olmak için dokuz takla atmazlardı.
öyle değil mi?


 


.....


 


Siyasetçinin gafları, dil sürçmeleri normaldir ama...


Siyasetçi gaf yapar. Gayet normaldir bu.
Nitekim tanınmış her siyasetçinin yaptığı gaflar herkesin hafızasında yer etmiştir.
Siyasetçinin dili de sürçer.
Bu da gayet normaldir.
Söylemek istediği sözlerin yanlışlıkla tam tersi çıkar ağızlarından.
Siyasetçinin yaptığı bu gaflar ve dil sürçmeleri kamuoyunda  her ne kadar mizahi açıdan "ti"ye alınsa da, zaman içinde tolere edilebilen sözlerdir.
Sözünü ettiğimiz dil sürçmelerinden birini yaptı geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan...
Konuşma yaptığı açılış töreninde, Millet İttifakını tarif etmek isterken, dil sürçmesi sonucu "Bir tarafta terör örgütlerinin destek verdiği Cumhur İttifakı" dedi.
Nitekim bu Erdoğan'ın ilk dil sürçmesi de değildi.
Bu güne kadar yaptığı konuşmalarda pek çok defa dili sürçtü, söylemek istediği sözlerin tam tersini söylediği oldu.
Dedik ya siyasetçilerin bu tür dil sürçmeleri normaldir.
Tolere edilebilirdir.
Normal olmayan, Erdoğan'ın dil sürçmesi sonucu "Bir tarafta terör örgütlerinin destek verdiği Cumhur İttifakı" dediğinde kendisini dinlemeye gelenlerin bir yandan yuh çekip, aynı zamanda söylediğini çılgınca alkışlaması  olsa gerek.
İşte bunu anlamak zor.


.....


Piyasalar...


Piyasalarda durum şu sıralar bir hayli sıkıntılı.
Döviz yükseliyor, buna bağlı olarak her türlü mal ve hizmet zamlanıyor…
Hiç kimsenin ağzından “İşler son derece iyi” lafı çıkmıyor.
Sorulduğunda en çok “Bu günümüze şükürler olsun. Ama eski işlerin yarısı bile yok” diyenle karşılaşıyoruz…
Bunun yanı sıra “Resmen battık. Bu şartlar altında nasıl toparlarız bilemiyorum” diyen de bir hayli fazla.
Sonuç olarak…
Ekonomi mevcut haliyle keyif kaçırıyor.
Kaçan keyif de piyasalara olabildiğince olumsuz yansıyor.
Geçenlerde dostumuz olan bir iş adamına sormuştuk "İşler nasıl gidiyor?" diye…

Uzun uzadıya anlatmaya gerek olmadığını söyleyip;
-"Şehir merkezinde şöyle bir dolaş, en kalabalık yerlerin,  şans oyunları oynanan İddia ve Ganyan bayileri, ardından Camiler ve Meyhaneler olduğunu sen de görürsün” demişti.
Bunun ne anlama geldiğini sorduğumuzda ise:
-"Tam da sorduğun sorunun cevabını veriyor bu tablo. Piyasaların nasıl olduğunu tam anlamıyla ortaya koyuyor aslında." diye cevap vermişti.
Biraz daha açık konuşmasını söylediğimizde ise…

-"Yahu, kimileri geleceği şansta görüyor, kimileri ‘her şey buraya  kadarmış’ deyip, kendisini içkiye vuruyor, çoğu da işi Allaha havale ediyor" demişti…


.....


Biraz da gülmek lazım


Temel ormanda ağaç kesiyormuş.
O sırada çevreciler de ormanda yürüyüşe çıkmışlar. Temel’i bu vaziyette görünce bir güzel pataklamışlar… Temel üstü başı perişan halde köye dönerken Dursun’a rastlamış.
Dursun:
– Ula Temel bu ne hal böyle? diye sormuş. Temel de anlatmış:
– Ormanda ağaç keseydum. Birden kalabaluk pir grup Doğan’ın yengesini bozmişum diye dövdü peni. Halbuki ne Doğan’ı taniyruuum, ne de yengesuni…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi