1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

En azından morali daha da bozulmazdı...

Bugün valilerden tutun da 5-10 bin nüfuslu ilçe belediye başkanlarının altında bile neredeyse 5-10 milyon liralık, hem de birden fazla makam araçları var…
Bugün, daire müdürleri ve kamu statüsündeki oda ve dernek başkanlarının altında milyonluk makam araçları mevcut…
Yukarıda saydığımız kamu görevlilerine ait olan sosyal tesislerden, lojmanlardan, temsil ağırlama giderlerinden falan bahsetmiyoruz bile…
Ekonomist falan değiliz…
Akıl vermeye falan da asla kalkmıyoruz…
Ancak…
Döviz fiyatları durdurulamazken…
Dolar 7, Euro 8 liraya dayanırken.
Bu yükselişin iğneden ipliğe her türlü mal ve hizmete yansıyacağı söylenirken…
Bankalar kredi ve teminat mektubu vermeyi kesmişken.
Kredi ile üretim yapan işyerleri için çanların çaldığı belirtiliyorken.
Yabancılar, Türk lirasının döviz karşısında aşırı değer kaybından sonra “Türkiye’nin borcunu ödeyemez hale geldiğini” düşünürken.
Bu beraberinde, yabancı yatırımcının ülkeye gelmeyeceğinin göstergesi olduğu ifade edilirken…
Kısacası ülkede ekonomik anlamda büyük bir endişe yaşanırken…
ülkede yapılacak ilk iş: kamuda kapsamlı bir tasarruf tedbiri uygulaması başlatılamaz mıydı?
Devlet alacağı bu tasarruf tedbiri kararıyla, milyon liralık makam araçlarından kurtulup, vatandaşına ekonomik savaşı kazanmada ne denli kararlı olduğunu gösteremez miydi?
Bu yöntem ile elde edilen gelir, ülkenin iç ve dış alacaklıları nazarında belirli bir güveni oluşturmaz mıydı?
Keşke ilk etapta bu yapılmış olsaydı.
Valilerin, belediye Başkanlarının, oda ve dernek başkanlarının altından alınıp satılacak makam araçları ekonomik anlamda hiçbir işe yaramasa bile, krizin etkileri ile endişe içine giren vatandaş, en azından o milyon liralık araçları ile gezenleri görmez, morali daha da bozulmazdı.


.....


Bir iddiamız olmalı
bu şehirde…


Eskişehir'in tanımı yapılırken, içinde barındırdığı kimlikler sıralanırdı.
-öğrenci kenti.
-Tarım Kenti.
-Emekli kenti.
-Sanayi Kenti.
-Havacılık kenti.
-Turizm kenti…
Böyle sürüp giderdi kimlikler.
Bugüne gelindiğinde, Eskişehir'in asıl kimlikleri yavaş yavaş belirginleşmeye başladı.
örneğin:
-Kültür ve Sanat kenti adeta tescillenmek üzere.
-Sanayi kenti kimliği, özellikle havacılık ve Raylı sistemler konularında yaptığı atakla ortaya çıkmış durumda.
Ve…
-Lojistik kenti. Eskişehir'in harita üzerindeki konumundan da kaynaklanan bir kimlik olarak belirginleşme aşamasına gelmiş vaziyette.
Bu üç kimlik, aslına bakacak olunursa Eskişehir'in de büyük bir “İddiası” olmalı.
Olmalı ki, muadili şehirlerden bir farkı olsun.
Elbette bu büyük iddiayı gerçekleştirebilmek için özellikle Eskişehirli siyasetçilere büyük görevler düşüyor.
Dolayısıyla…
Eskişehirli siyasetçiler bundan böyle:
-Eskişehir'in stratejik hedeflerini iyi bilen…
-Eskişehir'in değerlerini her türlü makam ve mevkinin üzerinde can siper hane savunan…
-İş bitirici ve ara bulucu.
-Sonuca odaklı ve yukarıda sözünü ettiğimiz büyük iddiaya inanmış olmalıdır ki, Eskişehir ayakta kalabilsin ve değerleri ile birlikte yükselebilsin.
Aksi takdirde…
Bu iddia kaybedildiği an Eskişehir, diğer illerden hiçbir farkı olmaksızın, değerleriyle birlikte yitip giden bir şehir olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.


.....


Hiç mi iyi bir şey yok?


Biliyorsunuz şu sıralar hep kötü haberler alıyoruz.
Ne zaman televizyon kanallarında haberleri açsak, karşımıza başta ekonomi olmak üzere  hep kötümser ve karamsar haberler çıkıyor.
Bu da ister istemez psikolojimizde derin tahribatlar yapıyor.
Buna rağmen iyimserliği içlerinde sonuna kadar barındıranlar var.
Tüm kötü koşullara ve haberlere rağmen iyimser olmayı başarıyor bu insanlar.
İşte:
Memleketimizde iyimserler kötümserlere kızınca "Hiç mi pozitif bir şey yok bu memlekette birader" diye çıkışıyor.
Bu da ister istemez aşağıdaki fıkrayı getiriyor akla.
İşte size pozitif bir bahçıvanın hikayesi...
Seyahatten dönen ev sahibi havaalanından bahçıvanına telefon açmış, konuşuyorlar:
- Nasıl, her şey yolunda mı?
- Yolunda... Küreğin sapı kırıldı, şu anda onu tamir ediyordum.
- Neden kırıldı?
- Köpeğinize mezar kazarken zorlamışım, ondan kırıldı.
- Nee! Köpeğim mi öldü?
- Maalesef havuza düştü?
- Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; havuzda nasıl ölür?
- Havuzun suyu boşalmıştı, atlayınca betona çakıldı.
- Havuzu yeni doldurtmuştuk, neden boşalttınız?
- İtfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular.
- Neee evde yangın mı çıktı?
- Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısıyla taziyeye gelenlerden biri yanık sigara bırakmış.
- Annem mi öldü? Yahu kadın daha iki hafta önce sapasağlamdı?
- Haklısınız da... Yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı aynı yatakta görünce kalbine inmiş.
- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu adam sende?
- Var efendim... Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya... Sonucu geldi, pozitif...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi