1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

AK Parti'de birşeyler oluyor...

AK Parti’de, milletvekillerinin birbirleriyle anlaşamadığını bilmeyen yok…


Hatta…


Milletvekillerinin birbirlerine karşı güç gösterisinde bulunduğuna tanık olmayan yok.


Dahası…


Geçtiğimiz bayramlaşmada milletvekilleri arasında yaşanan konuşma sırası yüzünden çıkan polemikten haberdar olmayan yok…


Kısacası…


Milletvekilleri arasında var olan bu durum artık saklanıp gizlenmeyecek, “Yok öyle şey” denilerek geçiştirilemeyecek, “siyasette olur böyle şeyler” demekle üzeri örtülemeyecek bir hal almış durumda.


Hatta! Milletvekillerinin:


Birbirlerine selam dahi vermediği…


Birbirlerinin olduğu ortamda dahi bulunmak istemediği…


Birbirlerini görmeye tahammül bile edemedikleri parti çevresi ve kulislerinde en çok konuşulan konuların başında geliyor…


İşte böylesine yaşanan bir süreçte, sosyal medya üzerinden izlediğimiz bir toplantı videosunun bizi şaşırttığını söylemeden geçmeyeceğiz.


Video, AK Parti’nin Seyitgazi İlçe Danışma toplantısı…


Yani…


Milletvekilleri arasında yaşanan sıkıntının had safhaya çıktığı,  konuşma sırası yüzünden milletvekilleri arasında yaşanan polemiğin kamuoyuna yansıdığı şu malum bayramlaşma toplantısının neredeyse benzeri olan bir toplantı…


İlçe ve il başkanları konuşuyor önce…


Ardından Belediye başkanı çıkıyor konuşmaya…


Nabi Avcı alıyor sözü ve hem milletvekilliği, hem de bakanlık yaptığı süreç içinde Eskişehir’e ve başta Seyitgazi olmak üzere tüm ilçelere elinden gelen hizmeti yapmaya çaba gösterdiğini söylüyor konuşmasında…


Emine Nur Günay’ın, partinin kadın ve gençlerini ön plana çıkartan konuşmasının ardından Harun Karacan çıkıyor kürsüye son konuşmacı olarak…


O anda solonda çıt yok…


-“Nabi Hocam bakanlık görevlerini yaptığı sırada Eskişehir’e elinden gelen hizmeti yapmaya çaba gösterdiğini söyledi ama elinden gelen hizmetin çok azını anlattı. Kendisinin Eskişehir’e de Seyitgazi’ye de çok büyük emekleri var. özellikle Türk Dünyası Kültür Başkenti ile bu şehre yaptıkları kesinlikle yadsınamaz. Bu şehrin evladı olarak kendisine şükranlarımı sunuyor, teşekkür ediyorum”


Salondaki sessizlik 10-15 saniye devam ediyor.


Sanki salonda bulunanlar başka şeyler duymaya hazırlamış kendisini…


Böylesine bir konuşmayı kimsenin beklemediği yüz ifadelerinden anlaşılıyor…


Bir anlık sessizliğin nedeninin, o sözlerin söylendiği andaki idrakten kaynaklandığı o kadar açık ki…


Zira…


Salonda bulunanların yaşadığı şaşkınlığın aynısını, videoyu izlerken duyduğumuz sözler yüzünden  biz de yaşıyoruz…


Kısacası…


Bir şeyler oluyor AK Parti’de…


Hatta…


“hayatta olmaz” denilen şeyler olmaya başlıyor…


Bunun adına ister “yeni yaklaşımlar” deyin, isterse “yeni yakınlaşmalar” deyin, hatta “yalandan da olsa yeni mecburi birliktelikler” deyin…


Adına ne derseniz deyin ama kesinlikle olan bir şeyler var AK parti’de…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Bana ne dövizden?


 


Bazı mal ve hizmetlere ardı ardına zam geliyor…


Ne kadar “Bana ne dövizden. Benim dövizle hiçbir işim yok” deseniz de, bu zamların nedeni dövizdeki yükseliş.


Bir takım mal ve hizmetler direkt dövize endeksli olduğu için mecburi zamlanıyor.


Dövizle alakası olmayan mal ve hizmetlere de bu fırsattan faydalanmak üzere zamlar yapılıyor.
Neticede…


Dövizdeki yükseliş iğneden ipliğe her türlü mal ve hizmetin zamlanmasına yol açıyor…


Döviz yükselince zam geliyor iyi, güzel, tamam da…


Aynı döviz fiyatı düştüğü zaman o yapılan zamlar geri alınıyor mu?


Elbette alınmıyor…


Normalde dövizin yükselmesiyle gelen zamların, dövizin düşmesiyle gitmesi lazım değil mi?


Ama nerde?


Olur ki yarın bir şekilde döviz düştüğünde, biz salçayı da yumurtayı da,her türlü mal ve hizmeti de zamlı fiyattan almaya devam edeceğiz…


-“madem döviz düştü, ben de fiyat indireyim” diyen kimse olmayacak.


O yüzden, dövizin yükselişini  “Bana ne dolardan euro’dan. Benim onlarla işim olmaz” diye umursamamaya çalışanlar meseleye biraz da böyle bakmalı…


Zira…


“İşim olmaz” dediği dövizin yükselmesiyle gelen zamlar, dövizin düşmesi halinde cebindeki Türk lirasını tırtıklamaya devam ediyor…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Kümes neresi? Tilki ve yaşlı-genç Horozlar kim?


 


Dershanede hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve bir çizgi film gösterilmeye başlanmış.
Filmin adı " Küçük Tavuk ".
Bir kümes var. Kümeste birçok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor.
Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor.
Yaşlı ve büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor.
Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst yemlenemeyen tavuklar da zayıf ve küçük tavuklar.
Yaşlı ve büyük horoz ise dışarı bırakmadığı tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.
Kümese giremeyen tilki bunun üzerine kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor.
Mısırı yiyen küçük ve genç horoz her gün gelip tilkiden mısır alıyor. Bir süre sonra tilki küçük ve genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince genç horoz hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor.
Böylece yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor. Horozun etrafındaki tavuklar azalmaya başlıyorlar. Artık popüler olan genç ve artık irileşen horozun etrafında ise tavuklar toplanıyor.
Bu aşamada tilki kümesin kapısının önüne mısır bırakıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor.
Kapıyı açalım mı açmayalım mı diye. Sonunda korkarak kapıyı açıyorlar ve kafalarını dışarı uzatıp yemlenip hemen geri çekiyorlar. Bir süre böyle devam ediyor. Hiçbir şey olmuyor. Kümesteki tavuklar rahatlıyor.
Korkuları azalıyor.
Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar genç ve artık güçlü horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar. Kümesteki her tavuk semiriyor. Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor.
Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca yemlenen tavuklar yemlene yemlene mağaraya kadar gidiyorlar. Sonra mağaraya giriyorlar. Onları içeride bekleyen tilki bütün kümes mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor."
çizgi film burada bitmiş. Işıklar yanmış. Ve dersin hocası kürsüye çıkarak, "İşte üçüncü Dünya ülkeleri böyle yönetilir" diyerek derse başlamış.


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Biraz da gülmek lazım


Temel Afrika'ya safariye gitmiş. İlk günün sonunda gece otelin lobisinde avcılar konuşuyormuş.
İngiliz, "Ben bugün 1 gergedan vurdum" demiş.
Fransız, "Ben de 1 aslan vurdum" demiş.
Temel de, "Ben de 1 noşut vurdum" demiş.
İngilizle Fransız anlamamış ama cehaletleri belli olmasın diye de sormamışlar.
Ertesi gün yine ava gidilmiş gece yine toplanmışlar.
İngiliz, "Ben 2 kaplan vurdum" demiş.
Fransız, "Ben de 1 fil vurdum" demiş.
Temel, "Ben 4 noşut vurdum" demiş.
İngiliz dayanamamış sormuş:
- "Kusura bakma ama noşut nasıl birşeydir? Bunca yıllık avcıyım hiç duymadım." Temel de:
- "Ben de ilk defa burda gördüm. Kara kara birşeyler insana benziyorlar. Ellerinide kaldırıp "noşut noşut" diye bağırıyorlar, demiş.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi