1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

YAŞ'a takılanlar!

Durun! Başlığa bakıp da emeklilikte yaş düzenlemesi yüzünden emekli olamayanların durumuna ilişkin bir yorumda bulunacağımızı falan zannetmeyin…
Konu: Büyükerşen ve yaşı…
Son günlerde AK Parti cenahından sıkça dile getirilmeye başlandı bu yaş meselesi…
Anlaşılan o ki; AK Parti önümüzdeki seçim süreci söylemlerini Büyükerşen’in yaşı üzerinden sürdürmeyi, yaş üzerinden bir seçim stratejisi izlemeyi planlıyor.
Bana kalırsa, bu yönde izlenecek bir seçim stratejisi, son derece yanlış olur ve büyük ihtimalle de ters teper.
Hatta şöylesine bir tespitte bulunmak gerekirse:
İşin etik ve insani tarafını bırakın bir yana, Büyükerşen’in yaşının seçim stratejisinin odağına oturtmak, Büyükerşen’e zarardan çok yarar, AK Parti’ye ise yarardan çok zarar verir.
Niye mi?
Hemen söyleyelim:
Birincisi: Bu durum AK Parti açısından “söyleyecek başka bir sözü, eleştirecek başka bir konusu yok” şeklinde algılanır.
İkincisi ise:
Hatırlanacak olunursa, Büyükerşen’e yaşı üzerinden benzeri yüklenmeler, kazandığı 2014 ve 2009 seçimleri öncesinde de çokça yapıldı…
Hatta…
2004 seçimleri öncesinde de AK Parti cenahından gelen seçime yönelik eleştiriler asında yaş mevzusu da vardı.
Yaş üzerinden yapılan bu eleştirilerin AK Parti’ye zerre kadar faydası olmadığı gibi tam tersine, Büyükerşen’in arkasında zaman zaman gevşemeye başlayan desteği yeniden tekâmül etmesini sağladı…
O yüzden, AK Parti bu seçim öncesinde de, seçim stratejisinin odağına, tıpkı kaybettiği önceki seçimlerde olduğu gibi Büyükerşen’in yaşını oturtursa, sonuç büyük ihtimalle değişmeyecek.
O nedenle…
Nasıl ki emeklilikte YAŞ’a takılanlar bugün için hayal kırıklığı yaşıyorsa, Büyükerşen’in YAŞ’ına takılanlar da, seçimde benzeri bir hayal kırıklığı yaşayabilir.
Bizden söylemesi…


.....


 


Sendikaların 4 ana amacı vardır
bilinen ama…


Sendikaların bilinen 4 ana amacı vardır…
Bunlar:
1) Ekonomik Amaçlar (çalışanların mali ve özlük haklarını iyileştirmek)
2) Mevzuat Amaçları (Savunduğu kesimin çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve ilgili yasal mevzuatın geliştirilmesi)
3) Demokratik Amaçlar (Bireyin karar alma sürecine katılımını sağlayarak demokrasi ve dayanışma kültürünü geliştirmek)
4) Politik amaçlar (Günlük siyasi polemiklere girmeden ülkenin temel meselelerine dair görüş beyan etmek)
Genelde bu 4 amaç doğrultusunda faaliyet gösterir sendikalar.
Bu 4 amaç doğrultusunda yaptığı çalışmalar ve söylemlerle kamuoyu gündemine gelirler.
Bana göre, sendikaların bu 4 ana amacı dışında son derece önemli bir başka amacı daha var…
Bu amaç:
“Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bağımsızlığının ve milli egemenliğin korunması ve geliştirilmesi, Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün korunması ve yaşatılması; demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerinden ödün vermeksizin, milli ve manevi zenginliklerimize saygıdır.”
Hepinizin malumu olduğu üzere, öğrencilere okullarda okutulan “Andımız” bundan bir süre önce kaldırıldı.
Türk Eğitim Sendikası bu kararı yanlış bularak, konuyu yargıya taşıdı.
Netice itibarıyla Danıştay 8 Ekim 2013’te kaldırılan öğrenci andı için, kaldırılma kararını hukuka aykırı bulup “Yeniden Okutulsun” karırı verdi.
Yani Türk Eğitim Sendikasını haklı buldu.
Kısacası…
Türk Eğitim Sendikası sayesinde son derece önemli bir yargı kararı alındı.
İyi ki Türk Eğitim Sendikası bu işi yargıya taşıdı.
İyi ki yargı Türk Eğitim Sendikasını haklı buldu.
çünkü…
Bu yargı kararı bize, sendikaların yukarıda saydığımız 4 ana amacı dışında, en az onlar kadar önemli ve kıymetli olduğuna inandığımız bir başka amacı olduğunu yeniden hatırlattı…
Sözünü ettiğimiz bu amacı yerine getirmiş olan Türk Eğitim Sendikası da, kazandığı hukuk zaferiyle farklı sendikacılığını ortaya koymuş oldu…


.....


 


Valla çok hoşumuza gitti….


Bir zamanlar Bursa’da kendi halinde bir vatandaş, Arap Şükrü muhitinde bir çeşme yaptırmış, üzerine de bir kitabe eklemiş:
– “Her kula helal, Müslümana haram.”
Kitabeyi okuyan bazı kişiler, bozulup, vaziyeti Kadı’ya şikayet etmişler. Adamı yakalatıp huzuruna getirten Kadı Efendi, öfke ile gürlemiş:
– “Bu nasıl fitnedir, dîni İslâm, ahâlisi Muslüman olan koca bir şehirde sen kalk, hayrattır, sebildir diye çesme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla. Olacak iş midir bu? Nedir sebebi, aklını mı yitirdin be adam?”
Adam, boynunu büküp cevap vermiş:
– “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır.”
Kadı Efendi, iyice küplere binmiş:
– “Ne delili, ne ispatı be zındık? Sen alanen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzurunu kaçırdın, katlin vâciptir.”
Bir yandan da merak edip sormuş:
– “Peki sebebin ne imiş bakalım bre adam.”
– “Sebebini bir tek Padişahımıza söylerim.”
Adam karga tulumba saraya götürülüp Padişahın huzuruna çıkarılmış. Padişah merakla sormuş:
– “De bakalım. Bu nasıl iştir ki, hem çeşme yaparsın, hem de Müslümana haram yazarsın?”
– “Delilim vardır efendimiz, lâkin ispat ister.”
– “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?”
– “O zaman boynum kıldan incedir .”
– “Eeee?”
– “Sultânım, herhangi bir havradan bir hahamı tutuklatın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak?”
Zaptiyeler, bir hahamı yakalayıp götürmüşler. Olayı duyan bütün Museviler hemen sarayın kapısına akın edip, bağırıp çağırmaya başlamışlar:
– “Hahamımız masumdur, ne gerekirse deyin yapalım, isterseniz ağırlığınca altın ödeyelim.”
Bir hafta geçince haham serbet bırakılmış.
Adam, Padişah’ın huzurunda diz vurmuş:
– “Efendimiz, bu defa aynı işi, herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız.”
Zaptiyeler, aynı şekilde bir papazı derdest edip yaka paça götürmüşler. Bu sefer, olayı öğrenen bütün Hristiyanlar sarayın kapısına yığılmışlar:
– “Papazımız masumdur, onu bırakın bizi alın.”
Bir hafta sonra papaz da serbest bırakılmış.
Adam, yeniden Padişah’ın huzuruna çıkmış:
– “Son bir isteğim daha var zat-ı alinizden. Payitahtımızın en sevilen, en sözü dinlenilen, en itimat edilen âlimini aldırınız camiden.”
Zaptiyeler, bu kez Ulu Câmi’nin yaşlı imamını tam da Cuma hutbesinin ortasında alıp, yaka-paça götürmüşler. Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “Ne yapıyorsunuz, hiç olmazsa namaz bitene kadar bekleseydiniz” diye tek kelâm etmemiş.
Aradan bir hafta geçmiş, “Nerede bu imam, nicedir hali?” diye ne gelen olmuş ne de giden.
Yaşlı imamın yerine aptal ve ne konuştuğunu bilmeyen cahil bir kişi tâyin edilmiş, ama ahali halinden gayet memnunmuş.
Derken, yaşlı imam hakkında söylentiler dolaşmaya başlamış:
– “Tüüüh, biz de onu yıllarca adam zannetmiş, hoca bellemiştik.”
– “Kimbilir ne halt etti de öyle yaka-paça tutup camiden götürdüler.”
– “Vaah vaaah, acırım arkasında kıldığım onca namazlara.”
– “Sorma kardeş, sorma…”
Kadı’nın aracılığı ile olup bitenleri takip eden Padişah, bir hafta sonra adamı huzuruna almış:
– “Peki, ne olacak şimdi?”
– “Hocadan özür dileyip helallik alın efendim.”
Padişah, huzuruna çıkarılan yaşlı hocanın elini öpüp helallik almaya çalışırken, adam sormuş:
– “Ey ulu hünkarım, şimdi siz irade buyurunuz lûtfen, böyle Müslümanlar’a su helâl edilir mi?”
Padişah acı acı gülümsemiş:
– “Ne suyu bre, hava bile haram, hava bile.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi