1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bizden söylemesi...

Eskişehir merkezinde, CHP’li belediye başkanları yeniden aday…
Seçim çalışmaları çerçevesinde yaptıkları hizmetleri anlatıyorlar…
Karşılarında yarışacakları AK parti adayları var…
Onlar da seçim çalışmaları kapsamında,  mevcut belediye başkanlarının yapamadığı hizmetleri anlatıyorlar.
Kısacası…
CHP tarafı, bugüne kadar yapılan hizmetlerle çıkıyorlar seçmenin karşısına, AK parti tarafı ise yapılamayanları anlatarak kapı kapı dolaşıyor…
Bir taraf “İyi yönetiyoruz” u savunurken, diğer taraf “Yönetemediler” i anlatıyor uzun uzadıya…
Her iki tarafı da ayrı ayrı dinleyerek bir karara varmak elbette mümkün…

Ancak…
Her iki tarafı da aynı ortamda dinlemek, karar verme aşamasında daha etkili bir yol olsa gerek…
Hatırlanacağı üzere eskiden bu yapılıyordu…
Parti liderleri, milletvekili ve belediye başkan adayları seçim öncesi Televizyon programlarına katılıp, birada fikir ve düşüncelerini yarıştırabiliyordu…
Söz konusu programlarda tez ve anti tez’i dinleyen izleyici seçmenler de daha sağlıklı sentez yapabiliyordu.
Siyasetteki bu ritüel tamamen terk edildi…
Gönül istiyor ki Yılmaz Büyükerşen ile Burhan Sakallı…
Kazım Kurt ile Volkan Doğan…
Ahmet Ataç ile Hasan Tuç aynı televizyon programında, ya da internet üzerinden yayınlanacak ortak bir canlı yayında  buluşup, karşı karşıya otursun…
Bir taraf yapılanları, diğer taraf yapılmayanları anlatsın…
Her iki tarafı aynı programda izleyen seçmen de böylelikle daha sağlıklı bir karar versin…
Bu dediğimiz bu süreçte olur mu?
Kim bilir? Belki olur…
Biz söyleyelim de…


.....


çelişki bunun neresinde?


Şimdi diyorlar ki;
-“Yılmaz Büyükerşen’in üreticilere Dut, Domates, Marul fidesi dağıtmasını, Belediye büfelerinde Ekmek ve Süt satmasını ballandıra ballandıra anlatanlar, hükümetin yükselen sebze ve meyve fiyatlarını kontrol altına almak ve aracıların oyununu bozmak için kurduğu Tanzim Satış uygulamasını eleştiriyor. Bu nasıl bir çelişkidir?”
İyi güzel de, ikisinin aynı şey olduğunu söylemek zor.
Şöyle ki:
Büyükerşen, süreç içinde neler yaşanabileceğini önceden görmüş ve tedbir amaçlı bir uygulama başlatmış…
Hükümet ise, önceden seyretmiş, görüp anlayınca tedbir alma yoluna gitmiş…

Kaldı ki…
Büyükerşen’in uygulaması başarılı olmuş.
Hükümetin ise Ankara ve İstanbul ile sınırlı olan Tanzim Satış uygulamasının çok da başarılı olduğunu söylemek zor…


.....


Hepimiz tehdit altında mıyız?


Bir gün duvardaki çatlaktan bakan fare, çiftlik sahibi ile karısının bir paket açtıklarını görür.
-"İçinde yiyecek mi var?" derken bir de bakar ki, fare kapanı!
Hemen bahçeye koşup, alarmı verir... 'Evde kapan var, evde kapan var!’
önce tavuğa koşar. 'Tavuk kardeş evde kapan var'
Tavuk gıdaklayıp, kafayı kaldırır, ve, 'Fare kardeş bu sizin için ciddi bir sorun olsa da,  şahsen beni ilgilendirmiyor' der.
Fare çaresiz bu kez dönüp bu sefer keçiye, 'Evde kapan var, evde kapan var...
Keçi konuyla ilgilenir ama, kendi hesabına , 'üzgünüm farecik, vah, vah emin ol senin için dua edeceğim' der...
Fare bu kez öküze yönelir...
'Ya evde kapan var diyorum' kimse aldırmıyor...
öküz: ‘’Fare kardeş senin için üzüldüm, ama bu benim açımdan burnumu sokacağım bir konu değil’’.
Farenin de başını eğip, gitmekten başka çaresi kalmaz...
Yalnızlık ve terk edilmişlik hisleri içinde, fare kapanı ile artık  tek başına başa çıkmaya çalışacaktır...
O akşam evde, alışılmamış bir ses duyulur; sanki bir kapan, avının üzerine kapanmış...
Sese koşan çiftçinin karısı, karanlıkta kapana zehirli bir yılanın kuyruğu kaptırdığını görmemiş, yılan da onu ısırmıştır.
 çiftçi karısını hastaneye koşturur. Karısı eve ateşli döner.
Ateşli insana ne verilir? Sıcacık bir tavuk çorbası!... çiftçi önce tavuğu keser. Ama kadın hala iyileşemez. 
Dost ahbap, gelince hasta ziyaretine, çiftçi de sofraya keçiyi de çıkarmak zorunda kalır. Yani onu da keser. 
Ama çiftçinin karısı iyileşemez; sonunda da ölür. 
Aman ne kalabalık gelmiş cenazeye, ne kalabalık!  Bu sefer de konukları, doyurmak için kesilen öküz olur tabi...
Fareye de olan biteni deliğinin ardından izlemek kalır!..
Bizi ilgilendirmeyen konular olsa bile, ortada bir tehdit varsa “bana ne?” demek yerine “hepimiz tehdit altında mıyız?” diye bir daha düşünmek gerekiyor galiba…


.....


İlaç yok ilaç!


Dün yaklaşık 3 saat arayla iki ayrı tanıdık aradı…
Her ikisinin de sorduğu “Tanıdığın bir Eczacı var mı?” sorusuydu.
Her ikisi de sürekli kullanmış olduğu ilaçları bulamamış Eczanelerde.
Daha doğrusu “Bu ilaç yok” denmiş.
-“Aslında ilaçlar var. Bunu Eczacıların kendisi de biliyor biz de biliyoruz. Ancak hükümet. Bir fiyat ayarlaması yapacakmış. Dövizdeki artıştan dolayı yeni fiyatları ilaçlara yansıtacakmış. İşte bu yüzden Eczacılar yeni fiyat üzerinden satmak için ilaçlara ‘yok’ diyor. Belki de gerçekten ellerinde yok ve bu dediğimizi ilaç dağıtım firmaları böyle yapıyor. Eğer senin tanıdığın bir Eczane varsa bir telefon etsen de şu ilaçları alsak” benzeri bir istekte bulundular.
İlk arayan, dizlerindeki dayanılmaz ağrısı için kullandığı bir iğneyi alamamış, sonraki arayan ise bir süredir devam eden tedavisinde kullanılan bir ilacı bulamamış…
Anlaşılan, bulunmayan ya da “yok” denilen ilaçlarla ilgili sıkıntı ciddi bir hal almış.
çoğu ilacın bulunmadığı ve satılmadığına ilişkin haberleri izleyip, okuyor fakat işin bu derece ciddi boyutlarda olduğunu tahmin etmiyorduk…
İlaç yokluğu hayli ciddi boyutlara ulaşmış…
Diyeceğimiz o ki:
Hükümet, domates-patlıcan ve soğan’a gösterdiği hassasiyetin birazını da ilaç meselesinde sergilese hiç fena olmayacak.

Zira…
Hayatta en önemli hususun sağlık olduğunu, gerisinin o kadar da önem taşımadığını hatırlatmamıza gerek yoktur herhalde…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi