1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Ne kadar medyan olursa olsun...

İstanbul’da Ekrem İmamoğlu seçimlere 5-0 yenik başladı.


O kadar fazlaydı ki dezavantajı saymakla bitmez.


-Bir kere İstanbul AK Parti’nin oy deposu olan bir metropoldü…


-17 yıldır İstanbul’u yöneten iktidar partisi ile yarışacaktı.


-üstelik seçimlerde yarışacağı isim Bakanlık, başbakanlık, meclis başkanlığı yapmış, partinin Erdoğan’dan sonra ikinci adamı olan deve dişi gibi bir adaydı.


-Gerek belediye imkânları gerekse devletin imkânları karşısındaydı.


-CHP’nin seçmenleri tarafından dahi tanınmıyordu.


-İsmi aday olarak açıklandığı gün bile hemen herkesin “Bu iş bitti. Seçimi AK parti rahat alır” dediği bir durumun içine düşmüştü.


-Basın desteğinin olmayışı, medyada kendini ifade edebileceği mecra bulamaması, tam tersine arşı medyada sürekli geçmişi ile ilgili yıpratıcı haberler yapılması, seçimi kazanma şansını resmen mucizeye dönüştürdü.


Fakat…


Taşıdığı tüm dezavantajlarına rağmen Ekrem İmamoğlu İstanbul’da büyük bir mucizeyi gerçekleştirdi ve seçimi kazanarak İstanbul büyükşehir belediye başkanı oldu…


Peki, nasıl oldu da Ekrem İmamoğlu tüm kamuoyu yoklamalarında geride gösterilmesine, CHP içinde dahi tanınırlığı olmamasına,  iktidarın tüm olanaklarına karşı mücadele vermesine ve bir-iki TV kanalı, bir-iki gazete dışında medyada yer bulamamasına rağmen bu mucizeyi nasıl gerçekleştirdi?


Yarışa daha başından yenik başlamasına rağmen ne yaptı da, kısa süre içinde kendisini herkese sevdirmeyi, gönüllere girmeyi ve oyları toplayarak belediye başkanı seçilmeyi başardı?


Bu sorunun tek bir cevabı var: O da İnternet ve özellikle de sosyal medya…


Havuz medyasının hiç yer vermediği, aksine olumsuz haberlerle gündeme taşıdığı Ekrem İmamoğlu’nu insanlar sosyal medyadan tanıdı.


İnsanlar onun söylemlerini, insanlarla girdiği diyaloglar karşısındaki sakinliğini, yüzündeki eksilmeyen gülümsemesini, sosyal medya paylaşımları ile öğrenip sevdi.


Kısacası…


Ekrem İmamoğlu İstanbul seçimlerini, son derece başarılı yürütülen sosyal medya projesi ile kazandı…


İmamoğlu, sadece mucize bir seçim kazanmadı…


Aynı zamanda,  daha düne kadar “sosyal medya ile seçim kazanılmaz” sözünü de boşa çıkartıp, “sosyal medyayı dikkate almayan seçim kazanamaz” sözünün geçerli oluğu bir dönemi resmen başlatmış oldu.


Hatta…


Ne kadar yazılı ve görsel medyaya sahip olursanız olun, genç seçmenin yüzde 70-80’inin elinin altında bir akıllı telefon olduğu müddetçe artık bunun hiçbir işe yaramayacağını da kanıtladı…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Kafa değişmedikten sonra…


 


Seçimlerin öncesi, bu köşede yapmış olduğumuz bir tespitimizdi aşağıda yazdıklarımız:


“Siz bakmayın öyle AK Partili bazı aktörlerin her fırsatta çıkıp “Eskişehir’i CHP’li belediyelerden temizleyeceğiz” gibi siyaseten söylenmiş açıklamalarına…


Eskişehir’deki AK Partinin çoğu aktörü, belediyelerin alınmasına gerek duymuyor.


Halinden son derece memnun hepsi…


Bir kere, ticaretle uğraşanlar ya yaptıkları işlerde ya da yeni girdikleri iş alanlarında AK partililik sayesinde  zengin oldular…


Tanınan ve sözü geçen AK Partili olmanın avantajları bir şekilde ticaretlerinin artmasını sağladı.


Devlet kadrosunda olanlar ya da o kadrolara geçenler ise acayip ve hak etmedikleri şekilde yükseldiler.


Kısacası…


İktidar partisinin şehirde tanınan, bilinen isimleri olmalarının avantajlarını zaten yaşıyorlar.


Belediyeleri alma gibi bir ihtiyaca haliyle gerek de duymuyorlar.


Hatta içlerinden bazılarının, partide sevmediği, karşısında olduğu insanların belediyelere gelme ihtimali karşısında bile “Onlar gelecekse böylesi daha iyi” diye içten içe düşündükleri  bile oluyor.


Bu yüzden her seçimde olduğu gibi önümüzdeki mahalli seçimi de çalışıyor(muş) gibi yapıp, her şeyi Ankara’dan esecek havaya teslim edecekler.


Ancak…


Hesap etmedikleri bir şey var…


Ankara’dan esen hava da Eskişehir’deki hiçbir seçimde hiçbir zaman etkili olamadı…


O yüzden işleri bir hayli zor AK partililerin…


xxx


 “Demiştik” demeyi pek sevmiyoruz ama hem Eskişehir’deki seçim sonuçları, hem de AK Partililerin seçim öncesi seçimi kazanma isteksizliği. yukarıda yazdıklarımızı resmen doğruladı.


Tüm bunlardan sonra bugün için söyleyeceğimiz şu:


Nasıl ki CHP’de “İktidar olmamız mümkün değil, belediyelere kapağı atalım” düşüncesi varsa, Eskişehir’deki AK Parti’de de “Nasıl olsa belediyeleri alamıyoruz, hükümette olmak bize yeter de artar. Nasıl olsa bizim işimiz belediyeler olmadan da kıyak” düşüncesi var…


Bu iki düşünce böyle devam ettiğine göre, CHP’nin iktidar olma ihtimali ile AK Parti’nin Eskişehir’de belediyeleri alma ihtimali her iki tarafta da kafalar değişmedikten sonra mümkün gözükmüyor.


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


çocukları koruma hakkı…


İstanbul Küçükçekmece’de 5 yaşındaki kız çocuğu tecavüze uğradı.


Ailesinin durumu fark etmesi üzerine hastaneye kaldırılan küçük çocuk yaşam mücadelesi veriyor.


Mahalleli sokağa dökülüyor.


Emniyet açıklama yaparak, küçük kız çocuğunun hastanede gözetim altında olduğunu, olayın soruşturmasının devam ettiğini söylüyor.


Meydana gelen olabildiğince iğrenç bir olay anlayacağınız…


çocuklara ve kadınlara taciz ve tecavüz olaylarının sıkça yaşanıyor olması, ister istemez bu tür olaylar karşısında mevcut yasaların yetersiz kaldığı görüşünü doğuruyor.


Bu konuda Polonya’da dikkat çekici bir uygulama var.


Polonya Adalet bakanlığının resmi sitesinde çocuklara yönelik cinsel suçları işleyen 800 kişinin isim ve fotoğrafları ile ikamet adresleri yayınlanıyor.
Bakanlığın gerekçesi “ çOCUKLARI KORUMA HAKKI, SUçLULARIN GİZLİLİK HAKKINDAN çOK DAHA öNEMLİDİR!


Acaba bu tür iğrenç taciz ve tecavüzleri önlemek adına böylesine  bir uygulamayı mı başlatmak lazım?


************


Biraz da gülmek lazım


 


Temel Afrika'ya safariye gitmiş. İlk günün sonunda gece otelin lobisinde avcılar konuşuyormuş.
İngiliz, "Ben bugün 1 gergedan vurdum" demiş.
Fransız, "Ben de 1 aslan vurdum" demiş.
Temel de, "Ben de 1 noşut vurdum" demiş.
İngilizle Fransız anlamamış ama cehaletleri belli olmasın diye de sormamışlar.
Ertesi gün yine ava gidilmiş gece yine toplanmışlar.
İngiliz, "Ben 2 kaplan vurdum" demiş.
Fransız, "Ben de 1 fil vurdum" demiş.
Temel, "Ben 4 noşut vurdum" demiş.
İngiliz dayanamamış sormuş:
- "Kusura bakma ama noşut nasıl birşeydir? Bunca yıllık avcıyım hiç duymadım." Temel de:
- "Ben de ilk defa burda gördüm. Kara kara birşeyler insana benziyorlar. Ellerinide kaldırıp "noşut noşut" diye bağırıyorlar, demiş.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi