1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Fikirleri menfaate göre değişen kişilikler...

 


 


 


Herkesin her konuda bir fikri muhakkak vardır…


Süreç içinde sahip olunan fikirlerin değişmesi de gayet normaldir.


Hatta…


Sahip olunan fikirlerin zaman zarfı içinde değişime uğraması, belli bir zihinsel gelişme göstergesi olarak bile değerlendirilebilir.


Buradan yola çıkarak şu rahatlıkla söylenebilir:


-“Değişmeyen fikir, sahiplerini “sabit fikirli” yapar.”


Burada önemli olan  “Ben bu zamana kadar şu konuda böyle düşünüyordum. Fakat şu bilgileri edindiğimde bu güne kadarki fikirlerimin yanlış olduğunu fark ettim” diyebilmektir.


öte yandan…


Hangi konu olursa olsun, “fikri değişmeyen insan düşünmüyordur” diye bir tespit vardır.


çünkü…


Konulara farklı yerlerden bakmak, değişimin bizzat kendisini getirir.


Zira…


Belki çok klasik olacak ama değişmeyen tek şey değişimin kendisidir…


xxx


Tüm bu anlattıklarımızdan sonra, süreç içinde sahip oldukları fikirleri, yeni edindikleri bilgiler ışığında terk edip, başka bir fikri savunur hale gelen insanları yargılamak ve eleştirmek çok da doğru değildir.


O yüzden, ben süreç içinde fikirleri değişenlere kızmam. Onları kesinlikle eleştirmem.


Neticede, sürecin ve süreç içinde edindiği bilgilerin onun fikirlerinin değişmesine yol açtığını düşünürüm.


Fakat buna karşın…


Sahip olduğu fikirleri, günlük olarak, üstelik menfaatine göre değiştirenlere ise ifrit olurum.


Menfaate göre değişen kişilikler olduklarını o kadar belli ederler ki onlar, fikirlerini tartacak teraziden de, bilgiden de, süreçten de zaten yoksundurlar…


Hani bir siyasi parti lideri, bugün söylediklerinin tam tersini yarın söyler ve söz konusu kitle,  aynı hızla her iki söylediğine de inanıp, dün alkışladığının tam tersini ertesi gün savunur ya; işte onlardır bunlar…


Söylenenlerin doğru ya da yanlış olduğu umurlarında bile olmaz…


çünkü…


Fikirlerini menfaatlerine göre, üstelik ışık hızında değiştirme kabiliyetleri, aslında tek meziyetleridir…


Ne diyelim?


Dileğimiz o ki, hiç kimse,  fikirlerini menfaatlerine göre değişen kişiler olmasın…


Varsa da…


Gerçek fikir sahiplerinden uzak tutsun!


,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Sıra Eskişehir’e mi geliyor?


önce AK Parti’nin teşkilatlardan sorumlu Genel  Başkan yardımcısı konuştu…


-“önümüzdeki günlerde teşkilatlarımızda bazı yenilenmeler olacak” dedi.


Bunu söylemesinin üzerinden henüz birkaç gün geçti ki, bazı il ve ilçe teşkilat yönetimlerinde istifalar başladı.


Süreç ilerlerken, geçtiğimiz günlerde önce Manisa, ardından Kırşehir ve son olarak da Kütahya AK parti il başkanları görevlerinden alındı.


Bu durumu inceleyen bir AK Partili tanıdığımız aradı.


-“Görevden alınan il başkanları ve şehirlere dikkat ettin mi?” diye sordu…


O acelecilikle “Herhalde üçünün de özelliği seçim kaybetmeleridir” dedik…


-“yok. O’nu demiyorum. Haritada Manisa’dan itibaren düz çizgi çektiğinde, Kütahya ve Kırşehir arasında Eskişehir ve Ankara kalıyor. Demek ki yavaş yavaş Ankara ve Eskişehir’e geliyor bu iş” dedi.


Anlamadık ama ne demek istediğini…


-“Espri yaptı herhalde?” diye düşündük kendi kendimize…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Bi dolu Meydan olurdu aslında…


 


Eskişehir, Millet Bahçesinin tamamlanmasıyla yıllar sonra bir meydana da kavuşmuş olacak.


Halbuki Eskişehir’in ortasında ve herkesin gözü önünde birden fazla meydan yaratma imkanı vardı.
Şunu söylemek istiyoruz kısaca:
-Vilayet ve Adliye binaları arkasında kalan, Vergi Dairesi, Müftülük, Eski Sağlık Meslek lisesi ve yanında ki Jandarma lojmenlerı ile sosyal tesis binası yıkılsa, alın size İki Eylül caddesi ile Atatürk caddesi üzerinde oluşturabileceğiniz koca bir kent Meydanı…


xxx
Gelin şimdi Büyükşehir belediye binasının arka tarafına…
-Belediye binasının arkasında bulunan ve sağlıksız bir halde olduğu da şüphe götürmeyen Vergi dairesine ait binaları yıktığınızda, orada bulunan ve çoğunlukla tek ve iki katlı binalarla işyerlerini de, ya istimlak ya başka yöntemlerle alarak, bunları da yıkılan binalar arasına kattığınızda, alın size İki Eylül caddesi ile Hamamyolu arasında oluşturabileceğiniz koca bir kent meydanı daha…


xxx
Hadi bir de Tren İstasyonunun önüne gidelim…
-Burada yapılan araç park yerini kaldırdığınızda, DDY na ait olan ve görüntüsü ve kullanımı ile hiç hoş bir durumda olmayan lojmanları, eğer tescilli değilse yıktığınızda, alın size kaçak de olsa bir başka kent meydanı.


xxx
Espark’ın arkasına geçelim mi?
-Alışveriş Merkezine ait otoparkı alın aşağıya. Zaten bildiğimiz kadarıyla Belediye’ye ait bir alan bu. Yanında çimlendirilmiş bir o kadar büyüklükte başka bir alan daha var. Karşısında ki tek katlı evlerin istimlak edebildiklerinizi de edip, güzel de bir proje ile birbirine entegre ettiğinizde, oldu mu size bir başka kent meydanı.


xxx
Şuna eminiz ki, siz de oturup biraz kafa yorduğunuzda, Kent içinde insanların nefes alabileceği, oturup, dinlenebileceği, sevdiklerinizle buluşup, çeşitli etkinliklerin şenlik havasında yapılabileceği küçüklü-büyüklü bir çok kent meydanı olabilecek yerler yaratırsınız.
Hal böyleyken, nasıl oluyor da Eskişehir yıllardır "Kent Meydanı"ndan yoksun olabiliyor?
Bu sorunun cevabı çok açık.
Bu şehri yönetenler ya da bu şehirden seçilip Ankara’ya temsilci olarak gönderilenlerin, bu konuda ya düşüncesi yok…
Ya da cesareti…
Biraz düşünceli, biraz da cesur olabilselerdi, bu gün Eskişehir’de "Meydan" denildiğinde, bir tek insanın bile faydalanamadığı, ortasında havuz olup, etrafında vızır vızır araçların dönüp durduğu Sıhhiye Meydanı gelmezdi…


……………………


BİRAZ DA GüLMEK LAZIM...



Okuldan gelen kız koşarak mutfağa annesinin yanına gelmiş;
- Anne, annecim, okulda bu gün alfabeyi saydık, herkes C ye kadar saydı, ben G ye kadar.. bak;
- A, B, C, D, E, F, G .
Anne;
- Aferim benim güzel, akıllı kızım .
çocuk;
- Bütün bunlar sarışın olduğum için, di mi annecim? .
Anne;
- Evet, güzel kızım .
Ertesi gün;
- Anne, annecim, okulda bu gün sayı saydık, herkes 4 e kadar saydı, ben 9 a kadar.. bak, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 .
Anne;
- Aferim benim güzel, akıllı kızım .
çocuk;
- Bütün bunlar sarışın olduğum için, di mi annecim? .
Anne;
- Evet, güzel kızım .
Ve ertesi gün;
- Anne, bu gün beden eğitimi dersinde soyunma odasındaydık, bütün kızların göğsü tahta gibi dümdüzdü, bir tek benim göğüslerim kocamandı. Bu da sarışın olduğum için di mi annecim .
Anne; - Hayır yavrum, onlar 7 sen 24 yaşında olduğun için…


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi