1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Protokolü iyi yapılıyor şimdi Allah var!

üniversite-Sanayi işbirliği…
üniversite-Ticaret işbirliği…
üniversite-Şehir işbirliği…
üniversite-Spor işbirliği…
Mesleğe başladığımdan bu yana en çok yazıp çizilen haberlerin başında gelir bu “İşbirliği” haberleri.
Sanayi ve Ticaret Oda başkanları ile Belediye Başkanları, üniversite Rektörleriyle bir araya gelir.
Bir masada oturur…
Bir dosya içindeki kağıdı imzalar.
Sonra o imzalanan kağıdın içinde olduğu dosyanın kapağı kapatılır.
Sonra dosya karşılıklı olarak değiştirilir ve tokalaşarak seremoni tamamlanır.
Biz haberciler de bu yapılan işbirliği  protokollerini;
“üniversite-Sanayi işbirliği…”
“üniversite-Ticaret işbirliği…”
“üniversite-Şehir işbirliği…”
“üniversite-Spor işbirliği…” diye haber haline getirip sunarız büyük puntolarla…
Benim bildiğim bu durum 30 yılı aşkın süredir böyle devam eder gider…
Sonra ne olur kimse bilmez…
O imzalanan “İşbirliği” dosyaları hatırlanır mı? o da bilinmez…
İşbirliği çerçevesinde neler yapılır, kimsenin haberi olmaz.
Sonuçta, en çok “İşbirliği protokolünün” yapıldığı ama bir türlü “işbirliğinin” yapılamadığı bir şehir olmaya devam ederiz…
İmzalanan “işbirliği” protokollerine rağmen;
Hala Ticarethanelerde dededen kalma tezgahlar, gacır-gucur kapanan kepenkler kullanılır.
Hala sanayide ara eleman sıkıntısı yaşanır.
Hala şehrin Trafik ve ulaşım sorunu yerinde sayar.
Hala Eskişehirspor’un kapanma tehlikesi devam eder.
Hala üniversite öğrencileri sanayi kurumlarında staj imkanı bulamaz.
Hala, Eskişehirli tüccarın burnundan kıl aldırmadığı için üniversiteler alımlarını dışarıdan yapmak zorunda kalır.
Ve hala üniversite Kampüslerine ulaşım doğru dürüst sağlanamaz.
Şu karşılıklı imzalanan işbirliği protokollerinden büyük ve Türkiye’ye örnek olacak bir “İşbirliği” bir türlü çıkmaz…
O yüzden!
İşbirliği protokolleri bana hep, Oda ve belediye başkanları ile üniversite rektörlerinin ara-sıra bir araya gelip, görüşebildiği seremoniler gibi gelir…


.....


Eskişehir, Türkiye’nin ilerisindedir…


Geçtiğimiz günlerde İzmir büyükşehir Belediye Meclisi bir karar aldı…
Alınan kararla, il genelindeki 7 Cemevi imar planlarına ibadet alanı olarak işlendi.
Böylece…
İzmir’de Cemevlerine “İbadethane” statüsü verilmiş oldu.
Birkaç gündür gazete ve televizyon kanallarında bu haber sunuluyor.
Halbuki…
2015 yılının Mart ayında, yani bundan yaklaşık 5 yıl önce. Eskişehir’de, Odunpazarı ve Tepebaşı Belediye Meclisleri toplanmış ve her iki bölgede bulunan Cemevleri’nin ibadethane olarak tanımlanması( AK Partili meclis üyelerinin ret oyu vermesi sonucu) oy çokluğu ile kabul edilmişti…

Yani…
İzmir’de yeni alınan kararı, Eskişehir’de Odunpazarı ve Tepebaşı belediye meclisleri bundan 5 yıl önce almış ve uygulamaya da koymuşlardı.
Bu durum bize merhum Süleyman Demirel’in Eskişehir ile ilgili söylediği bir sözü hatırlattı.
Ne demişti Demirel Eskişehir için:
“Eskişehir, Türkiye’nin 5-10 yıl ilerisindedir”


.....


Böyle giderse Hızlı Tren
 Eskişehir’den geçip gidecek…


Eskişehir’den İstanbul’a, ya da Eskişehir’den Ankara’ya Yüksel Hızlı Tren bileti bulmak mümkün değil.
Hele son günlerde bilet bulabilmek mucize haline geldi.
Bu iki ilden dönüş yolunda bir problem yok gibiydi,  son günlerde Ankara ve İstanbul’dan Eskişehir’e dönüş biletleri bulmak da imkânsızlaştı.
çünkü…
Tren yolcu kapasitesinin yüzde 90’ı Ankara ve İstanbul’da doluyor.
Eskişehir’e kala kala birkaç koltuk bırakılıyor.
O koltuklar da internet üzerinden anında alınıyor ve saniyesinde tükeniyor.
Tıpkı erken tatil rezervasyonunda olduğu gibi, tren biletinizi günler ve haftalar önce almadığınız takdirde, Eskişehirlilerin Ankara ve İstanbul’a hızlı Tren ile gitmesi mümkün gözükmüyor.
AK parti’nin aktörleri her ağızlarını açtıklarında “Eskişehir’e Hızlı Tren’i getirdik” diyorlar ve bununla sürekli övünüyorlar ya…
Böyle giderse o söyledikleri  “Eskişehir’den hızlı Treni geçirdik” e dönecek galiba.
Zira…
Hızlı Tren bu gidişle yolcu almadan Eskişehir’den geçip gidecek…


.....


Biraz da gülmek lazım


Azerinin biri hamamı çok severmiş. Kalkmış bir gün hamama gitmiş. Güzelce yıkanmış. Göbek taşında yatmış. Sonra çıkmış dışarıda bir müddet uzanmış. Bir de limonlu çay içmiş. Sonra kurulanıp üzerini giymiş. Kasaya doğru yürümüş. Elini cüzdanına atmış. Cüzdan yok. Hamamcıya cüzdanının çalındığını söylemiş.
Hamamcı buna çok kızmış,

- biz hırsız mıyız diye.
Hamamcı ve adamları, adamı güzel bir dövmüşler.
Aradan bir iki ay geçmiş. Bizimki yine kalkmış gitmiş hamama. Yine yıkanmış. Keyif etmiş sonra çıkmış. Bir süre soyunma odasında uzandıktan sonra kurulanmış. Elbiselerini giymek için askıya bakmış. Bir de ne görsün. Sadece bir kemer kalmış. Bizimki kara kara düşünmeye başlamış. Hamamcıya söylese yine dayak yiyecek. Neyse kemeri beline bağlamış. Korka korka kasaya doğru yaklaşmış. Elbiselerinin çalındığını direk söyleyememiş. Demiş ki:

-Aya hele bak! Men buraya bele mi gelmiştim?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi