1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Biz ilk yapacağımız işi sonunda yaparız

Türkiye’de deprem olur!
Yıkılan binaların enkazında hayatlarını kaybedenlere üzülürüz.
Aynı enkazın altından sağ olarak çıkartılanlara ise seviniriz.
Devlet “Gereken her imkan sarf edilecektir” açıklaması yapar.
ülkede yardım seferberliği başlar.
Uzmanlar “Bu depremin olacağı belliydi. Yeni depremler de olacak” diye uyarılarını sürdürür.
Devlet görevlileri anında deprem bölgesine gidip “yaralar sarılacaktır” açıklamasını tekrarlar.
Bazıları çıkar “Deprem ilahi ikazdır.” falan diye saçmalar.
Deprem bölgesine çadırlar gider, giysiler gider, yiyecekler gider.
Deprem olduktan sonra yapılan kurtarma ve yardım çalışmalarıyla övünürüz günlerce.
Sonra da unutuveririz o yaşadığımız acı ve korku dolu günleri.
ölen öldüğüyle, yaralanan yaralarıyla, psikolojisi bozulan yaşadığı o korkusuyla kalıverir bir başına…
Halbuki deprem olduktan sonra enkaz altından birkaç kişiyi sağ kurtarmak değildir marifet.
Marifet, öncesinde aldığın tedbirlerle, deprem olsa dahi bütün insanların hayatını kurtarabilmektedir.
Kısacası…
Deprem olduktan sonra her şeyi yaparız da, deprem öncesi bir şeyler yapmak, er geç yine olacak depremlere karşı hazırlık yapmak hiç tarzımız değildir.
Yaşadığımız her deprem, yitirdiğimiz her canlara rağmen bir türlü Akıl, Bilim ve Vicdan yolunu seçmeyiz.
Dahası…
Akıl, Bilim, Vicdan ve en önemlisi Ahlak sahibi olan Japonya’da 9 şiddetindeki deprem tek kişiyi bile öldürmezken, “Neden acaba?” diye sorgulamayız.
Biz her zaman ve her olayda olduğu gibi, ilk yapacağımız işi son yaparız.
Deprem öncesi, depreme karşı tedbir almak yerine, deprem sonrası yaptıklarımızla övünmeyi severiz…


.....


Bilgiyi veriyor, mantığı ihmal ediyoruz galiba!


Okullarda, belirli aralıklarda deprem tatbikatları yapılıyor.
önce, çocuklara deprem anında ne yapmaları uzun uzadıya anlatılıyor.
- Sınıf kapısının sıkışmasını önlemek için kapıyı hafifçe aralayacağız.
-çöküp sağlam bir sıranın yanında ya da altında hedef küçülteceksiniz.
-Sırtınız pencereye dönük bir biçimde kapanıp başınızı ve ensenize düşen cisimlerden koruyacaksınız.
-Sarsıntı sona erene kadar sıranın ayağına tutunarak bekleyeceksiniz.
Bu bilgiler verildikten sonra, tam da ders sırasında deprem uyarısı veriliyor.
çocuklar verilen bu uyarı ile aldıkları bilgiler doğrultusunda önce sınıf kapısını aralıyorlar, sonra sıralarının yanına çömeliyorlar, sırtlarını pencereye dönüyorlar ve öylece bekliyorlar.
-“Tehlike geçti” uyarısı yapılınca da çıkıyorlar sıranın altından.
Birkaç kez tekrarlanan bu tatbikatlar sonrasında, çocuklar deprem uyarısı sırasında ne yapmaları, nasıl davranmaları gerektiğini en ince ayrıntısına kadar biliyor hale geliyorlar.
Okul yönetimi bir gün “Deprem uyarılarını hep ders sırasında veriyoruz. çocuklar da uyarı anında ne yapmaları gerektiğini artık çok iyi biliyorlar. Bir kere de deprem uyarısını çocuklar teneffüste, yani dışarıdayken verelim. Bakalım ne olacak?” diye düşünüyor.
Tam da çocuklar teneffüs anında, dışarıda oynarken veriliyor deprem uyarısı…
çocuklar ne yapıyor biliyor musunuz?
Koşarak hemen sınıflarına gidiyorlar, kapıyı aralık bırakıyorlar, sırtlarını pencereye verip, oturdukları sıraların altına çömeliyorlar…
Böylece, bilgiyi verirken mantık kullanımının unutulduğu ve ihmal edildiği  çıkıyor ortaya…
Sonuç olarak…
Bir şeyler yapıyoruz yapmasına ama…
Bir yerlerde bir yanlış oluyor mutlaka…


.....


Parası olmayan aile bireyleri de aynı mezara gömülebilsin…


Enis çakır isimli vatandaş  bir kampanya başlatmış…
Başlattığı kampanya ile ilgili şunları söylüyor:
“Ben bu yıl annemi kaybettim. Bir yandan yas tutarken, bir yandan Eskişehir'de olduğuna çok üzüldüğüm bir uygulamadan haberdar oldum.
Annem, ölmeden önce anneannemin mezarına gömülmeyi vasiyet etmişti. İnsanın içini ısıtan bir dilek değil mi? İnsanın bu hayata veda ederken, annesinin yanına gidebilmeyi hayal etmesi… Peki ben size bunun bir bedeli olduğunu söylesem?
Bu acı gerçekle annemi kaybedince karşılaştım. Annemin vasiyetini yerine getirebilmek için Eskişehir Belediyesi’ne 2500 TL ödedim. Cenaze günü, o para bende olmasaydı , anneme nasıl buruk veda ederdim düşünemiyorum .
2500 TL öyle büyük bir meblağ ki, bu parayı temin edemeyip ölen yakınlarının vasiyetini yani son isteğini yerine getiremeyen, maddi durumu olmayan aile fertleri var maalesef. Ve yanlış anlaşılmasın, çift katlı mezar ücreti değil bu. Sadece sevdiklerinle aynı mezara gömülme ücreti!
Eskişehir Belediyesi'nin bu konuyla ilgilenmesini, 2500 TL mükerrer defin ücreti uygulamasından vaz geçmesini istiyorum. çünkü hayat da ölüm de herkes için. Zengin ya da fakir, herkes ailesinin son dileğini gerçekleştirebilmeli.”
Bunun olması halinde sadece maddi olarak değil başka faydalar da sağlanacağını söylüyor Enis çakır;
“● Maddi durumu olmasa da isteyen anne baba kardeş üzerine defnedilebilecek
● Yeni Mezar yaptırma İçin maddi imkanı olmayan daha önce yapılmış aile ferdi mezarına defnedilebilecek
● Vefat etmiş aile fertlerinin mezarları maddi durumu olmayanlar İçin şehrin iki ayrı ucunda olmak zorunda kalmayacak
● Mezarlıklardaki alandan tasarruf edilebilecek
En önemlisi parası olmayanın manevi değerlerine Saygı gösterilecek.” diyor.

İlgililerin bilgisine sunulur!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi