1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Dünyayı su basmış, ördeğin umurunda mı?

Anadolu üniversitesi ile ilgili “Bölünecek” söylentileri hep vardı…
Bir dönem “Açık öğretim, Anadolu üniversitesi’nden ayrılacak,  ayrı bir üniversite olacak” söylentileri dolaştı kamuoyunda.
Bir dönem ise “üniversite’den ayrılacak Mühendislik fakülteleri ile yeni bir Teknik üniversite kurulacak” söylentileri çıkmaya başladı.
Hatta bir ara “Anadolu üniversitesi üçe bölünecek” söylentileri bile konuşuldu bu şehirde.
“BöLüNüRSEK NE OLUR?” ARAŞTIRMASI…
İşte bu söylentilerin yoğun olarak konuşulduğu yıldan, yani bundan yaklaşık 10 yıl öncesinden bahsetmek istiyoruz…
Kamuoyunda “üniversite’den ayrılacak Mühendislik fakülteleri ile yeni bir Teknik üniversite kurulacak” söylentisi çokça konuşulmaya başlanınca, üniversite kendi bünyesinde bir araştırma yapıyor…
Araştırma “üniversite bölünürse ne olur?” sorusunun cevabını ortaya çıkartacak da bir araştırma aslında.
Yapılan araştırma, son derece ilginç verilerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
ANADOLU’DA PARA VAR, DİĞERİNDE
ARAŞTIRMA VE MAKALE
örneğin; Anadolu üniversitesi’nde bilimsel araştırma ve makalelerin yüzde 90’ının mühendisliklerde, geri kalan yüzde 10’unun, üniversitenin diğer fakülte ve birimlerinde yapıldığı anlaşılıyor.
Daha da önemlisi…
Bölünmek suretiyle ayrı bir üniversite haline getirilecek Mühendislik Fakültelerine yılda 120-130 milyon lira bütçe gittiği. Bu bütçenin Anadolu üniversitesi bütçesinden karşılandığı, ayrı bir üniversite olması halinde bu bütçe bulunamayacağı için, yeni kurulan üniversitenin parasız, eli-kolu bağlı, makale dahi yayınlayamayacak  bir üniversite olacağı çıkıyor ortaya…
Yani…
Anadolu üniversitesi bölünüp, mühendisliklerden ayrı bir üniversite kurulması halinde, Anadolu üniversitesinin “parası olan ama araştırma yapamayan ve makale yazamayan” bir üniversite olacağı, yeni kurulan Teknik üniversitenin ise “bütçesi ve parası olmadığı için araştırma yapamayan ve makale yazamayan” bir üniversite haline geleceği anlaşılıyor…
“BöLMEYİN” DİYE HAREKETE GEçİLİYOR.
Bunun üzerine derhal harekete geçiliyor…
Zamanın Rektörü Prof Dr Davut Aydın ve üniversite yöneticileri, heyet halinde önce YöK’e, ardından zamanın başbakanı Binali yıldırım’a gidiyorlar…
Durum anlatıp “Eğer bu bölünme olursa her iki üniversite de büyük bir değer kaybına uğrar. Türkiye’deki üniversiteler sıralamasında giderek alt sıralara düşerler. Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri lan Anadolu üniversitesi’ne bu bölünme kötülüğünü yapmayın” derler…
Hatta…
-“Eğer bir şey yapılacaksa, bu bölünme değil, birleşme olmalı. Anadolu üniversitesi ile Osmangazi birleşmeli. Her iki üniversitenin birbirinden tek farkı, Anadolu’da AöF’nin, Osmangazi’de ise Tıp Fakültesinin olmasından ibaret. Diğer bütün bölümler aynı. Bu fazladan masraf demek” falan diye ikna etmeye çalışırlar.
Sonunda YöK de Başbakan da ikna olur…
Anadolu üniversitesi’nin bölünmesi böylece engellenir.
“BöLüNME” O GüN ENGELLENİYOR AMA 10 YIL SONRA RESMEN BöLüNüYOR.
Ama gelin görün ki…
10 yıl sonra, TBMM’de görüşülen bir torba yasa içine alel acele konulan bir teklifle Anadolu üniversitesinin bölünmesi, üniversiteden ayrılan Mühendislik fakültelerinin bir araya getirilmesiyle Eskişehir Teknik üniversitesi kurulması kararı alınır…
Yani…
10 yıl önce bölünmesi büyük çabalarla engellenen Anadolu üniversitesi, bir çırpıda bölünüverir.
ŞİMDİ GELELİM BU GüNE…
 Mühendislikleri elinden giden Anadolu üniversitesi, üniversiteler sıralamasındaki yerini giderek kaybediyor. Parası var ama sıralama kriterlerinde avantaj sağlayan nitelikli fakülteleri yok.
Yeni kurulan Eskişehir Teknik üniversitesi ise, yeni kurulmanın getirdiği zorluk bir yana,  parası olmayan, bu yüzden araştırmaya ve makale yazmaya doğru dürüst bütçe dahi ayıramayan bir üniversite konumunda.
Söylenenlere göre, kampusun temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor.
BöLüNMESİNE NEDEN OLANLAR MANZARADAN MEMNUN MUDUR ACABA?
Tüm bu anlattıklarımızdan sonra gerçekten merak ediyoruz?
Anadolu ünivesitesi’nin ikiye bölünmesinin mimarları! Ortaya çıkan bu manzaradan memnunlar mıdır acaba?
Bizimki de soru işte?
Derdine düştüklerini bile zannetmiyoruz…

öyle ya!
Dünyayı su bassa ördeğin neden umurunda olsun ki!


......


Yalanlara inanmak da sizin elinizde,
inanmamak da…


 Bundan yıllar önce İtalya’ya gittiğimizde, bize çevreyi gezdiren rehberden duymuştuk veba salgını hikâyesini…
Şehirler depremlerle sarsılıyor.
Halk panik içinde…
Bilim ilerleyemediği için insanlar ne olduğuna bir anlam veremiyor.
Olup bitenlerin tanrının insanlara yönelik bir gazabı olduğuna inanıyor.
O yüzyıllarda, söyledikleri yanlış da olsa, sorgulama yapmadan sözüne inanılan tek sınıf din adamları.
Gidiyorlar din adamlarına…
-“Yer niçin bu kadar sarsılıyor? Neden bu sarsıntılarda evlerimiz yıkılıyor? Niçin biz bu sarsıntılar yüzünden yıkılan evlerimizin içinde ölüp yaralanıyoruz?” diye soruyorlar…
Din adamları mantıklı bir cevap bulamıyor bu soruya…
-“Tanrı sizi cezalandırıyor” deseler bir türlü, “Siz günah işlemişsiniz. Tanrı da buna kızdı” deseler bir türlü.
O sırada bir din adamının gözü, oradan geçen bir kediyi görüyor.
-“İşte!” diye bağırıyor kediyi göstererek. “İşte bütün bu olup bitenlerin nedeni bu… Şeytan bunların bedenine girip aramızda dolaşıyor. Bunlardan kurtulursak, o sarsıntılardan da kurtuluruz”
Bu sözlerin ardından, içinde şeytanı barındırdığı söylenilen kedilere karşı müthiş bir katliam başlıyor.
Kediler görüldüğü yerde öldürülüyor…
Şehirlerde bir tane bile kedi bırakmıyorlar…
Kediler ortadan kaldırılınca farelere gün doğuyor.
Kısa sürede öylesine çoğalıyorlar ki, girip çıkmadıkları yer kalmıyor…
Her girdikleri eve de veba hastalığını taşıyorlar.
Deprem sarsıntıları yüzünden yüzlerce insan ölürken, vebadan binlerce insan telef oluyor.
Kısacası…
Bir yalan, neredeyse ülkedeki bir neslin veba’dan yok olmasına yol açıyor.
Konuyu nereye bağlayacağımız merak edenleri çok da bekletmeyelim…
Diyeceğimiz şu:
Siz siz olun, sonuçta toplu ölümü getirecek olan yalanlara, hele hele bu yalanlarını dine dayandıranlara kesinlikle itibar etmeyin…
ülkemizde de birileri çıkıp,  sık sık yaptığı gibi, din adamı ve alimi kisvesiyle abuk-sabuk alakasız sözler edebilir.
İnanmak yine de size kalmış.
Ama…
İnanmayıp, gelebilecek bir sürü musibeti engellemek de yine size bağlı…


.....


CHP’nin garip halleri!


CHP’de şöyle bir durum var…
Genel Başkanın söylediklerini ya kendisi yerine getirmiyor, ya da partililer yapmıyor bunu…
“milletvekillerinden ilçe belediye başkan adayı yapmayacağız” diyor, yapıyor…
“Parti eğitiminden geçmeyeni aday göstermeyeceğiz” diyor, yine yapıyor…
“Adayı anketle belirleyeceğiz” diyor, bu defa anket yapmıyor.
“Belediye başkanı parti işlerine karışmasın” diyor, parti işlerine karışan belediye başkanlarına tek laf söylemiyor.
“Kongrelerde herkes aday olabilir” diyor, ardından “İstanbul’da Canan hanımla devam edeceğiz” açıklaması yapıyor.
En son “İl kongrelerinde tek aday olacak” demişti.
Eskişehir’de şimdiden 3 tane il başkan adayı çıktı…
Başta da dedik ya…
Genel başkan ya kendi söylediğini yapmıyor, ya da söylediği teşkilatları tarafından yapılmıyor…
O zaman tüm bunları ne diye söylüyor?
Anlamak mümkün değil…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi