1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

AK Parti bunu hiç yaşayamayacak!

İYİ Parti ilçe kongrelerini yaptı hafta sonu…
Odunpazarı ve Tepebaşı ilçe kongrelerinin her ikisinde de 3’er aday vardı…
Muhtemelen il kongresinde de birden fazla aday olacak.
***
Cumhuriyet halk Partisi’nde ise il kongresi yapılacak hafta sonu.
Genel Başkanın “Tek adayla seçime gitme” konusunda görüş bildirmesine rağmen, her aday gerekli imzayı toplaması halinde Eskişehir’de 5 aday var yarışacak.
***
Sonuç olarak…
Yapılan ve yapılacak olan kongreler her iki partiye de bir hareket kazandırdı.
Kongrelerde, seçim sonuçlarından kaynaklı küslükler, kırgınlıklar, memnuniyetsizlikler olmuş mudur?
Şüphesiz olmuştur ve olacaktır.
Ancak…
Her iki partide de, birden fazla grup ve adayın demokratik koşullar çerçevesinde yarış yapabiliyor olmasının getirdiği bir gururu da yabana atmamak gerekir.
***
Şimdi gelelim AK parti’ye…
AK Parti’de de kongre süreci başlayacak…
Partide bugüne kadar işleyen sistem şu şekilde oluyordu:
Belirlenen 4 ya da 5 tane isim Ankara’ya çağrılıyor. Bu isimler tek tek genel başkan Erdoğan’ın huzuruna çıkıyor, Erdoğan hepsiyle konuştuktan sonra kararını veriyor ve o isim il başkanı olarak ya atanıyor, ya da kongrede tek aday olarak seçiliyordu.
Muhtemelen bu dönem de benzeri bir uygulama olacak…
Partinin Eskişehir il başkanının kim olacağını, Ankara’da verilecek karar belirleyecek.
AK parti’de 2 adaylı kongre geçmişte bir kez yaşandı…
Genel merkezin “Sakın çıkma! Biz il başkanının kim olacağına dair kararımızı verdik” dediği aday, buna rağmen çıkıp, üstelik seçimi de kazanmasına rağmen perişan oldu.
önce istifa ettirildi, sonra itildi kakıldı ve partiden ayrılmaz durumunda kaldı.
***
O yüzden, AK Parti kendi içinde hiçbir zaman İYİ Parti ve CHP’nin yaşadığı o kongre heyecanlarını yaşayamayacak…
üstelik…
Erdoğan kimi işaret ederse etsin, kim il başkanı seçilirse seçilsin, parti içinde yaşanacak olan küslükler, kırgınlıklar ve memnuniyetsizlikler, İYİ Parti ve CHP’de yaşananların kat be kat fazlası olacak…


.....


Bizi keriz yerine koyuluyorlar!


Konfeksiyon işi yapan bir dostumuz var.
Dükkanı şehrin orta yerinde.
Ben kendi mülkü zannediyordum ama işyeri kiraymış.
Oldukça da ciddi bir kira bedeli ödüyormuş.
Duyunca adeta küçük dilimi yuttum.
Her neyse!
Konuştuk ayaküstü…
Sorduk işlerin nasıl olduğunu…
önce “Fena” dedi, sonra anlatmaya başladı.
Kadınlar dükkana geliyor. Elbiseleri beğeniyor. İçlerinden en az 4-5 tanesini alıp deneme kabinine gidiyor.
Sonra, elbise üzerindeyken beraberinde olan insana fotoğraflarını çektiriyor.
Sonrasında da “Ben bir dolaşıp geleceğim” diyerek çıkıyor dükkândan. Bir daha da asla gelmiyor” dedi.
Bunun gayet normal olduğunu söylemeye kalktık. Kızdı!
Meğer işin içinde iş varmış…
Dükkanında elbise seçen, seçtiği elbiseyi deneyen ve bir de üstüne üstlük üzerine yakıştığını fotoğraflarıyla belgeleyen bu müşteri görünümlü kadınlar, aynı elbiseyi internet üzerinden satın alıyormuş.
-“Kira ve vergi veren benim. Eleman çalıştıran benim. Elbiselerin olup olmayacağını denettiren benim. Ancak satışı ben değil internet üzerindeki firmalar yapıyor.” dedi o kızgınlıkla.
-“sen ed denettirme abi!” demeye kalktığımızda ise “O zaman da gerçekten alıcı olan müşterilere ayıp olur. çaresiz bir durum bu bizimkisi. Denetsek ayrı, denetmesek ayrı bir sıkıntı. Ne olacak bilemiyorum?” cevabını verdi…
Sahiden de zor bir durum…
Tamam ekonomik kriz var ama…
İşyeri sahipleri de, internet üzerinden satış yapan firmaların resmen kerizleri yerine koyuluyor.
Bu nasıl engellenir bilemiyorum ama birilerinin de bu duruma kafa yorması lazım sanki…


.....


Şaka zannettim gerçekmiş!


Röportaj yapılıyor.
Mikrofonu uzatan soruyor “Türkçe ezan okunsun mu?”
Adam kürtçe anlıyor…
-“Olmaz yaaa! Olur mu hiç!”
Mikrofonu uzatan tekrarlıyor “Kürtçe değil Türkçe Türkçe!”
Adam önce “Haaa” diyor, ardından da “Zaten Türkçe okunuyor” cevabını veriyor…
Sunucu “Arapça okunuyor” dediyse de ikna edemiyor adamı.
Yanlarına başka biri geliyor, o da Türkçe okunduğunu söylüyor.
Hatta sunucuya “yanlışınız var” diyerek “Türkçe işte! Bak Bismillahirrahmanirrahim. Tükrçe değil mi?” deyip gidiyor.
Başta şaka zannettik, meğer gerçekmiş!


.....


Gençler taşın altına elini koyduysa…


-Bizler, alt yapısı hazırlanmadan açılan üniversiteler sonucu öğrenci arkadaşlarımızın maruz kaldığı niteliksiz eğitimden kaygı duymaktayız.
-Binlerce meslektaşımızın işsizlikle sınanmasından, geri kalanlarımızın ise güvencesiz çalışma koşullarına zorlanmasından rahatsızız.
-Başka meslekler tarafından şantiye şefliği hizmetinden ve kâğıt üzerinde kalan hizmetlerden üzüntülüyüz.
-Şehrimizde bir deprem olacağını biliyoruz fakat yapı stokumuzdan kaygı duymaktayız.
-Su kaynaklarımızın her geçen gün kirlenmesinden ve azalmasından korku duymaktayız.
-Rant için yapılan imar planı değişikliklerinden, hoyratça harcanan kamu imkânlarıyla, yapılan yarımlardan rahatsızız.
-Oda yöneticilerimizin kırk yıl önce söylediklerinin doğruluğunu ancak bugün kabullenilse de bizler yılmadan doğruları kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz…
Bu sözler İnşaat Mühendisleri Odası’na aday olan Genç çağdaş İnşaat Mühendisleri grubu’nun adaylık açıklamasında yer alan sözleri…
Kısaca “Biz her zaman doğruya ‘doğru’ diyeceğiz” diyorlar…
Aday olan grubun üyelerine baktık, tamamı genç mühendislerden oluşuyor…
Belli ki bu genç mühendisler, “İş başa düştü” düşüncesiyle, mesleklerinin geleceği ve onuru için yola çıkmış…
Umarız başarılı olurlar.
Zira…
Bu gençlerin başta meslekleri adına, şehirleri adına, ülkeleri adına, korkup çekinmeden  söylemeleri gereken pek çok “doğru” var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi