1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Devlet var ama "Adamlık" kalmamış!

-Devlet adamı yaşatmak için vardır, siyasetçi yaşamak için...
-Devlet adamının özel hayatı yoktur, siyasetçi özel hayatı için vardır.
-Devlet adamı yakmamak için yanar, siyasetçi yanmamak için yakar.
-Devlet adamını hakperestler destekler, siyasetçiyi fanatikler.
***

-Devlet adamı hak ve adalete dayanır, siyasetçi sandığa güvenir.
-Devlet adamı birleştirir, siyasetçi ötekileştirir.
-Devlet adamı toplar, siyasetçi böler.
-Devlet adamı uzlaşmacıdır, siyasetçi insanlar arasındaki ihtilaftan beslenir.

***

-Devlet adamı sevdirir, siyasetçi korkutur.
-Devlet adamı öfke ile kalkanın zararla oturacağını bilir, siyasetçi öfkenin de bir sanat olduğunu sanır.
-Devlet adamında tedbir vardır, siyasetçide cahil cesareti.
-Devlet adamı konuşur, siyasetçi bağırır.
***

-Devlet adamı gelişir, siyasetçi değişir.
-Devlet adamının düşüncelerinde istikrar vardır, siyasetçi gömlek değiştirir gibi fikir değiştirir.
-Devlet adamı tek yüzlüdür, siyasetçi çok yüzlü...
-Devlet adamı dik durur, siyasetçi diklenir.

***

-Devlet adamı liyakate bakar, siyasetçi sadakate.
-Devlet adamı icabında “hayır” diyebilenleri sever, siyasetçi “evet efendim” cileri...
-Devlet adamı rüyasında milleti görür, siyasetçi seçmenini...
-Devlet adamı görür, siyasetçi bakar.
Ve nihayetinde;
-Devlet adamı vatan tutar, siyasetçi taraf tutar.
-Devlet adamının adı ebedî kalır, siyasetçi koltuktan düştüğü gün kaybolur.
***


 



Daha önce de yazdık devlet adamı ile siyasetçi arasındaki belirgin ayrımı.
Aslında bu ayrıma “Bürokrat-Siyasetçi” ayrımı olarak bakmak daha doğru bir yaklaşım olsa gerek…
Zira…
Türkiye Cumhuriyetinde “devlet adamlığı”, devletin içinde görev yaparken edinilip, öğrenilen ve yaşam tarzı haline gelen bir meziyetti.
Devlet görevinden siyasete geçiş yapanlar, devlet’te edindikleri bu “Devlet adamlığı” meziyetini siyaset’e de aktarırlardı.
***
Bugüne geldiğimizde siyasetçinin aynı siyasetçi olduğunu, dünkü özeliklerinin tümünü bugüne taşıdıklarını görüyoruz.
Göremediğimiz ise maalesef “Devlet adamlığı”
Şöyle bir bakıyoruz da koca koca kurumların başında bulunanlara, büyük bir çoğunluğu siyasete selam çakar vaziyete gelmiş.
Bir şekilde devletteler ama “adamlık” kalmamış!


 


......


 


Yapılmaması gereken tek şey siyaset ama!


 


Zor günlerden geçiyoruz ve insanların büyük bir bölümü müşkül durumda.
Maddi yardıma ihtiyacı olan var, gıda, yakacak ihtiyacı olan var.
İşini kaybetmiş, evinde çoluk çocuğuyla ne yiyeceğini, nasıl geçineceğini kara kara düşünenler var.
Bu kadar yardıma ihtiyaç duyan varken, bu kadar olağanüstü günler yaşarken, bu kadar belirsizlik ve korku duyulurken, yardımı kimin toplayacağının ülkede gündem olması yanlışların en büyüğü.
Yardım toplama üzerinden güç gösterisi yapılması, böylesine bir ortamda yapılmaması gereken tek şey…
Salgının en büyük gündem teşkil ettiği, ikinci sırada ise ekonomik kaygının yer aldığı şu ortamda, yapılmaması gereken tek şey siyaset olsa gerek.
Ama gelin görün ki, yapılan tek şey siyaset!


 


......


 


Aman dikkat!


 


Sağlık bakanlığı salgın ile ilgili verileri il il paylaştı.
Bu verilerden yola çıkarak illerin nüfusa göre vaka sayıları belirlenmiş.
Eskişehir 887.475 olan nüfusuyla 83 koronavirüs vakasına sahip.
Bu rakam, nüfusa göre binde 9’lara tekamül ediyor.
Eskişehir bu vaka sayısıyla, nüfusa göre en çok vaka bulunan iller sıralamasında 25 nci sırada.
Ayrıca…
Eskişehir’de koronavirüs nedeniyle sadece 1 ölüm olması da  işin başka iyi tarafı.
Tabii bu rakamlar yaşadığımız şehirde herhangi bir rehavete yol açmamalı.
İnsanlar “nasıl olsa şehirde virüs etkili değil” düşüncesiyle kendini dışarıya atmamalı.
Temizlikten, hijyenden, sosyal mesafeden taviz vermemeli.
Günlerdir bilim adamları virüsün büyük bir hızla yayılma özelliği olduğunu söylüyor.
Maazallah bir kişiden bulaşan virüs, kısa bir süre içinden bütün şehri hasta edebilir.
O yüzden…
Aman dikkat! Diyoruz…
Eskişehir’deki vaka sayısı az gözükebilir ama bu bir anda 2-3 hatta 10-20 katına çıkmayacağı anlamına gelmiyor!


 


....


 


Evde kalanlar
evde zaten…


 


Bir türlü laf dinlemeyen ve “çıkma” uyarılarına rağmen evden çıkanları ayrı tutuyorum.
Ama…
Sürekli “evde kal” çağrıları biraz de psikolojik etki yaratıyor.
Şöyle ki;
Evde kal çağrısı yapılanların büyük bir çoğunluğu zaten evde…
önemli olan evden çıkmak zorunda kalanlara bir çare bulmak gerekiyor.
Zira…
çalışmak zorunda olanlar ve mecburen evden çıkanlar için bu tekrarlanan “evde kal” çağrıları hiçbir anlam ifade etmiyor.


 


.....


 


Biraz da gülmek lazım


 


Sabah oğlunun odasına giren anne;
- Haydi oğlum, uyan artık! Okuluna geç kalıyorsun!
Yarı açıkgözlerle annesine bakan oğlu, uykulu bir sesle;
- öf yaa anne!! Bugün okula gitmek istemiyorum!
Anne, oğlunun isteğine karşı çıktı:
- Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım? İki ciddi neden söyle bana
Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesine;
- Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyor, biiir... Tüm öğrenciler de nefret ediyor, ikiii... Anne bu iki ciddi nedenim yeter mi?
Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı;
- Bunlar okula gitmemen için neden olamaz ki!. Şimdi hemen kalk ve çabuk hazırlan!...
Bu kez oğlan yatakta genleşir ve annesine;
- Sen de bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gösterebilir misin, anne?
Sabrı tükenme noktasına gelen anne, oğlunun üstündeki yorganı sinirli bir şekilde hızla çeker:
- Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca bir adamsın. İkinci ciddi neden ise, sen o okulun müdürüsün, oğlum!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi