1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Önemli olan ders almaktı... Alabildik mi?

-Yıllar önce Adliye muhabirliği yaparken her gün mahkemelerdeki davaları takip etmekti görevimiz.
Adliye'ye sabah girer akşam çıkardık.
Bazen gece yarılarına kadar sürerdi davalar.
O yüzden bazen de gece yarısına kadar Adliyede olurduk.
Duruşma aralarında Baro'nun salonunda alırdık soluğu.
Baro'da Avukatlarla sohbetler olur, bir şeyler içilirdi.
Biz gazeteciler ve Avukatların yanı sıra Hakim- Savcı stajyerleri de gelirdi baro'nun salonuna.
Staj kapsamında, onlar da davalara girmek, mahkeme salonunda duruşmaları izlemek zorundaydı.

***

Bir gün bir Hakim stajyeri ile tanıştık baro odasında.
Zehir gibi hareketli bir genç
Esprileri olsun, diksiyonu olsun tam bir ateş parçası anlayacağınız.
Hakim ya da Savcı olmak istemesine bir türlü anlam verememiştik.
üzerinde taşıdığı vasıflara baktığımızda bu genç adeta Avukat olması için yaratılmıştı.
O yıllarda Avukat sayısı bu günkü gibi çok sayıda da değildi.
Hemen hepsi iyi kazanıyor, bazıları ise yüksek kazançları nedeniyle vergi rekortmeni oluyordu.
Sonra dayanamayıp sorduk bu durumu kendisine.
-"Niye Hakim ya da Savcı olmak istiyorsun ki? Senden çok iyi Avukat olur. Bu açıkça görülüyor. Avukat olsan, bir davadan alacağın para Hakim ve Savcı olduğunda bir yıllık maaşından daha çok olur. Böyle bir fırsat varken Hakim ve Savcı olmayı neden ister insan?" diye.
önce "Benim babam yoktu, fakirlik vardı ve beni birileri okuttu." Dedi.
Ardından da...
-"Şimdi o birileri benim Hakim ve Savcı olmamı istiyor. Aslında ben de Avukat olmak isterim. Söylediklerin doğru ama hoca efendiler böyle istiyor. Yapacak bir şey yok" demişti.
Şok olmuştuk.
-"İyi güzel de...Seni buna zorlayanlar ilerde senden yapılamayacak işler de ister ama" dediğimizde ise başını önüne eğmişti genç Hakim stajyeri. "İsterlerse de çaresiz yapacağız" anlamına gelen bir tavır hissetmiştik
Anlaşılan o ki, cemaat denilen örgüt o ve onun gibi yetiştirip, yenleştirdikleri insanlardan yapılamayacak işleri istediler, olanlar da bu istenenleri anında yaptılar.
Hem de kanun ve nizam gözetmeksizin...
üstelik ülkenin dibine dinamit koyma pahasına işi darbe yapmaya kadar götürdüler.

***

"Cemaat" denilen o hain yapılanma yıllar boyu adeta nakış gibi örerek devletin tüm kurumlarını istila etti.
 En son devlete el koyma, rejimi yıkma ve kanlı bir süreç başlatmak suretiyle ülkeye el koymaya kalktı.
Neyse ki millet iradesi göstermiş olduğu direnç ile bu hain planı bozdu.
Bu gün, o sözünü ettiğimiz darbe girişimi ile yaşadığımız travmanın yıldönümüydü dün.
Yaşanan her olay aynı zamanda ders alınacak da bir olaydır.
Darbe girişimi ve sonrasında gelişen olaylardan devlet ve millet olarak çıkarttığımız pek çok ders mutlaka olmuştur.
Ancak, şu cemaatler meselesi ile ilgili olarak hala bir ders çıkartılıp çıkartılmadığından emin değiliz…
Yaşadığımız onca olayın ardından hala, “en iyi cemaatin cami cemaati olduğunu” idrak edebildik mi?
Hiç zannetmiyoruz.
Hatta…
Gidenin yerini yenileri almaya başladı sanki…


.....


Bırakın da çalışsın!


Geçenlerde de yazdık…
Eskişehirliler yeni atanan Vali Erol Ayyıldız’a “Hayırlı Olsun” demek için ziyaret kuyruğuna girdi…
İlk günlerinin mesaisini ziyaretçi kabul etmekle geçirdi.
Hal böyle olunca bu köşede “Büyük ihtimalle yeni göreve atanan vali de biran önce şehre bağlı ilçelerin ne durumda olduğunu, kendisine bağlı kurum ve kuruluşlar ile şehri falan görüp, tanımak ve öğrenmek ister…
Ama ne mümkün…
Birbiri ardına gelen ziyaretçilerden, başını vilayet binasından çıkartamıyor…
Aslında bu geleneğe bir son verilmeli…
çağımızın en değerli olgusu zaman boşa harcanmamalı…” demiştik.
Yazının üzerinden bir hafta geçti, ziyaretçilerin ardı arkası kesilecek gibi değil.
Dün bir dostumuz geldi mesaj…
“Valiyi ziyaret edenler için gazetenizde ilave sayfa yapsanız yeridir” demiş…
Son derece doğru söylemiş…
Zannedersiniz ki yeni valiyi ziyaretlerle çalıştırmamaya yemin etmiş bir kitle var ve bu kitle vilayet binasında adeta ziyaret kuyruğunda bekliyor…
Hal böyle olunca da insanın ister istemez “Bırakın da şu ziyaretleri, adam şehri, çalışma arkadaşlarını, kurum ve kuruluşları tanısın, bırakın da çalışsın!” diyesi geliyor…


.....


Bir de siyaseti başkaları için yapanlar var…


Siyaset, ülkeye ve şehre hizmet etmenin en iyi yolu…

Tabi anlayış, yukarıda söylediğimiz gibi hizmet etmek ise…

Ancak, günümüzde çoğu kişi siyaseti ülkeye ve şehre hizmet için değil de, kendisine ve çevresine hizmet için yapıyor…

Hal  böyle olunca da siyasetin anlamı da, yolu da değişiyor.

Netice itibarıyla…

Siyaset çoğu kişi tarafından resmen menfaat için yapılıyor.

Menfaati bir kenara koyacak olursak, siyasetin ülkeye ve şehre hizmet için yapıldığını da ayırırsak, günümüzde siyaseti bir kendisi için yapanlar var, bir de başkaları için…

Kendisi için siyaset yapanlara diyecek bir şey yok…

Neticede para da onların, zaman da, çekeceği çile de…

Ama siyaseti başkaları için yapanlar, hiç hesapta olmayan, ama neticeyi değiştirebilecek kişiler…

Bunlar…

Ya çok sevdikleri ve menfaat sağlayabileceklerini düşündükleri birilerinin bir yerlere gelmesi için, en az o kişi kadar uğraşıyorlar…

Ya da birilerinin bir yerlere gelmemesi adına ellerinden geleni yapıyorlar.
Genelde de seçim öncesi ortaya çıkan bu tip insanlar varını yoğunu bir kişinin seçilmesi için harcarken, yine bir kişinin seçilmemesini sağlamak için adeta servetlerini ortaya dökebiliyorlar…

Bu da değişik bir siyasi hastalık olsa gerek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi