1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Teşkilatlar ... Örgütler....

Gerek seçim stratejisi, gerekse seçim çalışmaları konusunda uzmanlaşmış bir şirketin sahibi ile sohbet etme imkanımız olmuştu bundan bir süre önce…
Bir partiyi ya da bir adayı seçimlere nasıl hazırladığını öğrenmek isteyip “Nasıl bir yöntem kullanıyorsunuz?” diye sormuştuk.
Şehrin demografik yapısından, adayın ve partinin özelliklerine kadar pek çok kriter sıralamıştı önce…
Ardından da…
Bu kriterler çerçevesinde gerçekleştirdikleri seçim çalışma yöntemleri hakkında yüzeysel bilgiler vermişti.
Bunları anlatırken, parti teşkilatlarına yönelik söylediği bir konu dikkat çektiği bir hususa bir hayli şaşırmıştık.
Zira…
PR şirketinin sahibi bize teşkilatlarla ilgili olarak “Biz partinin ya da adayın seçim kampanyalarını üstlendiğimizde önce şehre gider, gerekli bilgileri toparlar, buna göre de ne şekilde seçim çalışması yürüteceğimizin bir programını yaparız. Bu programı yaparken dikkat ettiğimiz ilk husus, partinin o şehirde bulunan teşkilatlarını hem adaydan hem de asıl seçim çalışmamızdan uzak tutmak olur. önce, partinin teşkilatlarına ve kollarına, şehrin en uç noktalarında görev veririz ki, gözlerden uzak olsunlar. Onlar orada seçim çalışması yaptıklarını düşünürken, biz ise asıl programımız çerçevesinde parti ve adaya yönelik ürettiğimiz seçim çalışmalarını gerçekleştiririz. çünkü parti teşkilatları hazırladığımız programın içinde ya da adayın çevresinde ne kadar az görünürse, yaptığımız çalışmanın o denli başarılı olma, tam tersi halinde ise başarısız olma ihtimali bir hayli yüksek olur. ” demişti…
***
Bu anlattığına hiçbir anlam verememiş, “Nasıl yani? Parti teşkilatları olmadan seçim çalışması mı olur?” diye hayretle sormuştuk…
öyle ya…
Partiyi parti yapanın, yönetimleriyle, kadın ve Gençlik kollarıyla, delege,mahalle temsilcisi ve üyesiyle birlikte teşkilatlar olduğunu biliyorduk…
Dahası…
Geçmişte pek çok seçim öncesi çalışmaya şahit olmuştuk.
Yarım ekmek içi köfteye bütün şehri bayraklarla donatanları…
Dağa taşa partinin ve genel başkanlarının isimlerini yazanları…
“partim iktidar olsun” düşüncesinden gayrı hiçbir beklentisi olmayanları…
Sahip olduğu maddi varlığı parti uğruna tüketip iflas eden yöneticileri…
 Aldığı maaşın yarısını partinin çay-kahve ve diğer ihtiyaçları için partiye veren milletvekillerini…
Bütün gün komşularını partiye üye yapmak için kapı kapı gezen mahalle temsilcilerini bizzat görmüştük…
Tüm bu gördüklerimiz, parti teşkilatlarının ne denli önemli olduğunun kanıtıydı bize göre…
***

Şirket yöneticisi tüm bu söylediklerimizi dinledikten sonra önce gülümsedi.
Ardından da “O eskidendi. Şimdi her şey değişti” dedi…
Değişenin ne olduğunu sorduğumuzda ise şunları söylemişti;
-“Senin anlattığın yıllarda partileri o söylediğin teşkilatlar ayakta tutuyordu. Bu gün ise her şey değişti. Bu gün partileri o teşkilatlar batırıyor. çünkü sözünü ettiğin yıllarda parti teşkilatlarının partiden beklentisi yoktu. Şimdi ise teşkilatlar, devletten ya da belediyelerden avanta kapmanın en uygun yerleri haline geldi. öyle bir durum ortaya çıktı ki, seçim çalışmasında teşkilatlar ve mensupları ne kadar orta yerde görünürse, partiye ve adayına o denli zarar vermeye başladı. İşte buz bu yüzden seçim çalışmalarında onları uzak tutmaya çalışıyoruz. Yüzlerine “siz ortadan kaybolun” dememek için de, ortada görülmeyecek yerlerde görevlendirip, onların da seçim çalışmalarına katıldıklarını zannetmesini istiyoruz” demişti.
HHH

Ne yalan söyleyelim, bu konuşmayı yaptıktan sonra yine de aklımız yatmamıştı söylediklerine…
-“Teşkilat olmadan seçim mi olur? Teşkilatsız parti mi olur?” diye bir şüphe içine sık sık düşüyorduk.
Fakat…
Şu sıralar duyduklarımıza aklımız gerçekten yatmaya başladı…
Bazen izliyoruz da partilerde olup bitenleri…
Meğer adam son derece doğru bir tespitte bulunmuş…


.....


İki Rektör…


Aynı gün iki ayrı rektör haberi düştü ajanslardan…
Biri Pamukkale üniversitesi Rektörü diğeri ise Aydın Adnan menderes üniversitesi rektörüyle ilgiliydi haberler.
Pamukkale üniversitesi rektörü Hüseyin Bağ, üniversitenin 7 Temmuz’da açtığı öğretim Görevlisi kadrosu kriterlerinin sadece eşine ait olması ve eşini bu yolla üniversiteye alması üzerine YöK tarafından görevden alındığına ilişkindi ilk haber…
HHH
Adnan menderes üniversitesi Rektörü Osman Selçuk Aldemir’in ise, vatandaşın “Hasta bakılmıyor” şikayeti üzerine, kıyafet değiştirerek bir hasta gibi diş polikliniğine gidip muayene olmak istemesi ile ilgiliydi.
Haber; Rektör’ün, ellerinde sigaralar ile personelin “Hasta bakmıyoruz” cevabı aldığında “Halka hizmet etmeyen kuruma da bu kurumda çalışanlara da gerek yok” diyerek Diş hastanesini aynı gün kapattığını anlatıyordu.
HHH
Aynı gün iki Rektör haberi…
Rektörün biri; eşini üniversiteye almak için adrese teslim kadro ilanına çıktığı ve bu yolla eşini üniversiteye işe aldığı  için YöK tarafından görevden alınıyor…
Diğer rektör ise, hastalara bakmayan Diş hastanesini kapatıp, kadrosunu dağıtıyor…
Ne diyelim?
Umarız, eşini üniversiteye işe aldığı için görevden alınan Rektör daha iyi bir göreve getirilmez…
Umarız, hasta bakmadıkları için Hastaneyi kapatıp, hastane kadrosunu dağıtan Rektör, yaptığı bu doğru hareketten dolayı görevden falan alınmaz.
öyle ya…
ülkede nerede ne olacağı pek belli olmuyor…
Bazen cezalandırıldığını zannettiklerimiz sonradan ödüllendiriliyor…
ödüllendirilmesi gerekenler ise cezalandırılıyor…


.....


İddia ve iftiralar tutarsız…


Anadolu üniversitesi eski rektör yardımcısı ve eski Sodigem Başkanı Prof Dr Levent özarslan’ın kısa süre içinde isminin çok konuşulduğunu dile getirip, şu yorumda bulunmuştuk;
“Aynı kişi şimdi de Sodigem’de uzman olarak çalışan yüksek lisans öğrencisinin araştırmasını, ismini değiştirerek intihal ettiği(çaldığı) iddia ediliyor.
Zira…
Araştırmasının çalındığını iddia eden sodigem uzmanının Cumhuriyet savcılığına yaptığı bir müracaat var…
Sözünü ettiğimiz kişi Prof Dr. Levent Eraslan…
Son bir yılda ismini yukarıda saydığımız olaylar çerçevesinde sıkça duyduk.
Görünen o ki, bundan sonra da sıkça duyacak gibiyiz…”
Levent özarslan Avuktı aracılığıyla cevap hakkını kullanmak istediğini belirtmiş.
özetle söylenen özetle şu;
-“öncelikle anılan habere konu yazı müvekkilimin talimatı ile başlayan ve bütünüyle müvekkilimin yaptığı önceki çalışmaların derlenmesi ile oluşan metinlerden ibarettir. Müvekkilimin yazı konusu ile ilgili bütün çalışmaları aşağıda sıralanmıştır.
Anılan kişi (Kevser Seda Durmuş) tarafından yazıda sekreterya görevi yapılmış olup, müvekkilimin talimat ve dikteleri yazıya geçirilmiştir.
Bahse konu yazıda iddia edildiği şekilde anılan kişinin “Yazdım ”dediği paragrafların tamamı müvekkilime ait ifade, söylem, yazı ve beyanatlardır. Bizzat kendisi yazının müvekkilimle birlikte  yazıldığını ikrar etmektedir ki bu ikrarı da eksik olup yukarıda izah edildiği üzere yazı bütünü ile müvekkilimin çalışmalarına dayalıdır.
Bu anlamda bir an anılan kişinin dedikleri doğru bile kabul edilse birlikte yazıyı yazdıklarını söylediği müvekkilim ile ilgili iddia ve iftiraları son derece tutarsız ve çarpıktır.”
Sorumlu gazetecilik anlayışıyla kullanmak istediği cevap hakkına köşemizde yer veriyoruz.


....


Bak bu
uygulama
bize de lazım…


Hindistan’da testi pozitif çıkan insanlar, tedavi edildikten sonra tecrit için evlerine gönderiliyormuş.
Gönderilmeden önce de, her birinin alnına, şu seçimlerde kullanılan ve bir hafta çıkmayan boyadan sürülüyormuş.
Eğer, alnında boya ile dışarıda dolaşan biri görüldüğünde ise polis adamı anında paketliyor, gerekli para ve hapis cezasını da veriyormuş.
Aslında böyle bir uygulama bize de lazım.
Zira…
Tedbir falan hak getire!
Aynı Hindistan’da görevlilerin dışarıda boş boş dolaşan insanlara tekme tokat girdiği bir uygulama daha var…
O uygulama dahi olur yani…


.....


BİRAZDA GüLMEK LAZIM


Fadime kumar oynuyormuş. Temel de arada sırada gidip soruyormuş:
- Nasıl gidiyor kanaryam?
- Kaybediyorum.
Bir müddet sonra yine:
- Nasıl gidiyor güvercinim?
- Kaybediyorum
Bu konuşma bülbülüm, serçem diye devam edince Cemal sormuş,
- Neden karına hep kuş isimleriyle hitap ediyorsun?
Temel:
- Bu kadar kişinin içinde kuş beyinli diyemem ya! diye fısıldamış

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi