1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

O önemli toplantıyı bizzat izlemiş, o soruyu bizzat sormuştuk Mesut Yılmaz'a...

2007 seçimleri öncesinde DYP ile ANAP tek çatı altında birleşmek için harekete geçer.
DYP’nin başında Mehmet Ağar, ANAP’ın başında ise Erkan Mumcu vardır…
Görüşmeler başlar…
Her iki parti de Demokrat parti adı altında birleşme kararı alır.
Bileşilecek yeni Parti olan Demokrat parti’nin amblemi üzerinde bile anlaşma sağlanır.
Ancak…
Seçime kısa bir süre kala anlaşma bozulur…
İki parti birleşemez…
Seçimlere ayrı ayrı girerler ve meclis dışı kalırlar.
***
2007 seçimlerinde baraj altında kalan Anavatan Partisi’nde Erkan Mumcu, Doğru Yol Partisi’nde de  Mehmet Ağar genel başkanlıktan ayrılır.
Salih Uzun Anavatan, çetin Açıkgöz ise Doğru Yol Partisinin genel başkanı olurlar.
Ancak…
ANAP’ın başında Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi’nin ise Hüsamettin Cindoruk perde gerisinde etkili isimlerdir.
Cindoruk DYP’nin doğal genel başkanı , Mesut Yılmaz ise, Rize’den bağımsız milletvekili seçilmiş bir konumdadır.
Bu iki ismin girişimleri sonucunda DYP-ANAP birleşmesi yeniden gündeme gelir.
Her iki partinin yetkili organları Ankara’daki, Dışişleri Bakanlığı yanında bulunan Anavatan partisi genel merkezinde birleşme görüşmeleri için bir araya gelirler.
Toplantıya Hüsamettin Cindoruk ile Mesut Yılmaz da katılır.
Ve bu ilk görüşmede birleşme kararı çıkar.
Birkaç ay sonra ise Anap kendini feshederek DYP ile Demokrat parti’de birleşir.
***
İşte bu toplantıya biz de katılmıştık Orhan Kesikoğlu ile birlikte…
İki partinin birleşme adına yaptığı bu ilk önemli toplantısında fotoğraflar çekip, notlar almıştık.
Toplantı bittikten sonra Mesut Yılmaz, aralarında Hüsamettin Cindoruk, Celal Doğan, Salih Uzun ve çetin Açıkgöz’ün de olduğu guruba dönüp “Hadi sizi bizim Rizeli hemşerilerin işlettiği lokantaya götüreyim. Bir yemek yiyelim” teklifinde bulunmuş, o sırada bizi fark ederek “Eskişehir’den gelen misafirlerimiz de bizimle olursa seviniriz” demiş, bizi de aynı yemeğe davet etmişti.
Davete icabet edip Orhan Kesikoğlu ile birlikte, o bir dönem devleti yönetmiş isimlerin bulunduğu masaya onlarla birlikte oturmuştuk.
***

Yemek sırasında sormuştuk kendisine “siyasette bundan sonraki hedefiniz ne olacak?” Diye…
-“siyaset tıpkı yaşam gibidir” demişti önce…
Ardından da…
-“Bir varsındır, bir yoksundur.” diye devam etmişti…
Sonrasında da, üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala çok net hatırladığımız şu cümleyi kurmuştu Mesut yılmaz;
-“yarın ne olacağımız belli olmadığı için aslında siyasetteki hedefin de bir anlamı çok yok.İyş sonunda dönüp dolaşıp nasip’e geliyor.”
O zaman çok da anlam verememiştik bu söylediğine…
Dün sabah Mesut Yılmaz’ın ölüm haberiyle uyandık…
O zaman çok da anlam veremediğimiz o cümlesi, sabah öğrendiğimiz ölüm haberiyle daha anlamlı geldi…
İyisiyle kötüsüyle siyasetin yakın tarihine ismini yazdıran bir isimdi Mesut Yılmaz…
Siyasette; doğruları gibi hataları ve yanlışları da olan önemli bir figürdü.
Allah rahmet eylesin…


.....


ödül yerine yasak. Hak mı şimdi bu?


Salgının ilk günlerini hatırlayın...
-Bizler evlere kapanıp, yaşadıklarımızı dehşet ve endişe içinde izlerken onlar çalışıyordu...
-Bizler akşam olduğunda yataklarımızda yatarken onlar çalışıyor, uyurlarsa da çalıştıkları hastanelerdeki işyerlerinde uyuyordu.
-Bizler korku içindeyken onlar korkmuyordu.
-Bizler yavaş yavaş dışarıya çıkmaya başladığımızda onlar yine çalışıyordu.
-Bizler dışarıda gezerken onlar yine çalışıyordu.
-Bizler keyifle kahve içerken onlar yine çalışıyordu.
-Bizler tatile giderken onlar çalışmak zorundydı.
-Bizler maske takmazken onlar maskeleri çıkartmadan saatlerce çalışıyordu.
-Bizler normal yaşamımıza dönerken onların çalışma tempoları hiçbir zaman normal olmadı.
-Bizler televizyon karşısında film izlerken onlar yoğun bakımda hastaların monitörlerini izliyorlardı.
-Bizler kendimizi korumak için özen gösterirken onlar bizi korumak için özen gösteriyorlardı.
-Bizler yaşarken onlar ölüyordu...
Onlara bu olağanüstü süreçte gösterdikleri özverili çalışmaları nedeniyle ödüller lazımdı...
Gelin görün ki ödül yerine üst üste yasaklar geldi...
Biz bu salgın sürecinde yaptıklarımız ve yapmadıklarımız yüzünden her şeyi hak ettik de...
Onlar bunu hiç mi hiç hak etmedi...


.....


Alaattin’ler karışınca…


Ne kadar dikkat etsek de, ne kadar özenli davransak da  zaman zaman yazılarımızda eksiklikler ve  yanlışlılıklar yapabiliyoruz…
Bunlardan birini de dünkü yazımızda yapmışız…
Eskişehir kamuoyunun yakından tanıdığı iki Alaattin’lerin isimlerini karıştırmış, testleri pozitif çıkan Sarar Protokol müdürü Alaattin çoban yazacağımız yere, önceki Ticaret Odası Meclis başkanlarından Alaattin çam’ın ismini yazmışız.
Yani…
Alaattin’leri karıştırmışız.
Yukarıda da söyledik ya ne kadar dikkat edip, özen göstersek de, bazen sehven de olsa bu tür yanlışlıklara neden olabiliyoruz.
Ne diyelim?
Sehven de olsa yapılan yanlışlık karşısında özür dilemek erdemdir diye düşünüyor ve testi pozitif çıktığı için evde tedavisini sürdüren Alaattin çoban’a geçmiş olsun diyor, yazıda yanlışlıkla ismini geçirdiğimiz Alaattin çam’dan da özür diliyoruz…


.....


çöküş göz yumma ile başlar…


İktidara gelen her partide 3 çeşit insan bulunur.
Birincisi: Gerçek Partililerdir…
İnanmışlardır bir kere…
En etkisiz ama sayıca en fazla olanlardır.
Dava sahibidirler.
İkincisi: Partili Geçinenlerdir…
Davayla alakaları yoktur aslında. Partili falan da değillerdir aslına bakacak olursanız.
Gerçek partililerin üzerinde bir yer açarlar kendilerine.
Tek dertleri şöhret, etiket ve laflarının dinlenmesidir.
Böylesine bir haz duyarlar bu konumda bulunmaktan.
Etkili-yetkili insanların yanında bulunmaktan keyif alırlar.
Aslında bir numaraları yoktur ama görüntüde partinin ağır abisi gibi rol keserler.
üçüncüsü ise: Partiden Geçinenlerdir…
Ne dava bilirler ne de siyaset umurlarındadır.
Tek dertleri çıkarlarından başka bir şey değildir.
Menfaatleri için inanmadıkları yerde inanmadıkları şeyleri rahatlıkla söyleyebilirler.
çıkar elde edebilme uğruna doğru’ya “yanlış”, yanlış’a “doğru” rahatlıkla diyebilirler.
Partileri çürüten ve en tehlikeli olan halka işte budur.
Partiden Geçinenler yüzünden Gerçek partililer yavaş yavaş sahneden çekilir.
Gerçek partililerin çekilmesiyle parti zafiyete düşer…
Parti zafiyete düşünce Partili Geçinenler de kayıplara karışır…
En sonunda,  Partiden Geçinenler kalan son parsayı toplayıp, son vurgunları yapar ve parti çöker…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi