4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

KÜRESEL ISINMA

        ülkemiz genelinde ve Eskişehir’ de,  Küresel ısınma, sadece gıda, su ve çevre gibi, temel yaşam kaynaklarını, tehdit etmekle kalmıyor, çiftçileri de derinden etkiliyor. özelliklede, küresel ısınmanın yarattığı küresel iklim değişikliğine, karşı da çiftcilerimiz, savunmasız durumdalar


         . ülkemiz,, küresel ısınmadan meydana gelen  sorunlardan, en fazla etkilenen ülkeler arasında, yer almaktadır. Atmosferdeki sera gazlarını, dengede tutabilmek için, önemli karasal karbon yutakları olan, orman alanlarının, artırılması gerekmektedir.


           Küresel ısınmanın, başlıca sorumlusu atmosferde sera etkisi yaratan fosil kökenli gazların yoğunluğudur. Türkiye’de, kömür, petrol ve doğalgaz gibi, fosil yakıtların, birincil enerji arzındaki payı yüzde 88. Elektrik enerjisinin, yaklaşık yüzde 70’den fazlası fosil yakıtlardan karşılanmaktadır. Kömürlü¨ termik santrallarının, kurulu gücü de 2004’e göre yüzde 77 artmış durumdadır..


            Türkiye ve Eskişehir olarak, en kısa sürede orman varlığının artırılması,  ormanların rehabilite edilmesi, erozyonla mücadele edilerek topraklarımızın göllere, barajlara ve denizlere taşınmasının önlenmesi gerekmektedir


              Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) iklim uzmanı Jay Zwally, “Erime bu hızla sürerse Kuzey Buz Denizi, beklentilerden çok daha yakın bir dönemde,  buzdan tamamen arınmış hale gelebilir” dedi.


            Ayrıca denizdeki buz tabakasının, kapsadığı alanın daralmasının yanı sıra, rekor düzeyde inceldiği de belirlendi.  Oysa geçen yıl, kuzeydeki buz tabakasının 2040 yazı sonunda tamamen eriyeceğinin tahmin edildiği açıklanmış ve bu bile şaşkınlıkla karşılanmıştı.
              Grönland’daki erimenin, yüzde 15 daha olduğu söyleniyor. Bu oran, 2005’te kaydedilen rekor erimenin de üzerinde oldu. Grönland üzerindeki buzulların tamamen erimesi, dünya deniz seviyesinin, 6,6 metre yükselmesine yol açacak.


              Elbette dünyadaki bu gelişmelerden, Türkiye ve Eskişehir’ de etkilenecektir. Bu etkiyi azaltmak için, vakit kaybetmeden ağaçlandırma ve erozyonla mücadele çalışmaları hız kazanmalı, mevcut orman ve su varlığımız da en iyi şekilde korunmalıdır.


               Geçmiş yıllarda, hükümetin gündeme aldığı, “ Ağaçlandırma ve Erozyon Seferberliği Eylem Planı”, dikkate alındı mı  ve gereği yapıldı mı bilinmez. Ancak Ağaç dikmekve erozyonu önlemek, su havzalarını korumak  için, Kişi/kişiler ve Kurum/kuruluşlar  üzerine düşen  görevleri eksiksiz yerine getirmelidir.


             çünkü Türkiye ve Eskişehir’ in,  topoğrafik yapısı, iklimi, uygulanan yanlış tarım yöntemleri, aşırı mera ve orman tahribatı,  toprakların büyük çoğunluğunu, erozyona duyarlı hale getirdi. Bilinçsiz su kullanımı ise ciddi sorun olarak ortada.
              Elbette Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği, Eylem Planı” esas olmak üzere, halkla yapılacak çalışmalarda örgütlenme de şarttır. Bunu içinde mümkün olduğu kadar,  her yerleşim yerinde, çalışma grupları oluşturulmalıdır. 


               Eskişehir’ de, 5 yıllık Eylem Planı sonunda, Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü, 5.300 hektar ağaçlandırma, 38.600 ha. Rehabilitasyon,  diğer kurum/kuruluşlarda,  4.100 ha. ağaçlandırma çalışması yapması hedefe alınmıştı..


               Bu ağaçlandırmaar yanında, halkımıza, ağaçlandırma ve erozyon çalışmaları, çok iyi anlatılır, bu alanda eğitim yapılır, en önemlisi de halk iyi örgütlenir, Orman Bölge Müdürlüğü’nün, çalışmalarına destek verilirse, hedefler, daha da ileri boyutlara taşınabilir.


             Ankara Ticaret Odası’nın hazırladığı, "Küresel Isınma kıskacında Türkiye" raporuna göre, Türkiye iklim değişikliğinin olumsuz etkileri açısından, "risk grubundaki ülkeler" arasında yer alıyor.


             Türkiye’de kuraklaşma, seller hızla artıyor, içme suları ise azalıyor. Son 70 yılda 70 istasyonda, kaydedilen sıcaklık verilerine göre, Türkiye'nin yıllık ortalama sıcaklıklar, artma eğilimindedir.
             Türkiye'de araştırmalara göre, Türkiye’de de sera gazı çıkışından %77 oranla enerji üretimi, %9 oranında sanayi, %5 oranında tarım sorumludur.  Bu tablo devam ederse,2030’da Türkiye’nin, büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak, bir iklimin etkisine girecek, sıcaklıklar 2-3 derece artacaktır.


              Bu gerçeklere rağmen, son 15 yılda, sera gazı emisyonlarını yüzde 110.4 artıran Türkiye, dünya sıralamasında, ilk 20 ülke arasında yer alıyor. Toplam emisyonlarda kömürün payı yaklaşık yüzde 33 ve kömür kaynaklı emisyonlar yüzde 130 artmış durumdadır. 


              Küresel ısınmanın, tek çaresi vardır. İklim değişikliğine yol açan, kömür, petrol ve doğalgaz gibi, fosil yakıtları kullanmamaktır..özellikle de Termik santrallerden  vazgeçilmeli,  Fosil yakıtlar yerine, ülkemizde  zengin güneş, rüzgâr ve biyogaz gibi kaynaklar dan istifade edilmelidir. Yenilenebilir enerjilerinin de önünü açılmalı, destek verilere, teşvik edilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi