4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

SÖZDE MÜTTEFİKLER

           Alman savaş gemisi Hamburg'un, Libya'ya gitmekte olan, Türk gemisini, yetkisi ve izni olmadığı halde, komandolarla basıp, aramasıyla ilgili, Ankara'daki Alman Maslahatgüzarı, İtalya Büyükelçisi ve AB'nin, Ankara'daki Büyükelçisi acil bir toplantı için Dışişleri Bakanlığı'na çağrılmıştı.


            Ancak Almanya Savunma Bakanı, Annegret Kramp-Karrenbauer, “Türk tarafı ile tartışma olması bize bu misyonun temel sorunlarından birini gösteriyor. Alman askerleri, tamamen doğru hareket etti. AB misyonu İrini kapsamında, kendilerinden bekleneni yaptılar” ifadelerini kullandı.


              Oysa Yunan, bir komutanın yönettiği, Alman savaş gemisi, Libya’ya, gıda ve insani yardım malzemesi taşıyan, Türk gemisine baskın düzenlemesi, Uluslararası hukuku çiğneyerek, gemiyi durduran askerlerin, gemide bir süre arama yapmaları bir korsanlıktır.


.             Ayrıca Avrupa Birliği üyesi ülkelerin, dışişleri bakanları, Türkiye'nin, Kıbrıs açıklarında doğalgaz arama çalışmaları nedeniyle, seyahat yasağı ve şahısların mal varlıklarının, dondurulmasını içeren yaptırımlar için, yasal bir çerçeve oluşturulması konusunda, anlaşmaya varmışlardı. 


            Stratejik ortak ABD liderliğindeki, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) karşıtı uluslararası koalisyon, Suriye'deki müttefikleriyle, 30 bin kişilik bir sınır koruma gücü kuracağını açıklamıştı. SDG'nin, ana gövdesini Kürt Halk Savunma Birlikleri (YPG) oluşturucak.


             Bu gelişme sonrası, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, ABD'nin, Suriye'de 30 bin kişilik 'sınır gücü' kuracağını açıklamasına, tepki göstererek, "Bize düşen de bu terör ordusunu daha doğmadan boğmaktır" dedi.


             Sözde mütefik,  Fransa ise Paris ve Ankara arasındaki ilişkilerde, yaşanan krizle birlikte Avrupa Birliği (AB) liderlerine, Türkiye’ye, yönelik yaptırım uygulanması çağrısında bulundu.


            Avrupa Birliği, Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleri nedeniyle de Türkiye üzerinde ekonomik baskıyı artıracak, dört kritik başlıkta yaptırım uygulama kararı aldı.


             Oysa Türkiye, yıllardır Batı ülkelerinin, müttefiki olarak, üzerine düşen, her türlü fedakârlığı yaptı. Hatta soğuk savaş döneminde, batı ülkelerinin, ileri karakolu bile olmayı kabul etti.


               Türkiye, bugüne kadar, batının, bir dediğini iki etmedi.  Dünyanın, pek çok yerine, istenildiğinde, asker gönderdi. Ekonomisini, IMF’ ye teslim etti. Batı ülkelerinde, olan terör olaylarını, sürekli kınadı. Türkiye, batının müttefiki olarak, üzerine düşen her şeyi yaptı.


             Müttefik bilinen, batı ülkeleri ise tarihin her döneminde, Türk toplumuna karşı dost göründü ama en tehlikeli düşman oldu. Geçmişte, haçlı seferleri ile bugün ise mezhepsel ve etnik yapıyı körükleyerek, Türkiye’yi, zor durumda bırakma, alışkanlığını hala sürdürüyorlar.


              Batı ülkeleri, dün olduğu gibi bugün de, Türkiye’yi, etnik ve mezhepsel çatışmaları körükleyerek, terör örgütlerine de örtülü destek vererek, Türkiye ve bulunduğu coğrafyadaki menfaatlerini, kollamayı ve korumayı temel politika olarak benimsemişlerdir.


              Türkiye’ yi de bir çatışma içine sokmayı da her zaman,  kendi menfaatlerine uygun görmüşlerdir.


             öte yandan Avrupa Birliği, Türkiye’nin tam üye olma isteğine karşı,  bitip, tükenmez şartlarını, temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp gündeme getiriyorlar.   özelliklede Helsinki, Kopenhag,  kriterlerle,  hiç ilgisi olmayan, yeni ve aşağılayıcı ve ülke bütünlüğüne, zarar verecek şartları ise, bıkkınlık getirdi.


             Türkiye, dost ve müttefik bildiğimiz ülkeler tarafından, dört bir yandan kuşatılmış durumda. Türkiye geçmişte, yedi düvel karşı savaşıyordu. Şimdi de Türkiye Cumhuriyet Avrupa Birliği ülkeleri, yani müttefiklerine karşı, her cephede savaşmak ve mücadele etmek durumunda.


             Elbette, bu tablonun öncelikli sorumluları, çok partili dönemde, görev alan tüm siyasi iktidarlardır. Siyasi iktidarlar, AB ülkelerine ve özellikle de ABD’ ye karşı, teslimiyetçi politikalar izlemeselerdi, bugün arzu etmediğimiz, tablo meydana gelir miydi?


              öte yandan Avrupa Birliği’ ne, tam üyelik hayali ile pek çok yanlışlık yapıldı.  Terörist başı Abdullah öcalan’ın, Suriye topraklarından çıktığı, 9 Ekim 1999’ın üzerinden tam 21 yıl geçti. 21 yıllık aradan sonra,  örtülü  ABD ve AB destekli terör, daha kanlı hale geldi.


              ABD’nin, ortaya attığı ve bir yıl boyunca Türkiye’nin, elini kolunu bağlayan “Terörle Mücadele Koordinatörlüğü” de, Irak ve ABD tarafının oyalamaları yüzünden, işe yaramadı.    


             çünkü Amerika’nın, suriye ve Kuzey Irak’a, yönelik resmî politikası,  bu ülkleri federal yapıya dönüştürmektir. Amerikalı yetkililerin,  açıklamaları da bu çizginin, bugüne kadar hiçbir şekilde dışına çıkmamıştır..


               Ayrıca AB ve ABD’ nin,  Irak ve suriye stratejisi, Türkiye’nin, çıkarlarıyla bağdaşmıyor.


              Nitekim Dışişleri Bakanı çavuşoğlu, ABD’nin, Fırat’ın doğusunda attığını söylediği adımların, 'kozmetik adımlar' olduğunu vurgulayarak, ABD için 'sözde müttefik' ifadesini kullandı.


              Gerçek şu ki Türkiye’nin, müttefiki olduğunu söyleyen, ABD ve Avrupa Birliğine üye bazı devletler, türkiye ile ilgili,  her türlü tehditle mücadelede, Türkiye’nin, yanında değil, karşısında yer almışlardır. Türkiye’nin de özde değil. sözde, müttefikleri olmuşlardır.  


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi