7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

"ŞİİR YARATILAN HER ŞEYE SESLENİŞTİR"

Burhanettin çil, şiirde ulaştığı başarıyı düz yazıda da yakalayarak  hayatının arşivinden seçtiği anıları, edebi bir üslûpla okuyucularına  sunup ’’ bu kubbede bâki kalan hoş bir sadâ ‘’ bırakıyor.  
çil, şairliğinden gelen duygusallığını ve duyarlılığını anılarına yansıtarak mâzide kalan olayları, izlenimleri ve eleştirileri ilgi çekici bir anlatımla okuyucularına sunuyor.  Burhanettin çil, geçen yıl yayımladığı şiir kitabına Bergüzar adını koymuştu. Bergüzar kelimesi; anmak için verilen hatıra, armağan, yadigâr anlamlarını taşımaktadır. Şair, bu kitabıyla, şiir dünyasından çok olumlu tepkiler alarak ‘’Bergüzar Şairi’’ tamlamasıyla anılır olmuştu. Şair; sevdiklerine ve okuyucularına şiirlerini bir armağan ve yadigâr olarak bırakmıştı. Bu defa Burhanettin çil, anılarını topladığı ‘’Bizim Sokaklar’’ da  sevdiklerine ve okuyucularına yeni armağan ve yadigârlarla sesleniyor. Bizim Sokaklar’ın  girişine alınan dörtlük kitabın içeriği ve mesajı hakkında bilgi veriyor:
O eski sıcaklığı yok bizim sokakların,
Ah ü zârı dinmiyor asırlık konakların
Yanmıyor kandilleri kanatlı kapıların
Eski neşesi tadı yok bizim sokakların…
Bergüzar’ı değerlendirme yazımda ; ‘’Burhanettin çil’in şiiri;  yaylada yazıda bir göç çığlığıdır, mayası naralarla yoğrulmuş. alnı akıtmalı tayların kişnemesi, karagöz kuzuların melemesi, bozca potukların bozulaması ile çiğdem kokulu dağ rüzgârlarının uğultularının Türkmence söylenmesidir.’’ demiştim.
Bu defa Bizim Sokakları okuyunca, çil’in  büyük bir ustalıkla kullandığı şiir dilini düzyazıya da aksettirdiğini gördüm. ‘’Yaylada yazıda sere serpe yaşadım, minicik ellerimle ayaklarımla doğayı okşadım, gözlerimle aşılmaz tepelere , masmavi bulutlara binip dolaştım.Yağmuru, sulu sepkeni , çıvgını, fırtınayı boranı gördüm. Ardından altın rengi güneşin, bulutların başımı okşadığını gördüm. Islak çimenlerde kuzularla seviştim, oynaştım. Birlikte ana diye meledik, Koçların, keçilerin boynuzundan sakındık. Soğuk pınarlardan çağlayan derelerden birlikte sular içtik. Alıç ağaçlarından beraber meyvesini yedik. Gölgesinde efil efil esen yele karşı sere serpe uyuduk.’’  Şair çil, şiirlerinde sergilediği edebi sanatları, düz yazılarında  yaptığı betimlemelerle pekiştirmektedir. Bizim Sokaklar’ın Karacaören’de Hayat yazısında Şair çil, betimlemedeki ustalığını bir kez daha ortaya koyar: ‘’ Al keçeli evimizi buraya kurar, harmanımızı işlerdik. Güneş bir hançer gibi girerken ufkun bağırına, akşam güneşinden karşı tepeler kızıllaşır, dağlar morlaşırdı.Serin serin eser, can verirdi poyrazı.Bir güzellik çökerdi bağa,bostana.Gelinler kızlar kuyu başına gelir, gün boyu dövende dönen hayvanlar ve sürüler sulanırdı.’’
Bergüzar Şairi Burhanettin çil, Bizim Sokaklar’da mâzide bıraktığı ayak izlerini, bir geçmiş zaman gezgini gibi aramakta bazen buruk bozlaklarla söyleyerek ağlamakta, bazen palazlanan bir kuş sevinciyle mutlu nağmelerle şakımaktadır.
çil, Bizim Sokakları kronolojik bir düzenlemeyle başlayıp bitiriyor.Yazar ; çocukluğundan başlayarak, başında kavak yellerinin estiği gençlik dönemini, iş hayatını, olgunluk çağını… ufuklu kültürel birikimi ve yazı yeteneğinin gücüyle ifade ediyor.
ünlü Fransız yazar Andre Gide; ‘’ anı yazmak ölümün elinden bir şey kurtarmaktır.’’ diyor. İşte, yazar Burhanettin çil, ölümün elinden memleketine ait öyle güzellikleri kurtarıyor ki, bunlar gelecekte tarihçilerin, sosyologların ve Emirdağ sevdalıları tarafından adeta kutsal metinler gibi saygıyla okunacaktır.
Sevgili ağabeyim Burhanettin çil ile aynı memleketin sosyal hayatından, kültürel yapısından gelen birisi olarak, Bizim Sokaklar gibi bir anıt eser meydana getirdiği için teşekkürlerimi arz ediyorum. Bu eser, sonsuzluğa emanet edilen anılarıyla hep yaşayacak, tazeliğini, diriliğini koruyacaktır.
Yazar, anılarını  dürüst, samimi ve sorumluluk duygusunu ön plânda tutarak  ortaya koymaktadır. Duygu ve düşünceler yazarın içtenliğini yansıtmaktadır.
Emirdağ’ın  pek bilinmeyen sosyolojik ve tarihsel özellikleri çil’in  Bizim Sokakları’nda yeniden  gün yüzüne çıkmaktadır. Bugün olgunluk çağına gelmiş hemşerilerin hayâl-meyal hatırladıkları konular, yazar tarafından araştırılıp gerçeği bulunarak yazıya dökülmektedir.
Burhanettin çil; unutulmasına razı olamayacağı pek çok konu ve olayı okuyucularıyla paylaşarak tarihe bir not düşmektedir. çaydere, Karacaören, çarşı, yaylalar, Bademlik gibi mekânlar çil’in kitabında bir yazar gözlemiyle yeniden hayat bulmaktadır. Emirdağ’ın yarım asrı aşan geçmişinden toplumsal kesitler verilmesi, ilçenin nereden nereye ulaştığının da bir belgeseli niteliği taşımaktadır.
Bizim Sokaklar, bir sohbet havası ve anlatımı içinde, konusu üzerinde bilgilendirme amacı taşımaktadır. Dili,  yer yer sanatlı olmakla beraber yalın bir anlatımı vardır. Anlatım biçiminde ise tahkiye ( öyküleyici) metodu tercih edilmiştir.
Bu haftaki Pazar Sohbetimizi;   Bergüzar, Dem Vurur Teller ve Bizim Sokaklar  kitaplarını kültür ve edebiyatımıza kazandıran Burhanettin çil ile gerçekleştirdik.


 


Röportaj:


Yazı hayatınıza nasıl başladınız? Sizi şiire ve  yazmaya hangi  saik yönlerdi?
Bizim zamanımızda ilkokullarda  ‘’Güzel Sanatlar Köşesi’’ bulunmaktaydı. Bu duvar gazetesine öğrencilerin belli bir seviyeye ulaşmış resim, kompozisyon ve şiirler asılırdı. Benim elyazım güzel olduğu için bu köşeye yayımlanmak üzere verilen kompozisyon ve şiirleri temize çekerek öğretmenlerime teslim ederdim. öğretmenlerim  bunları tekrar inceleyerek ‘’Güzel Sanatlar Köşesi’’nde yayımlarlardı. Bu arada benim yazı ve şiirlerim ilgili köşede yer alırdı. Hatta burada çıkan bir şiirim hâlâ hafızamdadır:
Ben mektebe giderim,
Koyun kuzu güderim,
Okulumu, yurdumu,
Bayrağımı severim.
öğretmenlerim beni sürekli yazmam için teşvik ve takdir ederlerdi. O çağlarda,  şiir ve yazılarımın beğenilmesi ve kabul görmesi bendeki yazma hevesini kanatlandırdı. Ortaokulda ise,  Bekir Sıtkı Erdoğan’ın ‘’Kışlada Bahar’’ , Faruk Nafiz çamlıbel’in ‘’Han Duvarları’’ isimli şiirleri öğretmenlerim tarafından ezberlemem için bana tembihlenirdi. Bu şiirler daha çocukluk çağımda dilimde her an tekrarladığım pelesenk olmuştu. öte yandan hikâyeler okumamı ve yazmamı yine öğretmenlerim telkin etmişlerdi. Ortaokulda kütüphane sorumlusu olmam beni kitaplarla dost yaptı.
Milli Bayram törenlerinde öğretmenlerim şiirleri bana okuturlardı.
Bunun yanında memleketimde halkın güzel söz söylemeye ve şiirsel bir dil kullanmaya devamlı meyli olagelmiştir. Dolayısıyla aile ve çevre ortamı da beni  yerli yerinde kelime kullanmaya, etkili söz söylemeye ve güzel konuşmaya itmiştir.
Memleketimde çok zengin bir sözlü edebiyat kültürü olmasına karşılık bunların yazı geçirilmemiş olması, bendeki yazma sevdasını tetikledi. Aile ve çevre ortamından duyduğum sözlü kültür değerlerini yazıya geçirdim. Böylece  şair ve yazarlığa adım atmış oldum.
  
Şiir ve yazılarınız dergi ve dijital gazetelerde yayımlanmaktadır. Geniş bir okuyucu kitlenizin olduğunu bilmekteyiz. Size karşı duyulan yoğun ilgi ve sevginin sebebi nedir?
Kutlu Elçi; “Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız” derken toplumsal dayanışma, barış ve huzur kaynağının sevgiden geçtiğini ifade buyurmuştur. İnsanda kin, nefret gibi kötü duyguların da bulunduğu bir gerçektir. Bu duygularını yenmesini bilenler ‘insan-ı kâmil’ derecesine yükselir.
İnsan kendisine bahşedilen akıl sayesinde; sevgiyle nefreti, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini ayıt edebilir, bunlar arasında tercihte bulunabilir. Bu tercihin olumlu yönde olması insanı yüceltip saygın hâle getirir.
Asırların süzgecinden geçerek günümüze kadar ‘her dem taze, her dem yeni’ olarak getirdiğimiz kültürel mirasımız, bize ruh ve gönül güzelliği katarak geçmişten geleceğimize ışık tutmaktadır. Oluşturduğumuz gönül medeniyetinin temeli, esası şüphesiz sevgiye dayanmaktadır.
Ben sevgi şairiyim. Bütün yaratılmışlara sevgiyle bakmasını biliyorum. Okuyucularımın; ‘’üslubu beyan ayniyle insandır.’’ sözü gereğince benim eserlerimde kendilerini bulduklarına inanıyorum. Sevgi sözü, sinerji  meydana getirir. Durgun suda oluşan hâleler misali dalga dalga ruhlara, gönüllere yayılır. İşte bu  yüzden eserlerime karşı oluşan yoğun ilgi ve sevgin sebebinin bu düşünce olduğu inancındayım.

Bugüne kadar iki şiir ve bir anı-roman kitabınız yayımlandı. Kitaplarınız ve içerikleri hakkında bilgi verir misiniz?
Bugüne kadar üç kitabım yayımlandı. Bergüzar adlı şiir kitabım; aşk, sevgi, aile bireyleri ve doğa üzerine düzenlenmiştir. Bergüzar’da sevgiye ve sevgiliye saygı, hürmet vardır. Bunan yanında yanan yürek, köz olan sevda vardır. Bergüzar, aşk ve sevgi kitabıdır. Bergüzar’da; geçmişe özlem, yayla, göç, sevda, hayvancılık, töre, aile bağı gibi pek çok konuyu estetik unsurlar kullanarak şiirleştirdim. Kin ve nefretten uzak, sade, anlaşılır, sevecen ve yumuşak bir dil kullandım.
İkinci kitabım: Dem Vurur Teller ’deki şiirlerin  tümü rubai tarzında yazılmıştır. Burada az sözcük ve yoğun imgelerle çok şeyi anlatmak istedim. Felsefi, tasavvufi ve hikmetli dörtlükleri ihtiva eden bu kitabımda yine sevgi, hoşgörü, vefa ve kardeşlik gibi pek çok insani vasıfları şiirleştirmeye çalıştım.
üçüncü kitabım Bizim Sokaklar’da şairliğimin duygusallığını ve duyarlılığını anılarına yansıtarak, mâzide kalan olayları, izlenimleri ve eleştirileri ilgi çekici bir anlatımla okuyucularıma sunmaya çalıştım. Bu kitabımda, anılarımı şiirsel bir anlatımla roman tekniğine yakın bir üslupla ifade ettim.
Kitaplarım hakkında eleştiri yazıları yazarak onlara değer katan Prof. Dr. Müzeyyen BUTTANRI, Prof. Dr. Halil BUTTANRI ve Necmettin KOç hocalarıma teşekkürlerimi sunarım.
Güzel sanatlar içinde yer alan şiir hakkındaki düşünceniz nedir? Sizce şiirin sanat olarak anlamı nedir?
Şiir; mânâyı, söyleyiş ve duyguyu bir ses ve nağme halinde duymamızı sağlayan kelimelerin yekûnudur. Şiiri bu şekilde tanımlayabiliriz. Şiir içimizde bir sestir, yaratılan her şeye, doğaya, toprağa, güle, bülbüle sesleniştir. Kilimde nakış, yazmada oyadır, güzelin yanağına elma, dudağına kirazdır. İlkbaharda ibibik,  bademde çiçek, sonbaharda sarı yapraktır, resimdir şiir. Şiiri severek okumak, şaire saygı duymak, güzel şiir yazmak kadar önemlidir. Şiiri sevgi için keyif  için yazdım. Yaşam felsefeme uygun şiirler yazdım, anılara sadık kaldım.
Ben sevgi ile büyüdüm, saygıyla hayatımı devam ettirdim. Hayatta yapılan her şeyin karşılıklı olduğunu düşünüyorum. 
Şiir; az sözcük ve yoğun imgelerle çok şeyi anlatırken, öykü ana fikri ‘’ ağıza bir parmak bal çalmak’’ denilen kısalıkta anlatıp bitirir. Romanda ise çok geniş bir anlatım sahası vardır. Ama bu laf  kalabalığı anlamına gelmez. Ayrıntıyı görme, okuyucuyu içine alma ve konuyla roman kahramanlarını bütünleştirme bakımından roman daha avantajlıdır. çok çalışırsanız bir roman yazabilirsiniz, ama edebi niteliği olan bir şiir yazamazsınız. Şiir, çok uzun bir sürecin birikim ve deneyimini gerektirir. Bana göre şiir, öncelikli ve vazgeçilmezdir.
Şiire tutkunluğum bende bir sevdadır. Şiir yazmak, önce yürek ister, emek ister. Sudan duru, ince hisli duyguları gelinlik çağına gelmiş kızların kanaviçe işledikleri gibi ilmik ilmik örmek değerli okuyucularımıza sunmak elbette uykusuz gecelere yâr olmayı gerektirir. Şiire gem vurmak doğru değildir.

Pek çok sanatsal etkinliklere katılmaktasınız. Bu etkinlikler hakkında bilgi verir misiniz?
Uzun yıllardan beri, şiir ve yazılarımı önce dostlarımla daha sonra da çeşitli etkinliklerde okuyucularımla paylaşmaktayım. Şiir meclislerine katılmaya çalışırım. Şiir ve yazılarım çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlanmakta, eleştirmen dostlarımın değerlendirmeleri yer almaktadır. Keza şiir ve yazılarım ansiklopedilere girmiştir.
2013 yılında Osmangazi üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden Tayfun GüVENç, Prof. Dr. Halil BUTTANRI danışmalığında ‘’Burhanettin çil’in Hayatı, Edebi Kişiliği, Şiirleri ve Hikâyeleri’’ başlıklı tez hazırladı.
16 Mayıs 2014’te dostlarım tarafından Taşbaşı Kültür Merkezinde ‘’Burhanettin çil Vefa Gecesi ‘’ düzenlendi.
Prof. Dr. Müzeyyen BUTTANRI, eserlerimi inceleyerek edebi kişiliğim hakkında sempozyumlarda bildiri sundu.

lham kaynağı veya çıkış noktasını belirterek bir şiirinizi bizimle paylaşır mısınız?

Sevgi şiirlerimin ilhamı eşim Gürdal hanımdır. Kendisine pek çok şiir yazdım. Gürdal hanıma evlendiğimiz ilk günün (30 Nisan 1972) anısına yazdığım şiiri sizlerle paylaşmak isterim.  

HOŞ GELDİN  GüLüM

Eşim Gürdal’a
Sen geldin seninle doldu sol yanım,
Sefalar getirdin, hoş geldin gülüm.
Cana geldi tende yeniden canım,
Sefalar getirdin, hoş geldin gülüm.

Yaradan yaratmış özenmiş sana,
Top top zülüflerin ayrılmış yana.
Emirdağlarından gül sundun bana,
Sefalar getirdin, hoş geldin gülüm.

çıktığın merdiven şenlendi bugün,
Yuvanın temeli atıldı; öğün!
Kademli olasın, şen olsun düğün,
Sefalar getirdin, hoş geldin gülüm.

Neşelendi bugün girdiğin oda,
çalmadı çalgılar yas var komşuda.
El sözüne bakma sır verme yada,
Sefalar getirdin hoş geldin gülüm.


 


......


 


BURHANETTİN çİL’İN öZGEçMİŞİ


1943 Eylül ayında Afyonkarahisar-Emirdağ - çilli Mahallesi’nde dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu Emirdağ’da bitirdi.
1963 – 1964 öğretim Yılında Emirdağ-Gedikevi Köyü’nde vekil öğretmenlik yaptı. Devlet memuru olarak 1967 tarihinde Emirdağ Ağır Ceza Mahkemesi’nde yazman olarak göreve başladı. Yarım kalan tahsilini 1969 yılında Adalet Bakanlığı bünyesinde “Adalet Mektebi” ni bitirerek tamamladı. 1973 yılında yine Adalet Bakanlığı’nın açmış olduğu sınavı kazanarak İcra Müdürlüğü ünvanına sahip oldu. Yurdun çeşitli yerlerinde başarıyla yürüttüğü hizmetinin sonunda 1993 yılında emekli olarak görevinden ayrıldı.
Evli. iki çocuk babası ve iki torun dedesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7-Ahmet URFALI (DOLUNAY) Arşivi