2 Mart 2021 Salý 923 Okunma

YUNUS EMRE’NÝN ÖÐÜTLERÝ

    


    Risalet’ün Nushiyye, Yunus Emre`nin ruh, nefis, kanaat, gazap, sabýr, haset, cimrilik, akýl gibi konularýn iþlendiði, mesnevi nazým þekli ve aruz ölçüsüyle yazýlan önemli eseridir. ‘’Öðütler Kitabý’’anlamý taþýyan eser, 1307 yýlýnda yazýlmýþ ve 573 beyitten oluþmaktadýr.


Giriþi besmeleyle baþlayan eser, þu beyitlerle devam eder:


‘’Padiþah’ýn hikmeti gör neyledi;


Ateþ, su, toprak ve yele söyledi.


Getirdi topraðý çekip besmele,


 Kendi de hazýrdý orda heybetle.


Toprakla sudan yaratýp bir cisim,


 Verdi bu cisme Âdem diye isim!


 Sonra rüzgâr gelip kuruttu onu,


 Âdem’in cismi ondandýr, bil bunu!


 En son ateþ gelerek ýsýttý onu,


 Isýnýnca girdi bedene caný. ‘’


      Burada anasýr-ý erbaa (dört unsur)’dan söz edilmektedir. Anâsýr-ý erbaa felsefî bir terimdir. Yaþanýlan âlemde var olan nesnelerin asýllarý olarak farz edilen ateþ, su, hava ve topraktýr. Bu terim, felsefe tarihi içerisinde çeþitli teorilerin kalkýþ noktasý olmuþtur.


    Kitapta bireyin nefsi ile baþa çýkabilmesi için yaptýðý mücadele anlatýlýr. Ýnsan için imtihan yeri olan bu dünya geçicidir. Ýnsan, nefsi ile mücadele ederek  insan-ý kâmil  olabilir. Nefis terbiyesi, Ýslâm inancý çerçevesinde ele alýnmýþtýr. Yunus Emre, insanlarý kendi  iç yolcululuðuna çýkmaya davet etmiþtir. Nefsin tuzaklarýyla baþa çýkmak ancak kötü huylarla mücadele edilerek kazanýlýr. Ýhtiras, kin, öfke, cimrilik, hasetlik, hor görme, aþaðýlama yerine kanaatkâr olmak, sevgi ve sabýrla davranmak, yardýmlaþma ve cömertliði benimsemek, eþitlik ve hoþgörüyü savunmak Yunus Emre’nin öðütlerindendir. Bu ilkeler ayný zamanda Türk milletinin töresinde yer alan ve çaðlardan aþýp gelen insani deðerlerdendir.


   Yunus Emre, Öðütler Kitabý’nda aklý þöyle tanýmlar: ‘’ Akýl Padiþahýnýn kadimliði ýþýðýndandýr. Akýl da üç türlüdür: Biri akl-ý ma’âþtýr, dünya hayatýnýn dirlik ve düzenini bildirir. Biri akl-ý ma’âdtýr âhiret ahvalini bildirir. Birisi de akl-ý küllîdir, yüce Allah’ýn marifetini bildirir. Padiþah'ýn hidayet nurundan olan iman üç türlüdür: Biri ilmelyakîn, biri aynelyakîn, biri de Hakkelyakîndir. Ýlmelyakîn olan imanýn yeri akýl, aynelyakîn olan imanýn yeri gönül ve Hakkelyakîn olan imanýn yeri de candýr. Canla gelen iman canla gider.’’


  Yunus Emre, insanlýða kalýcý deðerleri öðütlemiþ, ‘’insan’’ olmanýn zorlu yollarýndan geçerek mutluða ulaþmaya çaðrý yapmýþtýr. Onu 700 yýllýk bir dönemde kalýcý kýlan ve daha ötelere taþýyacak olan bu kavramlardýr.


    Yunus Emre’nin Divan’ý tanýnmakta, Risalet’ün Nushiyye adlý eseri ise yeterince bilinmemektedir. Halbuki Risalet’ün Nushiyye, Divan’ýn bir noktada açýklamasý olarak kabul edilebilir. Bu bakýmdan Yunus Emre, ayný zamanda bu eserinden de takip edilmelidir. Türk insaný gönül dünyasýný bu tür eserlerle donatýp dünyaya seslenmede pencereler, kapýlar açabilir. Yunus’un insanlarý birleþtirici, bütünleþtirici anlayýþý, bütün varlýðý Tanrý için sevme görüþünden kaynaklanmaktadýr. O, dýþa deðil içe bakar. Hýrka ve taç peþinde olmamayý, gönlü geniþletmeyi öðütler.


    Yunus Emre’nin Öðütler Kitabý’ndan sabýr konusundaki þiiri hem Türkçe hem de anlam yönünden erginlik ve yetkinliðin doruklarýndadýr:


Sabýr gerek sana her hâl içinde


Sabýrsuz kimse kalur kâl içinde


Ki her kimde olursa sabr hâli


Olýsar hayr ile anun meâli


Býrak cümle iþi kýl sabr u tedbîr


Eren gönlinde olur sabrýla yir


Nebîdür ger velî yol sabra uðrar


Eger sen de varursan sabrýla var


Sabýr gözet sabýr„azîz olasýn


Sabýr beklerisen manî bulasýn


Sabýrsuz kiþilerün dirliði ham


Kim sabrýla eyi olur serencâm


Ögüt gerekise sabýrdan iþit


Onayým dirisen sabrý piþe it


Ne içün kim ola sabýr bitürür


Seni ulu saâdete yitürür


     Sözü, Namýk Açýkgöz’den  bir tespitle baðlamak yerinde olur: ‘’Yunus Emre, Türk milletinin, etnik olguyu aþmasýnda ve insanlýk alemine ulaþmasýnda, en etkili ortak isimdir. Onun þiirini söylediði dil ve bu dille yaratýlan edebi kültür, Türk milletinin, ‘’medeniyet kurucu millet ‘’ olma dinamiðinin en önemli birkaç unsurundan biridir. Þayet, Türk milletinin Yunus Emre þiirleri gibi bir ortak metni olmasaydý, ne Fatih Sultan Mehmet olurdu, ne  Süleymaniye, ne Fuzuli ve ne de Itri…’’