SADECE HASTA HAKLARI, SAĞLIKÇIYA ŞİDDETE DAVETİYEDİR-1

 


Yakın tarihimize baktığımızda Tıbbiye-i Şahane döneminden başlamak üzere ülkenin gelişimine yönelik girişimlerde, doktorlar daima öncü rolü oynamışlardır. çünkü bizler, diğer tüm mesleklerden farklı olmak üzere insanın bedeni ve duygusal özelliklerindeki hastalıkların tedavisinde doğrudan muhatap olan ve bu değişimleri hastalarla bizzat birlikte yaşayan, sevinçler yanında üzüntüleri de doya doya özümseyen konumdayız. İnsanlara şifa vermede Allah’ın yeryüzündeki halifesiyiz.


Bizlerin uğraştığımız kişi sağlam değil hasta olandır. Ve bu aşamada kişi kesinlikle yalan söyleyecek durumda olmayandır. En usta sahtekâr yapıda olsa bile, bu sırada kişi artık doğru olandır ve doğru konuşandır. çünkü tek düşüncesi ve beklentisi sağlığına kavuşmaktır. İşte bu nedenle de biz hekimler de, en masum hali ile kendini bize teslim etmiş olan kişiye biz de en dürüst ve masum halimizle yaklaşmak isteriz. Bu yaklaşımımızdan zevk alır ve karşılıklı duygusal bir bağ kurarak mutlu olmasını ve onun mutluluğuna bakarak biz de mutlu olmayı hedefleriz. çünkü onun mutluluğu bize yansıyacak ve biz de mutlu olacağız. Başka hiçbir meslekte, insanın bu yalın ve masum hali ile uğraşma şansı yoktur. Ve hiçbir meslekte, Allah’tan sonra, insana yardımda ve sağlığına kavuşturmakta kendini yetkin görme ve görülme şansı ve duygusu bulunmamaktadır. İşte bu nedenlerle de her insanın bilinçaltında doktor veya sağlıkçı olma isteği gizli olarak bulunmaktadır. Dolayısıyla da hekimlik, açık veya gizli imrenilen ve de kıskanılan bir meslektir.


       Zamanla da insan yaşamının önemi yanında maddiyatın önemsizliğini, kalp kırmanın ve yıkıcı ihtirasın gereksizliğini de iyice gözlemekteyiz. Bizim için hastamızın gülmesi ve sözle olmasa bile gözleri ile bize teşekkür eder gibi yapması ve sevecen bakışları, hiçbir maddi değerle değişilmeyecek mutluluk ve yaşam kaynağımızdır. Herhangi bir meslekte %10’luk bir bozulmuşluk ve mesleğini kötü kullanma göze batmaz ve tolere edilebilirken, hekimler içinde 1/1000’lik bir istismarcının varlığı hemen acımasız bir eleştiri yağmuru ile karşılanır ve nedense tüm hekimler suçlanır ve aynı kefeye konarak insafsızca yargısız bir infaz uygulanır. çünkü sadece biz doktorların başı kel!!!


İkinci Dünya savaşından sonra başlayan “İnsan Hakları” konusu, kör topal ve kaplumbağa misali ilerlerken, ancak 2000’li yıllardan itibaren önce “Hasta Hakları” gündeme alınmış, fakat kefenin diğer tarafında bulunan ve yukarıda farklı özellikleri olan “Hekim ve diğer Sağlıkçı Hakları” ndan en ufak bir söz bile edilmemiştir. 


Nisan 2005’te Eskişehir Tıp Fakültesinde yapılan “Yeni TCK’nın Sağlık çalışanlarına Getirdikleri” konulu bir toplantıda yaptığım bir konuşmada “Hasta Hakları” yanında “Hekim Hakları”nı da gündeme getirmiş olmam, bir öğretim üyesi tarafından şiddetle kınanmış ve “Sadece hasta hakları olur, hekim hakları diye bir şey olamaz” diye karşı çıkılmıştı. Bunun üzerine, hekim hakları konusunu ilk defa 2 Mayıs 2005 tarihli Medimagazin Gazetesinde “Sağlık çalışanının Taksirli Suçları ve Cezaları Farklı Olmalı” başlıklı köşe yazımda gündeme getirmiştim. Bu yazıda “Hekim-hasta ilişkisi Borçlar Kanunu’na göre akde dayanan bir vekâlet ilişkisidir. Bu ilişkide hekim teşhis ve tedavi işlemleri için yeterli çabayı göstereceğine dair bir akit yapmış olmaktadır. Akdin tarafları olan hekim ve hasta arasında karşılıklı hak ve sorumluluklar söz konusu olmalıdır.” demiştim. Devamla “sözel veya yazılı olmak üzere iki çeşidi olan akdin sözel olanı, hastanın hekime başvurusu ile başlar. Kansız teşhis ve tedavi işlemlerinde geçerli olan bu akitte, hasta bilgilendirme isteme hakkına sahiptir. Yine bilgilendirmeye dayanan yazılı akit ise kan alma dışındaki kanlı işlemler için (ameliyat, anjiyografi vs.) ve ciddi yan etkili bazı grup ilaçları kullanırken de şarttır (acil durumlar hariç). Akdin tarafları olan hekim ve hasta arasında karşılıklı hak ve sorumluluklar söz konusu olmalıdır.” Diyerek açıklamalarda bulunmuştum.


Bu yazılarımdaki temel yaklaşımım, “hekim-hasta beraberliğinde temel öge insandır ve her iki taraftaki insanı eşit şekilde göz önünde bulundurmak ve kollamaktır”.


Daha sonra da aynı konuyu 21 Kasım 2005 tarihli yine köşe yazımda ve daha ayrıntılı olarak tekrar gündeme getirmiştim. çünkü Sağlık Bakanlığı tarafından “Hekim Hakları” konusunun tek harfi bile zikredilmeden, sadece “Hasta Hakları” konusu işlenmeye başlanmıştı. Bu girişimler, bir süre sonra “Hasta Hakları Dernekleri” nin kuruluşu ile sonuçlanmışsa da yine Hekim ve diğer Sağlıkçı Hakları görmezlikten gelinmeğe devam ediliyordu. Son 15 yıldır “Hasta hakları, varsa yoksa hasta hakları” diye bağırılmaya başlandı. Ben de hasta hakları yanında hasta sorumlulukları ve hasta yakını sorumlukları ile hekim hak ve sorumluklarının da olmasının şart olduğunu yaza yaza dilimde tüy bitti.


Tabii bu arada “Yetkisize yetki verme” misalinde olduğu gibi, abartılan hasta hakları propagandaları ve hastalar sanki hekimlerle diğer sağlıkçıların amirleriymiş gibi bir hava oluşturmalar ve özellikle hekim haklarından hiç bahsedilmemesi sonucu, hekimler ve diğer sağlıkçılara yönelik tacizler, hakaretler, saldırılar ve yargısız infazlı öldürmeler, sanki bir düğmeye basılmışçasına gittikçe artmağa başladı. Son hediyemiz ve biz Hekimler ile diğer Sağlıkçıları iyice değersizleştiren 184 nolu “Sağlıkçıyı şikayet etme hattı” olmuş durumda. Bunun nice kurbanlarının doktor veya diğer sağlık çalışanı olarak kimler ve ne sayıda olduğunu, bağıramadıkları ve seslerini çıkaramadıkları için tam bilemiyoruz.


       İşyerinde tacize uğrama ile ilgili İngiltere’de yapılan bir araştırmada hekimlerin ve özellikle bayan hekimlerin %23’ünün, hemşirelerin ise % 41’inin cinsel taciz diye tanımlayacağımız sözel ve/veya fiili tacize uğradıkları saptanmış. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, sadece 2015'te günde ortalama 33 sağlık çalışanına şiddet vakasının kayıtlara geçtiğini, bunun 10'unun fiziksel, 23'ünün ise sözel olduğunu aktaran Bingöl, şöyle devam etti:


Sağlıkta Dönüşüm Programı, hastaları müşteri haline getirdiği ve sağlık sistemini ticarileştirdiği için sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti arttırmıştır. Son 5 yılda sağlık çalışanlarına yönelik 46 bin 361 şiddet vakası kayıtlara geçmiştir."


Sağlık-Sen'in Türkiye genelinde binlerce sağlık çalışanı üzerinde Eylül 2017’de gerçekleştirdiği araştırmaya göre, sağlık çalışanlarının meslek hayatı boyunca sözel, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalma sıklıkları tespit edildi. Araştırmada çalışanlara, "Sağlık çalışanları şiddete maruz kalma konusunda endişe yaşıyorlar mı, meslek hayatları boyunca şiddete maruz kalma sıklıkları nedir, şiddet kim tarafından gerçekleştirilmektedir, şiddet ne zaman ve nerede oldu?" gibi birçok soru yöneltildi. Buna göre meslek hayatı boyunca 11 ve daha fazla sayıda şiddete uğrayan sağlık çalışanlarının en fazla olduğu bölge yüzde 43 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu. Güneydoğu Anadolu'da meslek hayatı boyunca hiç şiddete maruz kalmayanların oranı ise yüzde 9,2'de kaldı. Şiddet sıklığında Güneydoğu'yu yüzde 33 ile Marmara ve yüzde 32 ile Akdeniz bölgeleri izledi. Şiddet sıklığının en düşük olduğu bölge ise yüzde 22 ile Karadeniz oldu. Sağlıkta şiddet en fazla Güneydoğu'da, en az Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde görülüyor. Araştırma, her 10 sağlık çalışanından 8'inin psikolojik ya da fiziksel şiddete maruz kaldığını ortaya koyarken, Güneydoğu'daki personelin yüzde 92'si her sabah işe giderken korku yaşıyor. Şiddet olaylarında Güneydoğu'yu, Marmara ve Akdeniz takip ediyor. Olumsuz vakaların en az görüldüğü Karadeniz'de ise sağlık çalışanlarının yüzde 72'si şiddete karşı nasıl davranacaklarına dair eğitim aldıklarını belirtiyor. Bu durum şiddeti azaltan faktör olarak değerlendiriliyor.


Haftaya inşallah devam etmek ümidiyle…


NOT-1: Şu kitaplarımın gelirleri ile Eskişehir Tıp öğrencilerine burs veriyoruz. Almanızla bize destek olursanız, öğrenci sayımız artacaktır: "DİN VE BEYİN", "TüRKçE KUR'AN", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "İSLÂM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL", "OKU! KONULARINA GöRE KUR'AN AYETLERİ" ve "KUR'AN'IN KULU KöLESİ MEVLANA".


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi