ORUÇ KONUSU-1

 


Arapça “Savm” kelimesinin Türkçe karşılığı “Oruç” olup, daha geniş anlamı ile “Bir şeylerden uzak durma, uygulamama, vazgeçme, mahrum olma” demektir.


Hz. İbrahim’den başlamak üzere bütün peygamberler tarafından tebliğ edilen ve son olarak vahiy edilip Hz. Muhammed aracılığı ile tebliğ edilen Allah'ın tek dini olan İslâm'ın Anayasa Kitabı Kur'an'da benim tespit ettiğim ve her biri de birer Allah’a ibad /kulluk etmek ve yaşam kuralları demek olan Muhkem /değişmez 440 ana kural bildirilmiştir. Bu hükümlerden biri olan oruç, Hz. Muhammed'ten önceki vahiy kitapları olan Tevrat ve İncil’de de yer almış bulunan ve nusüklar (ritüelli) diye tanımlanan şekilsel uygulamalardandır.  


Bakara-183: Ey iman edenler! Sizden önceki insanlara oruç farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki buna uyarsınız.


Tevrat Tarihler-10 /12. Bütün yiğitler gidip Saul'la oğullarının cesetlerini Yaveş'e getirdiler. Sonra kemiklerini Yaveş'teki yabanıl fıstık ağacının altına gömdüler ve yedi gün oruç tuttular.


Tevrat Tarihler-20 /3. Korkuya kapılan Yehoşafat RAB'be danışmaya karar verdi ve bütün Yahuda'da oruç ilan etti.


İncil Matta Bap-6/16:  Ve oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın, zira onlar oruç tuttuklarını insanlar görsünler diye suratlarını asarlar.


Oruç, hicretten bir buçuk yıl kadar sonra, yukarıda belirtildiği gibi Bakara-183 ncü ayet ile ve muhkem /değişmez ana hüküm olarak farz kılınmıştır. Bu sırada, daha önceleri Yahudilere de bir ay olarak farz edilmiş olan oruç, daha sonra terk edilip sadece bir güne indirilmiş, Hıristiyanlar da, oruç tutulacak gün sayısını yıllar içinde değiştirmişlerdir.


Oruç tutmak, yemek yememek veya içmemek ile sınırlı değildir. Beraberinde oruçlu olunan saatlerde cinsel yakınlaşmadan uzak durmak ve kötü söz söylememek yanında, yine her biri birer ibad /kulluk etmek olan Kur’an’ın diğer bütün muhkem /değişmez ana mesajlarına da uymak demektir.


Bakara-187. Oruç gecelerinde cinsel ilişkide bulunmanız size helâl kılındı. Eşler birbirlerinin temsilcileri ve sırlarını gizleyen birer elbise gibidir. Allah, bu konudaki sıkıntılarınızı bildiği için olumlu yaklaştı ve nefsinize yasaklamakta olduğunuz bu serbestliği verdi. Artık Allah'ın, si­zin için belirlediği sınırlar içinde eşlerinizle cinsel ilişkide bulu­nabilirsiniz. Şafak vakti, gecenin karanlığı iyice kayboluncaya kadar /beyaz ile siyah ipliğin birbirinden ayırt edileceği ana ka­dar yiyin, için. Sonra akşamın karanlığı başlayıncaya kadar orucu tutun. Mescitlere (İslam’a ikna etme, sosyal dayanışma, yardımlaşma toplantıları, Kur'an eğitimi ve Namaz için)  gideceğiniz zaman ise akılları karışır diye eşler ilişkide bulunmasın. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır ve sakın onları çiğne­meyin. İşte Allah insanlara ayetlerini /kurallarını böyle açıklar. Umulur ki uyarsınız.


Dolayısıyla oruç tutmak demek, kötü alışkanlıklardan ve kötülüklerden uzak durmaktır. Kendine veya başkalarına (canlı veya cansız) zarar verici söz ve davranışlara yönelik söz söylememek ve varsa böylesi olumsuz bir kararı uygulamama iradesini gösterebilmektir. Yani orucu sadece beslenmek-doymak niyet ve amacı ile herhangi bir şey yemekten ve susamışlığı gidermek üzere içmekten uzak durmak olarak değerlendirmek demek, orucu çok basit ve sadece bir yasaklayıcı olarak görmek demektir. Halbuki oruç, bir taraftan nefslerimiz ile mücadele amaçlı iradeyi güçlendirici ve insanın kendine olan güvenini arttırıcı etki sağlarken, diğer taraftan da vücut sağlığına olumlu katkılar sağlayan bir özelliktedir. Ayrıca oruç, sabırlı olmayı ve Allah’ın vermiş olduğu nimetlerin kıymetini bilmeyi ve şükretmeyi pekiştirici role de sahiptir. Yine oruç, diğer tüm ibad /kulluk etmeler gibi insanın Dünya dersleri olan nefs dediğimiz bazı olumlu özelliklerini pekiştirici faydalar sağlayacaktır ve bu amaçları - hedefleri gerçekleştirmek için yararlandığı bir araçtır. Fakat amaç değildir. çünkü oruç tutmaktan temel amaç, olumsuz nefsleri öldürmeye, olumlu olanları ise orta düzeyde /sıratan müstakiymde uygulamaya yönelik çaba azmini ve iradeyi güçlendirmektir. 


Bu özellikleri ile Oruç tutmak, diğer bütün muhkem /değişmez ana kurallar gibi, kadın ve erkeğin eşit derecede sorumlu tutulduğu ve şekilsel olan ibad etme yöntemlerinden biridir.


Ahzab-35. Ey insanlar! Şunu iyice bilin ki, sizlerden de Müslüman erkekler ve kadınlar, Mümin erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, sözlerine sadık olan erkekler ve kadınlar, güçlüklere sabreden erkekler ve kadınlar, Allah’ın rızasını gözeten erkekler ve kadınlar, yardımsever erkekler ve kadınlar, oruç tutan ve kendini olumsuzluklardan uzak tutabilen erkekler ve kadınlar, iffetlerini koruyan er­kekler ve kadınlar, şirk-ortak koşmadan sadece Allah'ı ön planda tutup anan erkekler ve kadınlar var ya, işte Allah onların da hepsine bağışlanma ve karşılık olarak büyük bir ödül hazırlaşr.


Dikkat edilmesi gereken bir konu, orucu uygulamak, başka bir ahlâkî ve davranışsal ibad /kulluk etmeyi, yani muhkem /değişmez ana kuralı yerine getirmeyi engellememeli ve tercihte ısrarcı olunmamalıdır. Diğer bir ifade ile başkalarına fayda sağlayacak başka bir girişime, işe, çalışmaya engel olmamalıdır.  Mevcut bir hastalık nedeniyle veya oruç açlığının kişiyi işini aksatacak hale getirmesi sonucu oruç tutamamaya karşılık fidye prensibi, iş yoğunluğu nedeniyle oruç tutamayacak ve işi zarar görecek kişi için de söz konusudur. çünkü Kur’an, ilim yapmayı ve çalışmayı, yani başkasına yarar sağlayacak görevde olmayı da bir ibad /kulluk etme yöntemi saymaktadır. Bu konu, Bakara-184’te açıkça belirtilmiş ve mevcut bir hastalık veya oruç açlığı nedeniyle vücudu veya düşünsel kapasitesi dayanamayıp, olumsuz etkilenen ve aksayan kişi için bir fakiri (maddi durumu uygun ise) doyurmak şeklinde yardım etme kolaylığı sağlanmaktadır,


Bakara-184. Oruç tutulacak günler sayılı günlerdir. Ancak hasta veya yolculukta olanınız, tutamadığı günlerin sayısınca di­ğer günlerde tutsun. Veya tutmadığı günler karşılığı fidye olarak bir yoksulu doyursun veya varsa bir ihtiyacını gidersin. Her kim gönül isteğiyle, daha fazla hayır yaparsa ken­disi için de hayırlıdır. Ancak şunu bilin ki, telafi orucunuzu tutmanız sizin için daha hayırlıdır.


Maddȋ durumu uygun olmayan ise sadece dua etme ile yetinecek demektir.


Ayetten de anlaşıldığı gibi, oruç süresince beslenmenin olmaması nedeniyle zarar görecek bir hastalığı bulunması gibi,  kadınlar için aybaşı kanamalı günler de bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Aybaşı halinin genellikle ilk 2-3 günü bol kanamalı ve sancılı olabilmekte, diğer günlerde ise kişi bu durumuna dayanabilir ve normal yaşantısına dönecek bedensel güce ulaşabilir. Dolayısıyla bu günlerde, hanımlar kendi kararı çerçevesinde olmak üzere orucuna devam etmek istiyorsa devam edebilmelidir. Kur’an’da kadının bu doğal ve sayılı günler olan hastalık halinin, oruç dışında başka herhangi bir ibad /kulluk etme yöntemini, dinin diğer gereklerini yerine getirmesini, Kur’an’ı  okumasını veya dua etmesini ve namaz aktivitelerini yerine getirmesini engelleyeceğine ilişkin herhangi bir ayet-mesaj bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu konularda olumsuz görüş bildirme, Kur’an’da olmayan bir yasaklamaya girmiş olacaktır.


Haftaya aynı konuya devam etmek üzere. İnşallah….


NOT: Şu kitaplarımın gelirleri ile Eskişehir Tıp öğrencilerine burs veriyoruz. özel günlerinizde kitaplarda hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: "DİN VE BEYİN", "TüRKçE KUR'AN", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "İSLÂM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL", "OKU! KONULARINA GöRE KUR'AN AYETLERİ" ve "KUR'AN'IN KULU KöLESİ MEVLANA", “TEVRAT VE İNCİL’DE öNCEKİ İSLAM” ve “KUR’AN VE SON İSLAM”.


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi