Sivil Toplum ve Vatandaş Birey

Son 200 küsur yıldır Batı kültürünün etkilerini toplumsal yaşamımızda yoğun olarak hissediyoruz. özellikle son 50 yılda medya, iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmenin katkılarıyla bu etkileşim yüksek düzeylere ulaştı. Geleneksel kültür ile yoğurup benimsemeden oluşan bu kültür alışverişi, garip bir anlama ve algılama biçimi oluşturdu. Kendini Batıya katı bir şekilde kapamış olanlar dışında; pek çok kişi, kendi sosyal yaşamımızı ve değerlerimizi Batı kalıplarına göre anlamaya ve algılamaya başladı.

Batı ile Doğu arasında dinsel içerik ve tarzdan başlayarak kültürel değerlere kadar pek çok sosyal alanda önemli farklar var. Bunlar arasında yönetme modelinin önemli bir yeri bulunmakta…

Bizim de aralarında bulunduğumuz Doğu toplumlarında merkezci bir yönetim modeli süregelmiş yıllardır. Devletin büyük, kulun (vatandaşın) küçük olduğu bu egemenlik ve yönetim (ve hatta meşruiyet) modelini Doğu Roma’dan başlayarak Bizans’ta, Selçuklu’da, Osmanlı’da ve son olarak Cumhuriyet’te görüyoruz.

Bu nedenle; merkezci geleneğe ve tarihe sahip toplumlarda birey kimliğinin ve hukukunun yeterince gelişmemiş olması olağandır. ülkemizde görülen durum da budur.

Birey kimliğinin, bir başka deyişle birey olabilme güven ve cesaretinin yeterince gelişmediği toplumlarda birey hukukuna dayalı mekanizmaların da işlemeyeceği ortadadır. Nedir bu mekanizmalar? örneğin temsil sistemi… Seçerek Ankara’ya gönderdiğimiz temsilcilerimizi gözönüne getirin. Bu kişiler, Ankara’da (merkezde) kimin temsilcisi gibi davranmaktadır? Daha seçilir seçilmez; yerelin temsilcileri olduklarını unutup “merkezin adamları” olmamışlar mı?

Bir başka örnek vereyim. örneğin devletle bir sorun konusunda karşı karşıya geldiğiniz durumu düşünün. Sizin bir vatandaş, devletin ise devlet olması nedeniyle zaten yarışa geride başlıyorsunuz ve muhtemelen ilgili iddianızda da daha baştan kaybetmeye adaysınız. çünkü O, devlettir; ne olması gerekirse ona sizin adınıza karar verir ve gereğini yapar. Hangi isimleri alıp alamayacağınıza; din ve mezhebinizin, etnik kimliğinizin ve hatta cinsiyetinizin ne olduğuna da…

Bu sözünü ettiklerim, bir devlet karşıtı söylem değil. Devlet ile vatandaşın birbirlerine karşı olan pozisyonlarının gözden geçirilmesi ihtiyacının ifadesidir. Bu ihtiyacın gereği olan değişim ise AB vb. gibi dış odakların zorlaması ile değil, kendi iç dinamiklerimizle gelişmek zorundadır.

Batının sivil topluma ve bireye bakışı ile, toplumumuzun ihtiyacı olan yaklaşım arasındaki temel fark buradadır. Bize özgü sivil toplum anlayışı, geleneksel devlet karşısında yurttaş olan bireyin pozisyonunun güçlendirilmesidir. Birey hukukunun, cesur olmaya ihtiyaç duymadan herkesin sadece yurttaş olduğu için yararlanabildiği bir hukuk olmasına çalışmaktır.

özetle; toplumumuzun ihtiyacı, hak ve özgürlüklerini kolaylıkla kullanabilen, yurttaş olmanın bilincinde ve ülkeyi tehdit eden sorunların kendi sorunları olduğunu bilen, sorumlu ve katılımcı bireyin geliştirilmesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi