Değerler ve Eğitim



Değerlere sahip çıkılıp geliştirilmiyorsa yozlaşma başlar. Böylece bir zamanlar toplumun veya genel anlamda insanın temel değeri olan bir konu bir sömürü veya istismar mekanizması haline gelir. örneğin fedakârlık böyle bir kavramdır. Eğer fedakârlık konusu sınırların ötesinde abartılırsa, bir kölelik sistemi haline dönüşür. Bir başka örnek olan yardımseverlik de böyledir. Eğer bu değere anlamına uygun olarak yaklaşılmazsa, veren ve verilen taraflar için bir rant sistemine dönüşür.

Eğer bir alanda amatörlüğü biraz olsun aşan ilgi bir temel eğitim üzerine kurulmuyorsa; sürecin sağlıklı işlemesi mümkün olmuyor. Bu nedenden dolayı iyi çevre gönüllüsü, konunun hakkını veren insan hakları savunucusu veya yetkin özgürlük savaşçısı olamıyoruz. Sosyal yaşam modelimiz de eğitimin eksikliklerini tamamlayabilecek nitelikte değil.

İsterseniz bir başka örnek vereyim. Okulda günlük yaşamla ilgili birçok konuyu öğrenmiyoruz. Kendi giysimizi ütüleyebilmeyi veya ihtiyacımız olduğunda karnımızı doyuracak yemeği yapabilmeyi öğrenmediklerimiz arasında sayabilirim. Eğer evdeki yaşamımız bunları öğrenmemizi sağlamıyorsa, daha sonraki yıllarda buna benzer becerileri edinmemiz kolay olmuyor.

El sanat ve becerileri konusunda da benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Bir müzik aleti çalmayı öğrenmek; ebru, hat veya koleksiyonculuk gibi alanlarda merak ve beceri geliştirmek, eğitim veya iş alanımızdan farklı bir konuda amatör merak geliştirmek de sayılabilir. çevrenizdeki insanları hatırlayın. Kaç tanesinin günlük meşgalesi dışında başka ilgi alanları var. Ne kadar az değil mi?

Okullar bize yaşamla ilgili bazı temel bilgi ve becerileri kazandırır. Okulun kalitesi düştüğünde; edinilen bilgi ve becerilerin nitelik ve niceliğinde de düşmeler olur. Temel eğitimin eksik bıraktıklarının evde veya sosyal yaşam içinde başka mekanizmalarla tamamlanması gerekir. Eğer bu tamamlama sağlanamıyorsa, bireysel kimlikte bazı eksiklik ve zafiyetlerin oluşması normaldir.

Günümüzde sivil toplum alanında yaşadığımız sıkıntıların nedenleri arasında; hem eğitim sistemimizdeki sorunlar hem de sosyal yaşamın bu sorunların çözümü yönünde katkı koyamayışı var. örneğin kendi işinde ve evinde planlama ve bütçeleme konusunda başarılı olamayan bireyin, bunu bir sivil toplum kuruluşunda veya meslek odasında da başarması beklenmez.

Eğer bugün sivil toplumla ilgili bazı algı ve davranış bozuklukları yaşıyorsak, bunun nedenlerini sadece sivil toplumun kendi unsurları içinde aramamak lazım. Pek çok konuda olduğu gibi sorunların gerçek kaynakları, günlük yaşamımızı büyük oranda işgal eden kurumların içindedir. örneğin okuldadır, ailededir veya iş ortamındadır.

Sosyal yaşamdaki sorunları eğitimsizliğe bağlamak gibi bir alışkanlığımız var. Sanki her vatandaşa daha fazla eğitim versek her şey yolunda gidecekmiş gibi abartılı bir hava oluşturduğumuz oluyor. Hiç kuşkusuz; günümüzde eğitimin ve sürekliliğin önemi artmış halde. Ama dünya örnekleri sorunların çözümünde eğitimin yeterli olmadığını da gösteriyor.

Sorunları aşmak için öncelikle eğitimin yaşamla doğrudan ilişkisini kurabilmek lazım. Eğitim ve reel yaşam arasında doğru ilişki kurulamadığında, sağlıklı bir geleceğin tasarlanması da mümkün olmuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi