Birey Olarak Özgürlük

 


 


Doğa, bize insan ve toplum yaşamı için önemli veriler ve örnekler sağlıyor. Maddenin katı, sıvı, gaz ve plazma olmak üzere dört temel hali var. Bunlardan katı hal maddenin en durağan, gaz ise en kaotik halini ifade ediyor. İnsanlar ve toplumlar olarak biz de bu modele uygun davranıyoruz. Hukuk, töreler, alışkanlıklar ve toplum yaşamının kuralları bizi –maddenin katı hali gibi– daha az kaotik olmaya yönlendiriyor.


 


çocukluğun ve gençliğin yüksek hareketliliğinden bir süre sonra kurallara uyumluluk açısından daha ‘istikrarlı’ ve denetimli hale geliyoruz. Bu durum, yükselen iç enerjimizi dışa yansıtmakta akarsuyun önündeki baraj gibi davranıyor. Gene de biriken enerji deşarjını sağlamak için sanat, spor, eğlence ve normal ötesi emek harcama gibi çözümler bulmaya çalışıyoruz. çoğu zaman bu eylem biçimleri biriktirdiğimiz enerjiyi boşaltmak açısından kendimizi ‘ikna ettiğimizi’ varsaydığımız bir illüzyon olabiliyor.


 


Başka bir örnek vereyim. İçinde yemek pişen bir düdüklü tencereyi göz önüne getirin. Ocaktan verilen ısıyla birlikte tencere içinde yer alan malzemenin içerdiği su buharlaşmaya başlıyor. Su, daha kaotik bir hal olan su buharına (gaza haline) dönüşüyor. Eğer tencerenin ‘düdüğü’ dediğimiz emniyet supabı olmasa bir süre sonra patlama noktasına gelir. Emniyet supabının açılması ile birlikte fazla su buharı dışarı çıkıyor. Ama supapta –fazla buharı dışarı atmasına engel olacak biçimde– bir problem oluşsa gene patlama tehlikesi ortaya çıkar.


 


İnsan kendini bilgi edinerek ve deneyimler yaşayarak geliştirir. Yeni yetenekler ve beceriler edinir. Zihinsel yapısına da bağlı olarak duygusal ve düşünsel yönden giderek daha nitelikli konumlara yükselir. Bu durumun bir başka okunması kişinin ‘daha fazla enerji üretebilir’ bir konuma geçmesidir. Eğer kişinin uzak ve yakın sosyal, kültürel veya düşünsel - duygusal çevresi –ya da öz denetimi nedeniyle doğrudan kendisi– bu enerjiyi harcamasına geçit vermiyorsa bu durumda bir ‘patlama riski’ oluşmaya başlar. Hiç kuşkusuz; patlama riskinin gerçeğe dönüşmesi çevrenin ve kişinin özelliklerine göre zaman, mekân ve şekil farklılıkları gösterebilir.


 


özgürlük kavramı “herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumunu”, bir başka deyişle “her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumunu” ifade eder. Duygu, düşünce ve davranışlarımıza ‘tanımlar ve kurallar’ getiren dış ve iç çevre kuralları ve şartları, etrafımızı çeviren –güya bizi olumsuzluklara karşı koruyup kollayan– dikenli tellerdir.


 


Bireyler olarak biz de istikrarlı kalmak, korunup kollanmak adına dikenli tellere razı olup kendimizi ifade etmek anlamına gelen iç enerjimizi dışa akıtmak özgürlüğünden ödün veririz. “El âlem ne der” riski nedeniyle ‘kendimizin ne deyip yapacağından’ vazgeçeriz ya da kendi özgürlüğümüze sınırlar koyarız.


 


Burada bir noktaya dikkat etmeliyiz. özgürlük kavramı kendimiz (ben) açısından üç farklı unsurdan oluşur. Birincisi; uzak ve yakın çevrenin dayattığı tanımlar, kurallar, alışkanlıklar, ezberler ve sosyal sözleşmeler olmak üzere dış etkilerdir. İkincisi; kendi ‘öz ezberimiz’ nedeniyle kendimize koyduğumuz kısıt ve sınırlardır. üçüncüsü ve belki de en önemlisi ise gerek dış gerekse iç ‘mahalle baskısı’ konusunda bizim kendi algı modelimizdir. Buna bizim için uygun bulunup tanımlanmış alanda istikrarlı yaşama, ama buna karşılık özgürlüğü kısıtlama ya da bağımsız düşünce ve eylemler için özgürlüğü tercih etme arasındaki ödünleşme diyebiliriz.


 


Eğer bir iç enerji kaynağımız yoksa üzülmemizi gerektirecek bir durum da yoktur. Sonsuza kadar ‘istikrar’ içinde yaşayabiliriz. Eğer bilgi ve deneyim birikimimiz, beceri ve yeteneklerimiz, duygu ve düşünce potansiyelimiz üzerinde kurgulanmış bir enerji kaynağımız varsa, bu durumda deşarj edilemeyen enerji nedeniyle düdüklü tencerenin bir gün patlama riskine karşı ‘istikrar’ ile özgürlük arasında ‘tercih’ demeye dilim varmıyor ama ‘ayar’ yapmamız gerekebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi