Sadelik ve Yaşam Sevinci

 


 


Virüs salgını yaşamı nedeniyle yaşamı adeta minimize ettik. Bu durum, kriz sonrasında sade ve yalın bir yaşama dönebilir mi? önceki yazımda yaşamın sadeliğinden ve onun aslında basit olan kurallarından söz ediyordum. Hatırlarsanız, ilk yaşam kuralınız ‘iyi niyet ve iyi tavır’ olmalıdır demiştim. Bu durumu bir aynaya benzetebilirsiniz. Ona iyi niyet ve iyi tavırla yaklaştığınızda, o da size aynı şekilde yaklaşacaktır. Yaşamımızdaki bazı olumsuz deneyimleri abartarak iyiliğin bayrağını yere indiremeyiz.


 


Kişisel gelişimi esas alan pek çok yazımda ve neredeyse her konuşmamda iyi bir yaşamın kuralları arasında saygı, hoşgörü ve empatiyi sayıyorum. İnsan başkaları ile olan ilişkilerini saygı temeli üzerine inşa etmelidir. Hatta sadece insanlara karşı saygılı olmak yetmez; saygı konusunda tüm canlı yaşamına ve bir yaşam alanı olarak dünyaya da saygılı olabilmeyi bilmek zorundayız.


 


İnsan, elinden geldiğince kendi olmalıdır. Kişinin doğruluğu kendisi için bir yön tabelası yapması zihin ve duygu dünyasına rahatlık ve kolaylık veren bir niteliktir. 


 


“Kendi olmayı” önemsiyorum ve yazılarımda bunu sıklıkla tekrar ediyorum. O yazılarda bu sözleri sade yaşamın erdeminden söz etmek amacıyla söylemiştim. Bu arada yaşamı karmaşık hale getirerek onun özündeki basitliği gözden kaçırdığımızdan ve basit kurallar yerine karmaşıklığı tercih ederek kendi mutsuzluk yazgımızı kale aldığımızdan söz etmiştim.


 


Yaşamda doğal biçimde güçlükler, zorluklar ve engeller vardır. Genelde zorluklar ve kolaylıkların insanlar arasında eşdeğer olarak dağıldığına inanmamız gerekir. Bu nedenle kişinin kendisini dünyanın en bahtsız insanı ilan edip kahretmesi kabul edilebilir değildir. Her türlü zorluk ve engel ortadan kaldırılabilir.


 


önemli olan, gelecek beklentilerimize uygun olan konularda azimli, gayretli ve sabırlı olabilmektir. Maymun iştahlılıktan kendini uzak tutup hedefine kilitlenen insan, kendi basit yaşam kurallarını oluştururken sonuçlar açısından verimli bir yola da çıkmış olacaktır.


 


Kendi ölçülerimde en sevdiğim özelliklerimden birisi öğrenme tutkumu hiç kaybetmemiş olmamdır. Küresel çağ’da hızla miktar ve çeşitlilik olarak artan bilgi beni de korkutmuyor değil. Kendi kütüphanemde, bir kitapçıda, bir belgesel film izlerken veya Internet ortamında araştırma yaparken bilginin her anlamdaki büyüklüğü karşısında ben de ürküyorum. Hiç kuşkusuz; hiçbir zaman bilginin bu hızlı temposuna erişemeyeceğim. Yarışı onun kazanacağı daha baştan belli. Ama Kuzey Yıldızı’na erişmesinin mümkün olmadığını bilen ama yine de denemekten vazgeçmeyen ateş böceği gibi –her ne varsa âlemde– öğrenmeye çalışıyorum.


 


Bilgi sonsuzdur; öğrenmenin hızı, hiçbir zaman bilginin hızına ulaşmayacaktır. Ama dağın zirvesine ulaşmaya çalışan dağcılar gibi öğrenme tutkumuzu sonsuz yapabilmeliyiz. Sürekli öğrenme, yaşamı –karmaşıklaştırmak bir yana– doğru bilgiye erişenler için basitleştirici bir faaliyettir.


 


Eski yıllarda tanıştığım bir sokak fotoğrafçısı, annesinin dua ederken “Allah’ım, bana yaşam sevinci ver” dediğini söylemişti. Bu küçük anekdot, beynime çakılıp kalan örneklerden birisidir. Başımızdan çok üzücü olaylar geçmiş olabilir; ama her durumda yaşamdan tat alabilmeyi başarmak zorundayız. İnsan, beden ve zihin – duygu dünyası olarak yaşamın lezzetini duyabilmelidir. Bunun kurallarının başından onun her anlamda sadeliğini görebilmesi gelir.


 


Yaşamınızı sadeleştirmeyi deneyin. Karmaşıklığın her unsurunu yaşamınızdan söküp attığınızda, mutluluğa birkaç adım daha yaklaştığınızı hissedeceksiniz. Sadeliğin el verdiği mutluluk, bahar başında açan çiçeklerin çıtırtıları gibi heyecan vererek gelir.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi