Kendini İyi ve Yaratıcı Hissetmek

 


 


üretken ve yaratıcı olmadığımda kendimi çok huzursuz hissederim. Bazen bir günlük yazıya başlamak bir azap halini alır. Ne yazacak bir konu bulabilirim, ne de ilk sözcüğü yazmak amacıyla bilgisayarın tuşuna basabilecek kadar gayretli olabilirim.


 


Pek çok örnek durum bana gösterdi ki; bu olumsuz hal çevre şartlarından kaynaklanmıyor. çoğu zaman sorun bende oluyor. Bedensel veya zihinsel sağlığımda engelleyici bir sıkıntı olmadığı halde gerekli motivasyonu sağlayamıyorum. Böyle durumlarda kendime düstur olarak belirlediğim bir söz var. Kimi zaman hayli zor olsa da; kendi kendime “Başını eğip ayağındaki çamura değil, başını kaldırıp gökteki ışığa bak” diyorum. Kendimi iyi, yeni ve yaratıcı bir şeyler yapabileceğim konusunda ateşliyorum. Ardından bir kurgu kafamda oluşmaya başlıyor ve ilk sözcüğü diğerleri izliyor.


 


İşletmelere kurumsal danışmanlık yapanların sıklıkla karşılaştıkları örnek olaylar var. Ziyaret ettiğim bir işletmede tanık olduğum bir zafiyet veya eksikliğe işaret ettiğimde çoğu zaman bilinen bir geri dönüş alırım. İşletme sahibi veya üst yöneticisi bu eksikliği veya zafiyeti gidermesinin önünde duran sayısız engelden söz eder. Kimi zaman maddi kaynak yoktur, personel yeterli değildir, yatırım yapmaları mümkün değildir; bazı durumlarda ise ekonomi istikrarsızdır, çevredeki işletmeler işbirliğine açık değildir. Bunlara sayısız ek yapılabilir.


 


Sorun yaratmak ya da mevcut sorundan şikâyet ederek başarıya ulaşılmaz. Her zaman pist dardır, müzik kötüdür veya orkestra ‘tenekedir’. önemli olan, ana (kaynak) sorunu tespit ettikten sonra çözmek üzere akılla, cesaretle ve azimle sorunun üzerine gitmektir.


 


Pek çok ekonomik işletme kötü gidişini çevre şartlarına bağlar. Genel şartların iyileşmesi ile kendi gemisinin de karaya oturmuşluktan kurtulacağına ve yüzmeye başlayacağına inanır. Hâlbuki iş kültürü ve aklı hem iyi hem de kötü zamanlar içindir. örnek vermek gerekirse akıllı borsa yatırımcısı borsa inerken de yükselirken de kazanır.


 


Yukarıdaki yaklaşımı kendi kişisel yaşamımızı temel alarak da geliştirebiliriz. Hepimizin kişisel yaşamımızdan şikâyet etmek için yeterli nedenimiz vardır. Ama önemli olan, mevcut kaynaklarımızı ve akıl varlığımızı kullanarak önümüzdeki sorunları aşabilmektir. Büyük başarıları yakalamış insanların yaşam öyküleri engeller karşısında yılmamanın örnekleri ile doludur.


 


Hani bir söz var: “Un, yağ ve şeker var ama helva yapamıyoruz.” Gerçekten gerekli ve yeterli kaynaklara sahip olduğu halde arzu ettiği başarıyı yakalayamamış pek çok kişi ve kuruluşu biliriz. Sonuç olarak başarısız örnekleri pek çoğunda eksik olan şeyin hiç var olmamış veya yolda kaybedilmiş heyecan olduğunu izlemek ilginçtir.


 


Heyecan –insan veya kuruluş olsun– bir sistemin motorunu harekete geçiren ve sürdürülebilirliğini sağlayan enerji kaynağı gibidir. Aşktan işe, eğitimden spora kadar hangi alan söz konusu olursa olsun, eğer heyecan yitirilirse bıktıran bir monotonlaşma başlar. Adım adım kaçınılmaz sona doğru gidilir. Buluşmaya, işe veya okula sürünerek gitmenin arkasındaki eksiklik kaybolan heyecandır. Bu nedenle yaşamımızın önemli unsurları olan konularda heyecanı, dolayısıyla sürdürülebilirliği yitirmemek için heyecanı canlı tutacak çabayı göstermek gerekir. İnsanı mutlu edecek hiçbir iş, heyecan olmadan başarılamaz.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi