Kent ve İnovasyon

 


 


Kentler değişirken iş ve iş yapma kültürü de değişime uğruyor. Hem üretim hem de satış ve pazarlama yaklaşımlarında şartların getirdiği farklılaşmalar var. Günümüzün zor rekabet şartlarında kalıcı ve sürdürülebilir olmak için firmalar; ürünlerini, hizmetlerini, iş modellerini, örgütsel yapılanmalarını ve sosyal sorumluluk anlayışlarını değiştiriyorlar. İnovasyonun sadece firma içinde ve ürün – hizmet odaklı olarak geliştirildiği dönem hayli gerilerde kaldı.


 


Kentsel çağda şehirde bir ekonomik veya sosyal aktör olarak yer alan her unsurun, onu etkileyen çok sayıda paydaşı var. Bu çağın getirdiği en önemli değişimlerden birisi çevrenin, özne üzerindeki etkilerinin öne çıkması… Bu nedenle her kentsel aktörün içinde bulunduğu koşullar nedeniyle; sosyal sorumluluk bilincinde olması gerekiyor. Bu çerçevede çok boyutlu inovasyon aşamalarını iyi tasarlamak gerekiyor. Sosyal adalet ve paylaşım bağlamında toplumun tüm kesimlerine yarar sağlayacak nitelikte inovasyon örneklerine ihtiyaç var.


 


İnovasyonun bulunmasında bireysel aktörlerin önemi ihmal edilemez. Ama kentsel ölçeğe geldiğimizde inovasyon çok sayıda aktörü ilgilendiren bir konudur. Bir yandan kentsel inovasyonun kamusal etkileri dikkate alınırken, diğer yandan katılımcı gelişim için kent toplumunda inovasyon yöneliminin özendirilmesi ve güçlendirilmesi gerekir. Hatta bu bağlamda başarılı bulunan kentsel inovasyon örneklerinin ödüllendirilmesi, yaygınlaştırılması yararlı olur. özellikle sivil toplum inovasyon örneklerinin kültür haline dönüşmesinde yerel başarı öykülerinin önemini hatırlamalıyız.


 


Kentsel inovasyon yönetimi, bir firmada olduğu gibi; kentin tüm aktörlerini ilgilendirir ve kapsamak zorundadır. Kentte inovasyon eğiliminin egemen olması için; bu açılımı sağlayabilecek mevzuatta ve iş yapma modellerinde yeniden düzenlemeye gidilebilir. örgütsel yapının yenilemesinin de bu aşamada ele alınması uygun olur. Ama inovasyon konusunu mevzuata boğmadan kentin içsel dinamiklerinden birisi haline getirmek mümkündür.


 


Kentin tüm alanlarında süreklilik kazandırılmış eğitim yaklaşımı, inovasyon yönetimi uygulamasının olmazsa olmaz koşullarından birisidir. Her yönetim modeli, belli miktarda yatırım gerektirir. Bu bağlamda kentsel yönetim birimlerinin bu amaçla bütçe ayırmalarında yarar var. İnovasyon, buluş anlamında yaratıcılık demek olmasa da kentte yaratıcılığı özendiren ortamlar hazırlanmasının önemi büyüktür.


 


İnovasyon iletişimi kurumsal ölçekte bilgi ve deneyim aktarımı açısından önemli ve değerlidir. Yenilikçilik, ancak iyi bir planlama ile yönetilebilir. Yenilik yönetimi, kentsel planlamanın bir parametresi olmak zorundadır. Sürdürülebilir değişim ve gelişim için; girişken, özendirici, hevesli ve donanımlı olmanın yanı sıra; sosyal rıza ve sosyal sorumluluk anlayışına uygun bir yönetim modeli benimsenebilir.


 


Bir işletme için inovasyonun içselleştirilmesi ve yönetimi birinci derecede önemlidir. Ama –deyim yerindeyse– büyük bir işletme kabul edebileceğimiz bir kent içinde durum farklı değildir. Kent yönetimi; başkan, bürokrat ve danışman aklından daha fazla inovatif fikirlere ihtiyaç duyar. Bunu yaratmanın yollarından birisi, kent toplumunda inovasyonu bir ihtiyaç halinde duyurabilmektir. Bu da her kişi, kurum ve kuruluşlun sorumluluğunu hissetmesi gereken bir konudur. İnovasyon, katma değerli yenilik anlamına gelmiyor mu? Buna ihtiyacımız olmadığını söyleyebilir miyiz? Şimdilerde ‘geleneksel olan’ bile kendini yenilemeye çalışıyor.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi