İHMAL, KADER DEĞİL SORUMLULUKTUR

(Geçen haftaki köşe yazımın teknik sorunlar nedeniyle eksik yayınlanmasından dolayı bu hafta tekrar paylaşıyorum.)
Dünya öğrencisi olan Ruh, kişiden kişiye farklı olmak üzere olumlu nefsler yanında, olumsuz nefslerle de donatılmış olarak yaratılmıştır. Allah'ın yaratma gücünden sadece biri olan öğrenci Ruh ve insan denilen vücut birlikteliğinden oluşturulan Beşer'e, Dünya'ya gönderilirken bizzat kendisinin geçireceği veya aracı olacağı sınavlara göre ve Allah dediğimiz gücün evrensel planına göre farklı güçte olmak üzere ve kendisine yeteceği kadar beden özellikleri, kişilik vasıfları ve akıl kapasitesine uygun zekâ verilmektedir. Zekâ ile beceri kapasitesinin insandan insana farklı olduğu ve insanlara bu özelliklerinin gücüne göre hafif veya ağır sınavlar yapılmakta olduğu Kur'an'da birkaç ayette belirtilmektedir (Bakara-233: Hiçbir kimseye gücünün üstünde sorumluluk yüklenmez. İsra-84: De ki: "Herkes kendi yapısına /yaratılış özelliklerine uygun işler görür /yolunu seçer. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir. Talak-7: Allah hiç kimseyi kendisine verdiğinden başkasıyla mükellef (sorumlu) tutmaz". Yaratılış aşamasında, her insana yaratılış amacı olan nefs derslerinden ve bunlara yönelik uğrayacağı sınavlardan geçer not alabilmesi doğrultusunda verilmiş olan bu kapasitesi ve gücüne uygun görev ve sorumluluk yüklenmektedir.
"HAYDİ ESKİŞEHİR BELEDİYE VE STK'LAR, SAHİPSİZ HAYVANLARI "MERKEZ VE İZLEME ALANI İLE SAHİPLENELİM"
Verilen bu sorumluluğa uygun yaşamak kesin bir hükümdür ve bir ibadet demektir. Bu bağlamda kişi hangi işi yaparsa yapsın, bu işi en doğru ve en güzel şekilde yapmakla da sorumlu olmaktadır. Bu konu ve gerekliliği o kadar önemli ve birçok meslek ve görev ile ilgili ki, dikkat edersek, bu derdin hemen hemen her gün ve yaygın olduğunu görmekteyiz. Örneğin en basitinden eve bir tamirci çağırıyorsunuz, bir de bakıyorsunuz, adam tornavidayı çevirmesini veya matkabı kullanmasını öğrenmiş, ancak mesleğinin ayrıntısından, estetiğinden ve sanatkârca gerçekleştirilmesinden habersiz. Çünkü yaptığı işin eksiksiz ve usulüne uygun yapılmasını becerememekte ve hatta zaman zaman siz onu yönetmek veya sık sık denetlemek durumunda kalıyorsunuz. Bu nedenle de yapılan iş kısa sürede bozulmakta, yeniden bir tamirci çağırmak zorunda kalınıyor ve masraf katlanmaktadır. Onun için "Usta çok, fakat mesleğinin sanatkârı çok az" deyimini kullanmak aşamasındayım.
Aynı deyimi herhangi bir göreve, makama ve meslekî bir işe yapılmakta olan atamalar için de kullanabiliriz. Çünkü etrafımıza bakıyoruz, işinin ehli olmayan kişilerin yaptıkları işlerin yetersizliği, gerek ülke bütçesine ve gerekse insan yaşamına verdikleri zararların örneklerini maalesef oldukça bol görüyoruz. Görüyoruz ki bu kişiler, sorumluluk yüklendikleri işin ayrıntılarına vakıf değiller, işi her yönü ile düşünememektedirler, dolayısıyla da işin oluşabilecek risklerine ve tehlikelerine karşı alınması gereken önlemlerden bihaberdirler, işin bir tarafını tamir ederken diğer tarafını bozmakta veya eksik yapmakta, aynı şekilde yapılması gereken denetlemeleri de bilmemektedirler. Hatta bu kişiler çoğunlukla, işleri bizzat işin başına giderek değil, masa başından idare etmeyi tercih etmektedirler. Dolayısıyla da görevinin ehli olmayanın bu eksiklikleri nedeniyle kazalar, bozukluklar, olumlu sonuca varamama, hatta ölümler oluşmakta ve bunların suçu, bu kişiler tarafından çoğunlukla Kadere bağlanarak Allah'a yükleme yöntemi seçilmektedir. Böylece de insanların karşılaştıkları sıkıntılar, hatta ölümlü kazalar, insanlar Allah ile aldatılarak örtbas edilmektedir. İLAHÎ KADER, İNSANIN BİLİNÇLİ İRADESİNİN OLMADIĞIDIR.
Halbuki 1400 yıldır Allah tarafından, Kur'an'daki Nisa-58 nci ayette bu konuya vurgu yapılmış ve yanlışlığına dikkat çekilmiştir "Nisa-58. Ey insanlar! Biz nasıl ki peygamberliği ehil ve yetkin durumdaki elçilerimize veriyorsak, Allah da her işi ancak uzmanına ve¬rmenizi /onlara emanet etmenizi size emretmektedir. Ve insanlara hükmeden idareci konumundaysanız, mutlaka adil davranmanızı da emreder. Allah'ın bu şekilde uyarması, sizin için ne güzel bir nimet! Şunu aklınızdan da çıkarmayın ki, Allah her şeyi işitendir /Semi' ve her şeyi en iyi görüp farkında olandır /Basiyr'dir". Kur'an bu ayeti ile devlet idaresi emanet edilen idarecilere hitap etmekte ve görevlerin ehline verilmesi gibi önemli bir konuda sorumluluklarını hatırlatmaktadır. Maide-63 ncü ayet ile de görevi en iyi ve uygun şekilde yapmamanın büyük bir yanlış olduğu vurgulanmıştır (Maide-63... Bunlar da bu görevlerini yapmamakla, ne kadar büyük bir yanlış içinde olduklarını bir bilseler!).
Sahih hadislerden birinde Hz. Muhammed şu açıklamayı yapmıştır (Müslümanların bir idarecisi, o işi daha iyi yapacak biri varken bir başkasına verirse, Allah'a, Resulüne ve müminlere hıyanet eder). Yine idarecilerin iyi davranışlarına karşı gelinmemesi istenmekte, dolayısıyla iyi olmayan davranışlarına karşı gelinmesi ve bu yolla da halk tarafından denetlenmeleri üzerinde durulmaktadır (Mümtehine-12: Ey peygamber, inanan kadınlar sana hiçbir iyi işte karşı gelmemeleri şartıyla sana biat etmeye geldikleri zaman biatlerini kabul et.). Bu konuya yönelik çok önemli bir ayet de Bakara-104 ncü ayettir (Bakara-104. Ey iman edenler! Peygamber de dahil, idarecilerinize "raina /bizi koyun /davar gibi güt /bizi dinleme ve görüşümüze başvurmadan istediğin gibi idare et" demeyin, "unzurna /bizim görüşümüze başvur /bizi dinle ve ondan sonra karar ver" deyin. Şunu da bilin ki, bu emrimizi benimsemeyip inkâr edenlere elem verici bir azap söz konusudur). Görüldüğü gibi, idarecilerin alacakları kararlarda mutlaka onları seçenlere danışmaları üzerinde durulmaktadır. Çünkü idareci, öncelikle Allah rızası için toplumu rahatlatmak için görevdedir.
Ehil olmayanlara yönelik birkaç örnek vereyim: Hac sırasında oluşan facialar, Soma maden faciası, inşaat aşamasında yıkılan ve işçilerin ölümüne neden olan inşaatlar, bilinen ve gerekli olan önlemlerin alınmaması ile oluşan kazalar, bayram dönüşü trafiğini rahatlatacak önlemlerden, kalabalığa uygun şerit sayısının sağlanmaması, tıkanmalara yol açan kavşaklarda köprü veya alt geçitleri yapmama, trafiği az olan karşı yolu geçici dubalarla bölüp yoğunluğu yöneltmememe, dere yatağında iskana müsaade etmek, anarşi ve terörü ilk başladığında önemsemeyip yaygınlaşmasına yol açmak gibi çok sayıda örnekler sayabiliriz.
NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi "SON DAVET KUR'AN" ve "İSLAM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL" de bulabilirsiniz.
NOT-2: 14 Ekim-2015 tarihinde 2 haftada bir Çarşamba günleri saat 17-30-19.00 saatlerinde Özdilek Sanat Merkezinde Halka açık "DİN-BEYİN ve KUR'AN SOHBETLERİ" ne İnşallah devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi