İman eden ve imansız olan – 2

İman eden ve imansız olan – 2

Kaldığım yerden devam ediyorum

  • İmansız ve şirk koşanların kuru kalabalık olarak değerlendirildiğine değinilmiştir.

Enfal-65. Ve müminleri savaş edecek şekilde hazırla. Sizden yeterli bir aske­ri eğitim almış ve sabırlı olup güçlüklere göğüs gerecek yetenekli yirmi kişi olsa, şirk-ortak koşup küfre sapmış inkârcılardan iki yüz kişiyi, yüz kişi olsa, bin kişiyi yenebilir. Çünkü onlar, imansız ve Allah’ın yardımının olmayacağı kuru kalabalık bir topluluktur.

  • İman etmemekte ısrarcı olanların, artık ümitsiz birer vaka olarak kabul edilip Kur'an'da bildirilen gerçekleri anlamamak üzere kalplerini paslandırmış olacakları ve bu nedenle de mühürleneceği birden fazla ayet ile vurgulanmıştır (Mutaffifin-14, Bakara-6-7-100-101, Nisa-15, Münafikun-3 ve Tövbe-87)

Mutaffifin-14. Hayır! Hayır! Böylelerinin olumsuz amelleri kalp­lerini paslandırıp katılaştırmış /muhakeme yeteneklerini ve merhamet duygularını yok etmiş ve zarara sokmuştur.

Bakara-6. Ya Muhammed! Şirk-ortak koşup, bildirilenleri inkâr ederek küfre sapmışları, aracılığınla bildirdiğimiz gerçeklere sırt dönmüş olduklarından ne yaparsan yap de­ğiştiremezsin ve kesinlikle inanmak istemezler. 7. Bu tutumlarından dolayı Allah, öylelerinin kalple­rini ve kulaklarını mühürler, gözlerini de perdeler. Ve gerçekleri anlama özelliklerini artık kaybetmiş hale gelirler. Ayrıca da ürkütücü bir azaba da uğratılacaklardır.

  • Aynı şekilde iman etmemekte ısrarcı olanların, yine anlayışlarını kesmek üzere boyunlarına sanki demir halkalar takılmış gibi engeller konacağı Yasin-8. ayette de vurgulanmıştır.

Yasin-8. Sen hiç merak etme. Çünkü Biz, bu inanmamakta kendi istekleri ile direnenlerin boyunlarına, çenelerine kadar uzanan demir halkalar takacağız da, bu yüzden kafalarını dik tutsunlar ve hiçbir tara­fa da çeviremesinler. 9. Ayrıca önlerinden bir set /engel ve arkalarından da bir set /engel çekerek, gerçekleri görmelerini engelleyeceğiz. Böylece de artık hiçbir şeyi fark edemeyecekler.

  • Yine iman eden gibi, iman etmeyene de hak etmesi yanında, içten arzu ettiği takdirde nimetler verilmekte ve "Hakkın dağıtımında adil, eşit konumda olanlara da eşit davranılmaktadır".

İsra-20. İnanan ve inanmayan herkesi, Dünyada, Rabbinin nimetlerinden yararlandırırız. Dolayısıyla Rabbinin nimetleri hiç kimse için kısıtlanmamıştır.

  • Fetih-29. ayette, içten iman eden bereketli ve ekicilerini sevindiren bir bitkiye benzetilmiştir.

Fetih-29. İman etmiş olanlar, daha önce Tevrat ve İncil'de iman etmişler için örnek verilmiş olduğu gibi, filizini çı­karmış ve gövdesini kalınlaştırıp üzerine dikilerek ekin­cilerini sevindiren, buna karşılık küfre sapmış olanları ise üzen birer bitki gibidirler. İşte Allah, sizlerden ve diğer kitap ehlinden gerçekten iman edip salih ameller /muhkem /değişmez ana kurallara uygun olumlu ameller gerçekleştirenlere, karşılık olmak üzere bağışlanma ve büyük bir ödül sözü vermiştir".

Dikkat edilirse burada, sadece Kur'an'ı kabul edenlere değil, ayrıca Tevrat ve İncil'e iman edenlere de aynı şekilde hitap edilmektedir.

  • İçten İman edenin sadece ve doğrudan Allah'tan olacak bir isteği ve duasının kabul edilme şansının fazla olacağı Meryem-9. ayette, ileri yaşta iken çocuğu olsun diye dua edip içten imanlılığı nedeniyle bu duası gerçekleşen Zekeriya Peygamber örneklemesi ile açıklanmıştır.

Meryem-9. Allah; Zekeriya’ya hitaben "Evet doğrudur! Ama istediğini gerçekleştirmek Benim için çok kolaydır. Ni­tekim daha önce de seni hiç yokken yaratmıştım" diyerek gücünü hatırlattı.

  • İçten iman edene şeytanın musallat edilmeyeceği ve böylece de şeytanın dost kılınmayacağına A'raf-27, İsra-27, 65 ve Hicr-42. ayetlerde değinilmiştir.

A'raf-27-Biz, şeytanları, inanmayan /iman etmeyen kimselerin dostları /evliyası /velileri yaptık.

  • İnsanların sürekli olarak ve peygamberler aracılığı ile uyarıldığı, ancak çoğunun bu uyarılara uymadığı, az bir kısmının uyduğu ve bu uyanların da ancak içten iman etmiş olanların olduğu ve olacağı Yasin-11. ayette açıkça vurgulanmıştır.

Yasin-11. Dolayısıyla Sen, bildirdiğin gerçeklerle /Kur’an ile /zikir ile ancak gayb olduğu /görünmediği halde Rahman’a içtenlikle iman etmiş kimseyi uyarabilir ve Allah ile yaptığı anlaşmaya sadakat ve muhkem /değişmez ana kurallara (haramlar ve helallere) uygun olumlu ameller gerçekleştirme olan doğru yola yönlendirebilirsin. Sen de işte böylelerine, günahlarından bağışlanacakları ve bereketli bir karşılık verileceği müjdesini ver.

  • İçten imanlı olan sadece Allah'a kulluk eder /ibad ve ibadet eder, sadece O'na tevekkül eder ve sadece O'ndan ilâhî destek için dua eder. Bu konu, Fatiha-5 ve Zariyat-56. ayetlerde açıkça belirtilmiştir.

Fatiha-5. Ve ibad /kulluk edilecek ve ilâhî yardım istenecek tek ilah O’dur.

Zariyat-56. Çünkü Ben İns ve Cin'leri, Allah'tan başka ilah olmadığını ve sadece Bana ibad ve ibadet etmeleri /kulluk etmeleri gerektiğini bilmeleri /öğrenmeleri için yarattım

Çünkü Allah'ın önem verdiği ve uyulmasını mutlaka beklediği kesin kural, ne olursa olsun kendisine şirk koşulmaması, yani her kim olursa olsun hiç kimseye eleştirme, sorgulama ve görüşlerini tartışmaksızın, kör bir teslimiyetle kabul edilmesi olmaktadır. Dua ederken de arasına başka kişiyi veya maddeyi koymamasıdır.

İçten imanlı olanla ilgili olmak üzere rahmetli Ziya Paşa'nın şu sözü gayet yerindedir "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz, görünür aklı eserinde". İşte bu söze bakarak içten imanlının özelliklerinin hepsini saymaya kalktığımızda, bu özelliklerin benim önce "İslâm'ın Şartı Sadece 5 Değil", daha sonra ise "Kur'an ve Son İslâm" kitabında 440 sayıda belirlemiş olduğum Haramlar, Helaller ve İsm'ler (Katlamalı Haramlar şeklinde bütün Muhkem /değişmez ana farz kurallarda olması ve bunlara göre bir yaşantıda bulunması gerekmektedir.

  • İçten imanlı olana, yediğinden ve içtiklerinden dolayı, affedilmeyecek herhangi bir günah olmayacağı Maide-93 ncü ayette açıklanmıştır.

Maide-93. İman edip salih /muhkem /değişmez ana kurallara uygun olumlu /yararlı işler yapanlar ve takva sahibi olanlara, iman edişlerinden, salih ameller işlemeleri ve takva sahibi oluşlarından ayrılmadıkları sürece, kendilerine yiyip içtiklerinden dolayı herhangi bir günah olmayacaktır. Çünkü Allah, salih ameller /muhkem /değişmez ana krallara uygun olumlu ameller işleyenleri /muhsin olanları sever".

  • Birden fazla ayette (A'raf-168, En'am-65-159, Şura-13, Nahl-93, Müminun-53, Rum-32 ve Al-i İmran19-103-105), iman etmiş olanların, imanlarına ilişkin yorumlara dayanarak din temelli farklı gruplara ayrışmamaları ikazları yapılmaktadır.

En'am-65. Ey Peygamber! De ki: "Allah, gökten /üstünüzden ve yerden /ayaklarınızın altından doğal bir afetle size bir azap göndermeğe yahut yine bir çeşit azap olarak sizleri birbirinize düşürüp, farklı görüşlü gruplara /fırkalara ayrıştırmaya gücü yetendir". Bak, anlasınlar ve akıllarını kullanıp düşünsünler diye, ayetlerimizi nasıl ayrıntılı olarak açıklıyoruz.

En'am-159. Özellikle de dinlerini parçalara, fırkalara /hiziplere ayıran, grup grup olanlara uyma ve onlardan uzak dur. Artık onların işi Allah'a kalmıştır. Allah, hesap günü onlara amellerinin yanlışlığını haber verecek ve o zaman hatalarını anlayacaklardır.

Bütün Evren gibi, onun bir parçası olan insan (beşer) de Allah'ın koymuş olduğu yasalar çerçevesinde ve özellikle Matematik, Geometri, Fizik, Kimya, Biyoloji ve Genetik bilimleri kullanılarak yaratılmışlardır. Dolayısıyla bütün evrenin işleyişi gibi, iman etmiş olsak da olmasak da, insan (beşer) olarak bizlerin de yaşamımız ve her aktivitemiz, Allah'ın koymuş olduğu bu yasalara göre gerçekleşmektedir. Örneğin beynimiz, ona yüklenmiş olan Allah Kaynaklı Enerji ile çalışır ve buradan çıkan ortak enerji sayesinde de organlarımız işlerini gerçekleştirirler. Kalbimiz belirli sayıda kanı pompalar, vücut ateşimiz 36-37 derecede yaşamını sürdürür, Oksijen alır, Karbondioksit salarız, Şeker miktarımız 100 civarında sabitlenir vs. Dolayısıyla da iman etse de etmese de bütün insanlar bu ilâhî yasalar sayesinde yaşarlar, bu yasalara uymuş olurlar ve farkında olmadan da böylece Allah'ı zaten anmış da olurlar.

Ra'd-26. Ey insanlar! Uygun bulduklarına rızkın miktarını takdir eden /belirleyen Allah’tır. Küfre sapmış olanlar ise Allah'ın kendilerine ver­diği Dünya malına aldanıp hak ettiklerini zannedip sevinmekteler. Oysa ki Dünya haya­tındaki malları, Ahirettekilere kıyasla ancak onun bir kırpıntısı kadardır.

Ra’d-15. Hâlbuki göklerde ve yerde olan her şey ve onların gölgeleri de dâhil, isteseler de, istemeseler de sabah-akşam, zaten Allah'a secde ederler /tekliğini ve ululuğunu anıp dururlar.

İçten imanlı olan bu ayrıntıları görür ve Allah'ın muazzamlığına daha çok inanır.

Haftaya inşallah devam etmek ümidiyle huzurla kalın.

NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: "DİN VE BEYİN", "SON DAVET KUR'AN Tercümesi", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "OKU! Konularına göre Kur'an ayetleri", "KUR'AN'IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA", “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE VE SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ” VE “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi