İSLÂM’A ÖRNEK OLMA GÖREVİNDEYİZ-2

Ahzab-56’ncı ayetteki bu ifade ile, Müslümanların Hz. Muhammed’den uzakta, evlerinde oturup O’ndan uzak durarak salavat getirmeleri değil, bizzat peygambere destek olmaları ve beraber mücadeleye katılmaları istenmektedir. Bize de düşen sorumluluk, Peygamberin tebliğ ettiklerine uymak ve dolayısıyla da O’nun yolunda olmak olmalıdır. Yoksa her peygamber ismi geçtiğinde kuru kuru "Sallallahu aleyhi ve sellem" tekerlemesini mırıldanmak değildir. Bu düşüncem paralelinde Hz. Muhammed bir sözünde "Allah, sözü amelsiz kabul etmez" diyerek niyet ve amelin birlikte şart olduğunu vurgulamıştır.


Lanetlenmiş halde olduklarına göre İsrailoğulları demek ki, artık ayrıcalıklı olmaktan ve Allah’ın tek dini olan İslâm’ı temsil etme görevinden de çıkarılmışlar demektir. Yine bu değişiklikle birlikte “Vadedilmiş topraklar” konusu da iptal edilmiştir diyebiliriz. Bu durumu Bakara-143, Al-i İmran-110 ve Hac-78. ayetlerde, İslâm’ın örnek toplum görevinin sonlandırıldığı ve onların yerine Hz. Muhammed’e inanan topluma bu görevin verilmiş olduğu açıklanmıştır.


Bakara-143. Ey içtenlikle iman etmiş olanlar! Sizleri açık fikirli, dürüst ve doğru yol olan orta yolu izleyen örnek bir toplum, elçiyi de aranızda bunları canlı bir uygulayıcı olarak, insanlar için örnek bir insan kıldık. Elçinin tebliğ ettiğine samimi olarak uyanlarla, inanmadıkları halde, inanmış gibi gözüküp iki yüzlü /münafık olanları ayırt et­mek amacıyla, kıble olarak eskiden üzerinde olduğunuz Kâbe’ye yönelttik………


Al-i İmran-110. Ey Peygamber! Sizler Allah’ın indirdiği gerçeğe /Kur’an’da bildirilenlere içtenlikle bağlanmanız, insanlara iyiliği /hayırlı olanı öğütlemeniz, kötülükten korumanız ve Allah’a şirk koşmadan iman edip bildirdiklerimize uymaya devam etmeniz nedeniyle insanlara örnek oldunuz. Keşke tüm kitap sahipleri de sizler gibi şirk koşmadan iman etseler, kendileri için çok daha hayırlı olur. Gerçi içlerinde sizin gibi mümin olanlar var, ama ne yazık ki, çoğunluğu fasık /yanlış yola sapmış durumdalar.


Hac-78. Ey iman edenler! Ayrıca tek Allah’a iman etme ve muhkem /değişmez birer ana hüküm olan buyruklarına uyma uğrunda, diğer insanlara da uyarıda bulunmak üzere gereken çaba ve mücadele etmeyi /cihad göstermeyi de mutlaka ihmal etmeyin. Çünkü Allah, sizi bunu yapmanız için seçmiş bulunmaktadır. Sizin bu sorumluluğun altından kalkacağınıza güveniyor ve dini olan İslâm’a sahiplenmenizi bekliyor……..


Görüldüğü gibi aynı ayette örnek olma görev ve sorumluluğu ile Kıble olarak Kâbe yönüne yönelinmesi birlikte açıklandığına göre, Kâbe’ye yönelmek, Allah’ın Kur’an’da bize muhkem /değişmez ana kurallar şeklinde açıkladığı din kurallarına uymamız ve bu yolda yoğun bir çaba göstermemiz demektir ve Kâbe bu çabamızın sembolü olmaktadır.


Bu duruma göre, Hz. Muhammed ve Kur’an’a iman edenler olarak, muhkem /değişmez ana kurallara uygun salih ameller /faydalı işler yaparak diğer toplumlara örnek olma sorumluluğumuz ve görevimiz bulunmakta ve bu görevimizle de bizlere imrenerek iman edenlerin sayısını arttırmamız Allah tarafından istenmektedir. Dolayısıyla da hiçbir ırk ve toplum, asırlardır yapılan ve halen yapılmakta olan büyük yanlış gibi kendi geleneklerini, kıyafetlerini, yaşam adetlerini ve örneğin Arapça gibi kendi dilini Din kuralı diye başka toplumlara dayatmamalıdır. Çünkü böylesi bir dayatma, başka toplumları, dayatılan gelenekleri dinselleştirip dini şekle boğar, sonuçta da gerçek dinî kurallar olan muhkem /değişmez ana kuralları uygulamaktan ve sonuçta İslâm dininden uzaklaştırır.


Adem’den başlamak üzere bütün insanlar, Allah’ın o zamandan beri tek dini olan ve tek ilah olarak sadece Allah’a ibad eden /kul olan anlamındaki İslâm’a uygun /fıtratta yaratılmış, zamanın şartlarına göre de görevlendirilen Peygambere ve kitabına uyması istenmiştir. Böylece Hz. Muhammed ile de hem O’na, hem de tebliğ ettiği Kur’an’a iman etmek üzere, uygun fıtratta yaratılmanın başlamış olduğu Rum-30 ncu ayette açıklanmaktadır.


Rum-30. Ya Muhammed! Sen hiçbir kimseyi veya eşyayı Allah’a şirk koşmayan ve atalarının yanlışlarına karşı çıkıp onların yanlışlarına bulaşmamış hanif bir kişi olarak, kendisinden başka ilah olmayan Allah’ın tek olan dinine, bütün gayretinle yönel. Çünkü Allah, tüm insanları tek dini olan İslâm’a /hanif dine uyumlu /fıtratlı ve onu seçebilme özelliğinde yaratmıştır. Allah’ın yarattığı insanın bu özelliğinde /fıtratında bir değişiklik, bir bozulma olmaz. Çünkü tüm zamanların dosdoğru tek dini budur. Fakat in­sanların çoğu bu gerçekleri bilmezler.


Yaratılmadan önce, Beşerin İns denilen Dünya öğrencisi Ruh kısmına Kur’an’ın öğretildiği Rahman-1-4 ncü ayetlerde, Kur’an’a uyma anlaşmasına da sadık olmasının istendiği ise Ra’d-20 nci ayette belirtilmiştir.


Rahman-1. Rahman olan /sevgisi ve merhameti ile her şeyi yaratan Allah, 2. Önce Kuranı öğretti, 3. Sonra insanı yarattı ve 4. Bu yarattığına anlama, düşünme ve elde ettiği bilgileri nasıl ifa­de edeceğini, konuşma ve yazma kabiliyetlerini nasıl kullanacağını öğretti.


Ra’d-20. Zaten Kur’an’ın gerçek olduğuna iman edenler, Allah ile yapmış oldukları anlaşmanın şartlarını /misakı yerine getirirler ve verdikleri sözlerinden caymazlar.


Dolayısıyla, iman etse de etmese de insan, Allah’ın tek dini olan İslâm’a yatkın yaratılmış olmakta, fakat sonra anne-babasının inancına veya inançsızlığına uygun devam etmekte veya nadiren bilinç altında saklı olan İslâm dinine kendi gayreti ile yönelmektedir. Bir peygamber ile toplumsal yönlendiriliş Hz. Muhammed ile sona ermiş ve kişisel çaba ile her kişinin imana kendi gayreti, sorgulaması ve eleştirel, araştırıcı aklı ile ve hiçbir dinî lider olmaksızın Kur’an’ı anlaması ile ulaşması dönemi başlamış olmaktadır. Yani taklid değil, Hz. Muahemmed’den sonra başlayan tetkik etme devrine girilmiştir ki, son yıllardaki sorgulayıcı /İndigo Nesil, bunu gerçekleştirecek olan nesil olacaktır diye umuyorum.


Diyebiliriz ki, insanlar nasıl Tek din olan İslâm’a yöneleceklerse, aynı şekilde Tek İnsanlık nesli düşüncesine de ulaşacaklardır. Ancak Hz. Muhammed ve Kur’an’a iman eden toplumlar olarak bizlere de düşen önemli görev, Kur’an’daki gerçekler ışığında örnek olacak bir aşamayı gerçekleştirmemiz ve bu misyonumuza lâyık olmamızdır.


Örneğin, bu amaç doğrultusunda Hz. Muhammed ve Kur’an’a iman edenler olarak bizlerin şu konulara dikkat etmemiz ve yerine getirmemiz gerekmektedir:


*Kendimizi "İslâm’ın şartı 5’tir" ifadesinden, yani Allah’ın tek dini olan İslâm’ı sadece bu 5 şekilsel uygulamaya sınırlamaktan kurtarmamız ve Kur’an’da 440 sayıda belirlediğim ve bu 5 şartın da dahil olduğu bütün muhkem /değişmez evrensel kesin ana kuralları öğrenmek üzere Kur’an’ı her toplumun anlayacağı ana dili ile okumasını yaygınlaştırmamız,


*En’am-65 ve 159 ile Casiye-18. ayetlerde açıkça belirtilmiş olduğu üzere, din temelli düşman gruplaşmalardan kendimizi kurtarmamız, ayrılıklara neden olan ve Kur’an’da bulunmayan ek kurallar ve yorumlardan vazgeçmemiz ve sadece muhkem /değişmez ana kurallarda birleşmemiz,


*Cihad kelimesini, Kur’an’ın istediği anlam olan, Kur’an’ı anlayarak öğrenme, Müslümanlığımız ile İmanlılığımızın 5 şartı olan tek Allah’a, Ahiret’e, Meleklere, Peygamberler ve Vahiy kitaplarına iman etmemizi pekiştirecek olan Kur’an’ın bildirdiği muhkem /değişmez ana kuralara göre salih ameller /olumlu ve faydalı işleri uygulamak üzere samimi bir çaba içinde demek olan gerçek anlamında kullanmamız ve vahşet uygulamaktan kurtarmamız,


*İslâm inancının barış, hoşgörü, merhametli olmak, sosyal yardımlaşma faaliyetlerinde bulunmak, başkalarına yardım edip ihtiyaçlarını gidermek (zekât ve infak’ı uygulamak) üzere çaba içinde olmak demek olduğunu vurgulamamız ve bu yönde örnek olmamız,


*’Alak-1 ve 3 ncü ayetlerle okumamız istenen 2 kitap olan Evren kitabı ile Kur’an’ı okumamız, ilim yapmamız, bilimsel araştırmaya öncelik vermemiz ve desteklememiz,


*Takva içinde olmak ifadesini, kuru kuru sadece Dine inanma şeklindeki sınırlı anlamından kurtarıp Elest-i Bezmi denilen yerde Dünya’ya eğitime gönderilmeden önce, Dünya Öğrencisi Ruhumuz ile yapılan 7 konudaki anlaşmaya sadık olmak üzere bir yaşam içinde olma çabası olarak anlamlandırmamız ve bu yönde örnek olmamız gerekmektedir.


"Karanlığın en yoğun olduğu an, aydınlığa en yakın andır" sözünü kabul edip, umudumu canlı tutmaya çabalıyorum. İNŞALLAH Hz. Muhammed ümmeti olarak bunu başarıp, PEYGAMBERİMİZİ MAHCUP ETMEYİZ.


NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: "DİN VE BEYİN", "SON DAVET KUR’AN Tercümesi", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri", "KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA", “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR” ve “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”  


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi