Kentte Mekân Üretimi

Yerel seçim vesilesi ile hatırladığımız kent ve kentleşme konusuna devam edelim. Kentte ihtiyaca göre yeni binalar, yollar, köprüler ve açık alanlar yapılır. Bir başka deyişle; bir kent biteviye tasarım ve üretim aşamasında olan bir süreçtir. Bu noktada önemsenmesi gereken, kentin gelecek tasarımının da bugünü gibi sürdürülebilir olmasıdır.


 


Eğer kentin geleceğinin oluşturulmasında tek faktör, kent rantı elde etmek veya ekonomik kâr peşinde koşmak olursa; bu durumun kentsel sürdürülebilirliği garanti edeceğini söylemek zordur. Kentin geleceği, hiç kuşkusuz ekonomik çıkarlarla ilgili olacaktır ama bundan önce kentin insani ve ekolojik geleceğini güvence altına almak gerekir.


 


Bu noktada; zaman zaman dile getirdiğim bir konuya tekrar değinmek isterim. Sürdürülebilir kent anlayışından söz ederken, sadece insan odaklı bir yaklaşımı dile getirmeye çalışmıyorum. Kente bakışımız, o yerleşimin insan dâhil tüm canlıları yanında cansız kültürel, tarihi ve doğal varlıklarını da koruma, kollama ve geliştirme çerçevesi içine almalıdır. Böyle tanımlanmış kent anlayışına ‘yaşam odaklı kent’ demek uygun düşer.


 


Yaşam odaklı sürdürülebilir kent, hiç kuşkusuz o kenti yapan tüm varlık ve değerleri dikkate almak durumundadır. Ama kentin en önemli unsuru insandır. Bu nedenle bir kentin asla yitirmemesi gereken özelliklerinin başında insan ölçeği gelir. Bir insanın duyusal olarak algılamasının dışına çıkan boyutlar insan ölçeğinin dışında kalır. İşte; bu nedenle bir kentin, örneğin yürünebilir olması önemlidir. Bilinçli kent tasarımı görkemli olanı değil, insan ölçeğine uygun olanı tercih etmelidir.


 


Kentsel mekânı tasarlayıp üretirken, muhtemel seçeneklerden birisi, mevcut çevreyi yok edip yenisini kurmaya çalışmaktır. Hâlbuki sürdürülebilir kent anlayışı, öncelikle gelecek tasarımın mevcut çevre şartlarına, ekolojik dengeye ve var olan hava-su- toprak koşullarına uyumluluğuna dikkat etmek durumundadır.


 


Barınma, insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir. Bu özellik, konuta bir insan hakkı niteliği kazandırır. Bu nedenle konutlar, bir kentin en önemli bileşenleri arasında yer alır. Ne yazık ki; günümüzde dünya nüfusunun pek büyük bir bölümü son derece olumsuz barınma koşullarında yaşamını sürdürmek zorunda kalmaktadır.


 


Gelişmiş görünümlü kentlerde bile konut kalitesinin kullanım ve dayanıklılık olarak sorgulanmaya muhtaç olduğunu biliyoruz. Sürdürülebilir bir kentte konut yapımı, sadece bu sektörde çalışanların iyi niyetine veya kazanç beklentilerine bırakılamayacak önemli bir konudur. Konut, bir kent açısından denetlenmesi ve yönetilmesi gereken problemli bir alandır.


 


Olumsuz niteliklere sahip bir kent hakkında ilk ipuçlarını o kentteki ulaşım şartları verir. Bugün pek çok yerleşimde kötü kentleşmenin, olumsuz ulaşım şartları ile paralel gitmesi hiç de şaşırtıcı değildir. Ne yazık ki; ulaşım, kentin oluşturulmasından sonra çözülecek bir problem olarak algılandığı sürece bu alanda başarı elde etmek zor görünmektedir. Kentte yapılacak her mekânsal değişim faaliyetinin, ulaşım unsurunu dikkate alması gerekmektedir.


 


Kötü mekân üretimi, olumsuz ulaşım şartlarını yaratırken; ulaşım sorunları da trafik sıkışıklığı, çevre kirliliği, aşırı enerji tüketimi ve yıpratıcı gürültü gibi yeni sorunlara neden olmaktadır. Kentsel mekân üretimi, fiziksel yapı veya alan ya da ‘kozmetik hoşluk’ oluşturmaktan ibaret değildir; mekân yaratmanın ana fikri, kentte yaşayanlar için bireysel ve toplumsal iyilik, sürdürülebilirlik, kalite ve sağlık imkânları meydana getirmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi