Salât, birlik bilinci oluşturma, Kur’an’ı anlama ve toplu namaz kılma çabasıdır - 1

“Salât” kelimesi, başlıca; birlik bilinci oluşturma, sosyal yardımlaşma ve dayanışma toplantıları yapmak ve bunları devam ettirmek üzere kurumlaştırmak (Ekimussalat diyerek) yani sosyal yardım kurumları, eğitim okulları, toplantı salonları, kongre merkezleri, kurslar, vakıflar, dernekler, aş evleri vs kurmak (Müzzemmil-20)," gibi temel anlamı olan bir kelimedir.

İsra-78. Ya Muhammed! Daha uygun olacağı için Güneşin batışından, gecenin yarısına kadar salâtı ikame et, sabahın erken saatlerine kadar bir vakitte kendin ayrıca kalk ve Kur'an'ı öğrenmeye çalış. Çünkü o vakitte insan zihni okunanı kavramaya daha elverişlidir ve dolayısıyla da Kur'an o saatlerde daha kolay öğrenilir.

Müminun-9. Ve onlar, salâtlarını muhafaza ederler. 10. İşte, mutlu sona ulaşacak ve idareci Melek /görevli varlık /varis-halife olmaya hak kazanacak olanlar bunlardır.

Müzzemmil-20……..Bu nedenle vaktiniz elverdikçe ve zorlanmayacak şekilde, fırsat buldukça Kur’an’ı anlayarak, düşüne düşüne okuyun, öğrenin ve öğretin, salâtı (vakıf, dernek, yardım kuruluşu vs) kurumsallaştırarak uygulamayı devam ettirin /ekimussalat ve zekâtı verin, böylece de bu iyi ve güzel davranışlarınızla Allah’tan alacaklı olun…..

Müzzemmil-20 nci ayette salât kelimesi ile Kur'an'ı öğrenme ifadesi de ayrı belirtilmişlerdir.

Ancak birlik bilinci oluşturma, sosyal yardımlaşma toplantılarına katılma ve bu toplumsal faaliyetler için toplanma sırasında bazen ek olarak toplu namaz kılınmış ve /veya Kur'an eğitimi de yapılmıştır diye düşünüyorum.

Bu nedenle de "Son Davet Kur'an tercümesi" ni yaparken salât kelimesini, "Birlik bilinci oluşturma, Sosyal dayanışma /yardımlaşma toplantıları ve bu toplumsal faaliyetleri yerine getirin (bazen namazlı ve /veya Kur'an eğitimli)" ifadesini kullandım.

Bu açıdan bakınca, "cihad etmenin diğer gerçek anlamlarından biri" de salât etmek olduğu anlaşılmaktadır. Bu paralelde İran'lı şair Sadi, şu sözü söylemiştir: "Gidilecek yol Halka hizmetten başka bir şey değildir. Tespihe, seccadeye ve yamalı cüppeye bağlı olamaz".

Farklı olarak Hud-87’nci ayette salat kelimesi “Din” anlamında da kullanılmıştır.

Hud-87. Medyen Kavmi; "Ya Şuayb! Atalarımızın ibad /kulluk etmiş oldukları ilahları terk etmemizi ve mal-mülkümüzü istediğimiz gibi edinmekten vaz­geçmemizi, salâtına /dinine olan inancına dayanarak mı söylüyorsun? Halbuki Sen aslında yumuşak huylu ve aklı başında bir insansın" dediler.

Salât aktivitesi, temelde Birlik bilinci oluşturma ve Sosyal dayanışma toplantısı gerçekleştirme şeklinde, bazen toplu halde namazlı ve /veya Kur'an eğitimli olarak da uygulanmıştır diyebiliriz.

Salât toplantıları Hz. Muhammed'e inananların sayısı arttıkça önce evlerde gizli yapılırken, sonraları açıkça ve belirlenen bir binada toplanılarak yapılır olmuştur

Halife Ömer'in 639 yılında Kudüs'teki bir kiliseyi Mescid'e çevirmesi ile birlikte bu binaya Cami, yani toplanma yeridenilmiştir.

Buradaki toplantılar özellikle birlik bilinci oluşturma, sosyal dayanışma ve yardımlaşma, sosyal sorunları tartışıp çözümleme yanında bazen ve şartlar uygunsa Kur'an'ın inen sure ve ayetlerini ezberletme ve eğitim amaçlı da yapılırdı. Sonraları da bazen Namaz dediğimiz ritüelli şekilsel toplu dua etmeler de eklenmiştir.

Ancak Halife Osman'dan başlamak üzere salât toplantıları birlik bilinci oluşturma, sosyal yardımlaşma /dayanışma amaçlarından uzaklaşmış ve önce Kur'an eğitimi ve Namaz uygulamalarına, Muaviye ile başlamak üzere de sadece Namaz kılınan yerlere dönüşmüş ve temel salât olan birlik bilinci oluşturma ile Kur’an çalışmaları uygulanmaz olmuştur.

Halen aynı eksik ve temel amacından uzaklaşılmış uygulama maalesef bu şekilde devam ettirilir durumdadır. Üçlü toplantılar şeklindeki uygulamanın kısmen sadece Cem evlerinde uygulanmakta olduğunu söyleyebiliriz.

Kur'an'da çoğunlukla salât kelimesi zekât kelimesi ile birlikte kullanılmaktadır ki zekât bir gruba veya topluma fayda sağlamak anlamında olup, sosyal yardımlaşmanın maddî yönü demektir. Bu nedenle de her iki kelime birlikte kullanılmıştır.

Salât kelimesi, Sayın Hakkı Yılmaz ve Mustafa Sağ’ın mealleri dışındaki bütün meallerde her nerede bu kelime geçmişse hemen sadece “namaz” anlamında kullanılmıştır.

Bu kullanılış ise, tüm meallerde tek ve dar anlamıyla olan namaz kelimesinin sık sık geçmesine ve namazın sanki ilk ibad ve ibadet etme yöntemi olduğu yanılgısına neden olmaktadır.

Hâlbuki A'raf-55, 205, En'am-42-43, Furkan-64, Hac-26, 77 ve Tövbe-112 nci ayetlerde namaz kelimesi tadarrulu dua veya kıyam, rüku ve secde üçlüsünden, ikilinin birlikte kullanılışı şeklinde tanımlanmıştır ve salât ile ibad etme kelimelerinden de ayrı kullanılmıştır.

A'raf-55. İşte böylesine güçlü olan Rabbinize içtenlikle /samimi bir inançla ve tedarruan /gittikçe eğilerek /ritüelli olan namaz şeklinde ve gösterişsiz /gizli ve kısık bir sesle dua edin. Çünkü Allah, gösteriş içinde abartılı söz söyleyenleri /dua ederken bu riyakâr davranışları nedeniyle sevmez.

A'raf-205. Ya Muhammed! Rabbini içtenlikle yalvararak, ürpererek, sessizce, gittikçe eğilerek /tedarruan /namaz şeklinde, sabah-akşam /her zaman an ve vefasızlardan, gaflete düşenlerden olma.

En'am-42. And olsun ki, Senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik. Elçilerimizi inkâr eden o toplumları, Allah'a gittikçe eğilerek /tedarruan yalvars­ınlar diye darlık ve sıkıntılarla sınadık ve bildirdiklerimize uygun olan gerçek yola yönelsinler diye de uğraştık. 43. En azından, başlarına felaketler geldiğinde Allah’a gittikçe eğilerek /tedarruan yalvarsalardı ya! Fakat kalpleri iyice katılaşmıştı ve şeytan, yaptıkları olumsuz ameller kendilerine olabildiğince cazip görünsün diye de vesveselendirip durmuştu. Akıllarını kullanıp, doğruya yönelip, şeytanın fısıltılarına uymasalardı ya!

Furkan-64. Gecenin yalnızlığında Rablerine kıyam ve secde ederler /namaz ile kulluklarını ifade ederler.

Hac-26. Zamanında Biz Kâbe’nin yerini belirlemiş ve İbrahim'i oraya yerltir­miştik. Ve ona: "Ya İbrahim! Bana hbir şeyi şirk koşma, tavaf edenler, ayakta saygıyla duranlar, rukü edenler /gücüm karşısında eğilenler ve secdeye varanlar /gücüm karşısında artık bir hiç olduklarını yere kapanarak kabul edenler (namaz şeklinde ritüelli dua edenler) için evimi daima temiz tut".

Hac-77. Ey iman edenler! Bu açıklamalarımızı artık siz de dikkate alın, rükû ve secde edin /namaz kılın ve Rabbinize ibad edin /sadece O’na kul olun /aranıza kimseyi veya bir şeyi koymadan sadece O’nun rızasını ön planda tutun ve olumlu /hayırlı ameller gerçekleştirin ki sonunda iflah olasınız /mutlu bir sona ulasınız.

Tövbe-112. Ayrıca Allah'a tövbe eden, ibad ve ibadet eden /sadece Allah’ı ilah kabul edip, şirk koşmaksızın O'na kulluğu kabul eden, muhkem /değişmez amaç hükümlere uygun olumlu ameller gerçekleştiren, hamd /şükreden, sürekli O’nun rızasını göz önünde bulundurma hedefinde olanlar, rüku ve secde edenler, güzel ve iyi şeyleri /olumlulukları öğütleyip, çirkin ve kötü şeylerden /olumsuzluklardan meneden ve Allah'ın belirlemiş olduğu yasakların sınırlarını koruyup uygulayan müminleri, kazanacakları Cennet ile müjdele.

Kaldığım yerden devam etmek üzere. İnşallah…

NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: "DİN VE BEYİN", "SON DAVET KUR'AN", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "OKU! Konularına göre Kur'an ayetleri", "KUR'AN'IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA", “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM – 440 Muhkem Kurallar bir arada”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ” ve “KÜTUB-İ SİTTE’DEKİ HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi