Teknoloji Yaşadığımız Kenti Etkiliyor mu?

Dünyada, özellikle gelişmiş ekonomilerde bilim ve teknoloji alanında daha önce asla yaşanmamış ölçekte yaşanan gelişmeler var. Bunlar başta ekonomi ve iş dünyası olmak üzere yaşamın her alanını etkiliyor. Kısacası gelişmiş dünya, toptan bir değişim yaşıyor. Bu gelişmeyi yaşadığımız kent ile eşlediğimizde karşımıza çıkan sonuç durum nedir? Yükselen bilim ve teknoloji yaşadığımız kenti etkiliyor mu? Yoksa hâlâ geleneksel çağların kentlerine razı olmak zorunda mı kalıyoruz?


 


Yeni, hızlı, çeşitli ve kapsamlı teknolojik gelişmelerin kent yerleşimlerini ve şehirleri nasıl etkilemesini bekliyoruz? Yaşamakta olduğumuz ve kısa-orta vadede gerçekleşmesini beklediğimiz teknolojik değişime bir kez daha göz atalım. İnsan yerleşimlerini etkileyebilecek olan yeniliklerin odağında bilişim, iletişim, İnternet, otomasyon, sensör ve otomasyon gibi teknolojiler yer alıyor. Bunların başka alanlardaki mevcut ve muhtemel etkilerini dikkate aldığımızda yakın ufkumuzda yer alan yaşam mekânlarını “akıllı yerleşimler” olarak nitelemek zor olmaz.


 


Daha şimdiden örnekleri görülmekle birlikte ilerleyen zamanda kentsel hizmetlerin, altyapının ve ulaşım yollarının giderek daha fazla oranda internet bağlantılı olacağını öngörebiliriz. Bir kent yaşamsal yapılardan ve çeşitli anıtsal nesnelerden oluşmakla birlikte daha değerli olan, bunların arasındaki akışlardır. Bir yerleşimde değişim noktalar arasında insan, taşıt, ürün, malzeme, enerji ve enformasyon gerçekleşir. Yeni dönemde akıllı yerleşimlerde bu akışlarla ilgili trafik yeni teknolojilerin oluşturulmasına imkân verdiği zeminde gerçekleşecek.


 


Dünyanın yenilikçi özellikleri ile öne çıkan kentlerine baktığımızda buralarda mevcut durumda bile taşıt park etme (otopark), aydınlatma ve çöp toplama gibi bazı yerel yönetim hizmetlerinin akıllı otomasyon ile yerine getirildiğini görüyoruz. Vizyoner ülke ve kent yönetimlerinin teknolojik gelişmenin imkânlarından yararlanarak kent hizmetleri konusunda ‘barbar dönemlerden’ miras kalan yaklaşımlardan çoktan uzaklaştığı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde gelişmişliğin ölçülerinden birisi yurttaşların genel anlamda kentsel yaşam kalitesidir.


 


Kentsel gelişmişlikten söz edildiğinde; çoğu zaman sosyal ve kültürel yaşama ilişkin kozmetik projeler anlaşılır. ‘Güzel’ veya ‘iyi’ olarak nitelenen kent yerleşimlerinin belli başlı özellikleri olarak park gibi açık alan düzenlemeleri ile heykel vb. dış mekân artifaktları öne çıkarılır. Bir adım daha ileri gittiğimizde bunlara eğlence yerleri, müzeler, konser salonları, kültür merkezleri ve sergi mekânları eklenir.


 


Gelişmiş kente ilişkin ‘alaturka algı’ içinde o yerleşimin yenilikçi, bilimsel, teknolojik, sınai ve ticari gelişmişliği ve geleceğe ilerleme yeteneği yer almaz. özellikle o yerleşimdeki iş, sanayi ve ticaret bölgeleri ile buralarda yaratılan katma değerin düzeyi akla gelmez. çünkü ortalama yurttaştan yerel yöneticiye kadar alaturka algısı kentsel yerleşimin gelişmişliğini –üretimde olması gerekirken– tüketim odağında oluşturur. üretim ve tüketim kalite ve yeteneklerini vizyoner biçimde planlanmış bir denge noktasında buluşturamayan kentler teknolojik değişimin nimetlerinden gerektiği ölçüde yararlanmaktan çok uzak kalacaktır.


 


Teknolojik değişim üretim perspektifinde kent yerleşimine neler kazandırabilir? Teknolojinin üretime yansımasını okumanın ilk adımı verimliliktir. Bir şehir kendini yeni teknolojik gelişmelerle donatma (bu bağlamda bilimsel ve teknolojik zenginliğini yaratma) yeteneğine sahip olduğunda bir bütün olarak kaynaklarını daha verimli kullanma niteliğine sahip olacaktır. Bu, üretkenlik artışıdır. Daha fazla katma değer üretebilen bir kent hem mekânsal bir bütün hem de orada yaşayan yurttaşlar açısından çok boyutlu olarak daha zengin hale gelecektir. üretim geliri olarak yükselmeyen bir kentte yaşam kalitesinin yükselmesi ancak bir ‘balon etkisi’ şeklinde olur. Bir krizin yapacağı ‘toplu iğne etkisi’ bu balonun bir anda sönmesini sağlar.


 


Küresel teknolojik gelişime geri dönelim. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler küresel rekabeti sadece işletmeler ve çalışanlar için değil, kentsel yerleşimler açısından da daha zor hale getiriyor. Bu nedenle sadece işletmelerin değil, yerel yönetimlerin de bilimin, teknolojinin ve sanayinin yükselen bu yeni durumuna uyum sağlamaları gerekiyor. Bu değişimi doğru kavramayan kentler geleceğin yükselişini düşük yaşam kalitesi bataklığında ancak uzaktan izleyebilirler.


 


Tekrar soralım. Yükselen bilim ve teknoloji yaşadığımız kenti etkiliyor mu? Yoksa hâlâ geleneksel çağların kentlerine razı olmak zorunda mı kalıyoruz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi