Umutlar, İşsizlik ve Gelir Adaletsizliği


 


Kısaca YKS olarak isimlendirilen 2020 üniversite giriş sınavının sonuçları açıklandı. 2020 yılı, pek çok açısından zor olmaya devam ediyor. Bu yılın zor şartlarında genç insanlar kendi geleceklerini belirlemek üzere sınavdan aldıkları puana göre okul ve bölüm seçimi yapma gayreti içine girecekler. Sevinç veya hüzün ailelerle birlikte yaşanacak. Uzun süren hazırlığın ve bu son noktadaki seçimin ana nedeni, başarılı kariyer ve nitelikli gelir sağlayacak bir yola çıkabilmek… Ama yapılacak seçim, bu söylenenler açısından bir güvence sağlamıyor. Muhtemelen bu yola çıkış ile birlikte eğitim sonrasını öngören iş bulma, kariyer oluşturma, adil gelir elde etme, işsizlik gibi yeni sorular ve sorunlar da başlamış oluyor.


 


Dünyada yaşanan sorunlar, su kaynakları gibidir. Belli bir süre yeryüzünün derinliklerinde akar; sonra gün ışığına çıkar ve görünür hale gelir. Gelir adaletsizliği ve işsizlik, geçmişte de dünya toplumlarının sorunları olmakla birlikte yaşadığımız dönemde büyümüş ve farklılaşmış ölçeğiyle bir kez daha gün yüzüne çıktığına tanık oluyoruz.


 


Dünya medyasını izlediğimizde; dönemsel olarak farklı konuların öne çıktığını –veya çıkarıldığını– görüyoruz. Haber ve bilgi aldığımız medyada, öncelikler değişiyor. Giderek daha fazla ‘angaje olduğumuz’ medya sayesinde bireyler olarak bizim önceliklerimiz de etkileniyor. Her ne kadar sosyal medya haberi ve ona ulaşımı ‘özelleştirmiş’ gibi görünse de burada da dezenformasyonun ve manipülasyonun her türlüsüne maruz kalabiliyoruz. özellikle her alanı işgal etmekte ‘üstün başarı gösteren’ siyaset ve iktidar mücadelesi de –aynen yok olan yaşam çevresinde olduğu gibi- ‘yeraltında hızla büyümekte olan’ yeni sorun kaynaklarını bizden gizliyor.


 


Ne yazık ki yeterince gündeme gelmeyen –getiremediğimiz- önemli konulardan birisi, giderek büyümekte olan yoksulluk ve gelir adaletsizliği gerçeğidir. Hangi ekonomik, sosyal, kültürel veya siyasal görüşe sahip olursanız olun, insanlığın çözüm bekleyen yoksulluk ve gelir adaletsizliği sorunlarını görmezden gelemezsiniz.


 


Bu sorunlar yumağının iki boyutu var. Birincisi; makro düzeyde gerçekleşen ülkeler (ekonomiler) arası eşitsiz ve adaletsiz gelişme olarak görünüyor. örneğin Afrika’nın dönemler boyu soyguna ve sömürüye uğramış halklarını yaratıcı, yenilikçi veya girişimci olmamakla suçlayabilir misiniz? Bu ekonomilerde yaşayan insanların yoksulluğunda ve küresel ölçekte yaşadıkları gelir adaletsizliğinde kendini gelişmiş ve çağdaş sayan devlet ve ekonomilerin doğrudan etkisi ve katkısı yok mu?


 


Yoksulluk ve gelir adaletsizliği sorununun bir diğer boyutu ise ulusal gelirden pay alma ve adil geçim koşulları yaratabilmek noktasında gözleniyor. ülkelerde zengin ve yoksul arasındaki ihtiyaçların karşılanması durumu; dolayısıyla yaşamsal kalite farkı hızla açılıyor. Bu gerçeğin itiraflarından birisi; beslenme, barınma, eğitim ve sağlık gibi ihtiyaçların karşılanmasındaki tehdit düzeyinin giderek yükselmesi ve yaygınlaşmasıdır.


 


Ekonomilerin yoksulluk ve gelir adaletsizliği ile yeterli düzeyde mücadele edememeleri iki türlü riski artırıyor. Birincisi; uluslararası veya küresel boyutlu silahlı çatışma ve güvenlik sorunlarına ilişkin ihtimalin yükselmesidir. İkinci olarak ise ülke içinde yeni yaşamsal güvenlik –can ve mal güvenliği– sorunlarının artarak yaşanması beklenir. Her iki sorun kaynağının da ortadan kaldırılması gönüllü sivil toplum faaliyetlerinin gücünü aşan bir durumdur. Bunlar, vatandaşların veya bazı kuruluşların isteğe bağlı yardım ve destek faaliyetleri çözülemez; –görünür sıkıntıyı gidermek yerine– sorunun kaynağını ortadan kaldırmaya yönelmiş daha sistematik çözümlere ihtiyaç var.


 


ölçek yükselterek, küresel hale gelen sorunlardan bir diğeri işsizliktir. İşsizliğin yoksulluk ve gelir adaletsizliği ile karşılıklı bir etkileşimi var. Bu konuda yapılan araştırmalar işsizliğin hızla ulusal sınırları aşıp, küresel bir hale dönüştüğünü gösteriyor. Giderek sayıları büyüyen işsizler arasında, gençlerin oranının artmakta oluşu ise bir başka önemli gelişme olarak gözleniyor.


 


ülkemizde de izlendiği gibi; iş yaşamının eşiğine tümüyle ümitsizlik duygusuyla gelen bir kuşak, popülist ve istismara açık politikalara yatkın hale dönüşüyor. Böylece popülist ‘biberon’ politikaları sayesinde, genç kuşağı oluşturan bireyler için iyi bir eğitim almanın ya da nitelikli beceriler geliştirmenin de anlamı ve değeri kalmıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi