Ve Kentsel Yoksulluk...



Birçok sosyal ve ekonomik sorun da olduğu gibi kentsel yoksulluk konusu da bir ‘yumurta-tavuk’ görünümü verir. Nedenler ve sonuçlar, yoğun biçimde birbirine karışır; kimi zaman sosyal sonuçlar, dönerek başka olayları, hatta aynı olayı etkilemek üzere nedenler olur.

Kentsel yoksulluk, yalnız bir gelir eksikliği sorunu değildir. Toplumda başka yansıları da olur. örneğin kentsel uyumsuzluk olarak ifade edilen kente uyum sağlamadaki zorluklar, yoksulluğun birinci derecede yan etkilerinden birisidir.

Kente uyum sağlayamamanın ise yine karmaşık nedenleri vardır. öncelikle kente göç edenlerin geldikleri yörelere ait gelenek, görenek ve adetleri uyumsuzlukta birincil önemde rol oynar. Hele göçmenlerin, bir etnik veya kültürel kimlik olarak bu özelliklerini korumak ve yaygınlaştırmak istemeleri durumunda ortaya bir sosyal çatışma durumu çıkar. Bu kimlik özelliklerinin kentsel değerlerle çatıştığı durumlarda ise çok boyutlu bir sorunla karşı karşıyayız, demektir. ‘Şuralılar Derneği’, ‘Bu Köylüler Vakfı’ gibi ‘rantçı’ sivil yapıların ortaya çıkmasının altındaki nedenlerden bir tanesi budur. Zorunlu olarak bu yapıların bir örgüt çatısı altında toplanmaları gerekmez; bazen sivil ve siyasi örgütlerin içinde birlikte davranan kanatlar olarak da görünebilirler.

Konuya dönersek; özellikle yoksul göçmenlerin, genelde kimlik, kültür ve inanç değerlerine daha sıkı bağlı olmaları nedeniyle kente uyumlarında sorun görülmesi olağandır.

Kent yoksullarının genel özelliklerinden birisi, düşük eğitim düzeyidir. Yoksulluk ve niteliksiz ve yetersiz eğitim sarmalını kırabilmek hiç kolay değildir. Dolayısıyla kente uyumu zorlaştıran faktörler arasında yeterli eğitim alınanaması önde gelen faktörlerdendir. Eğitim sistemimizin giderek kalitesizleştiği düşünülürse kent yoksullarının bundan bir kaç daha fazla etkilenmesi son derece olağandır.

Sosyal göçün etkili bir faktör olduğu toplumlarda, özellikle ekonomik, sosyal veya kültürel gelişememiş toplumlarda yoksulluk, bir tür ‘anlık yaşama’ ruhunu da geliştirmektedir. Böylece eğitim gibi aile bireylerine uzun erimli yatırımlardan uzak durmak için bir neden daha ortaya çıkmaktadır.

Kentsel yoksulluğun neden olduğu diğer sosyal sorunlara dönelim. Eskişehir’de görülmemekle birlikte kentsel yoksulluk nedeniyle pek çok kentimizde 1960 sonrasında görülen gelişmelerden birisi, gecekondulaşmadır. Gecekondu gerçeğini sadece derme çatma yapılar olarak anlamamak gerek. Kalitesizliğin ileri düzeylerde olduğu tüm yapıları kanımca ‘gecekondu’ kategorisine almak gerekir. çünkü bu yapıları vareden mantık, bir kentli aklı değildir, olamaz. Bugün deprem olasılığının karşımıza çıkardığı olayın gerçek yüzü, bir yandan da sosyal göç ve kent yoksulluğu gerçeklerine dayanmaktadır.

Sağlıksız çevreden kaynaklanan kent sorunları, örgütsel suçlarda artış, kentte şiddetin yaygınlaşması ve önünün alınmasının zorlaşması, sokak çocuklarının artması, uyuşturucu kullanan genç insan sayısındaki yükselme, kadınlara ait sorunların artması... Bunların tümünün kent yoksulluğu ile yakından ilintisi vardır.

Kentsel yoksulluk, sadece Ramazan ayında iftar çadırları açıp yemek dağıtmakla, bu ayda insanlara bir paket yiyecek yardımı yapmakla aşılabilecek bir sorun değildir. örneğin Ramazan’da veya benzeri dinsel tarihlerde yapılan hayırlı yardımlar tabii ki, yoksul insanları sevindirecek, yardım yapanların ruhlarına huzur verecektir. Ama kentsel yoksulluk, bundan çok daha ciddi ve yaptırımları olan bir sorundur. Hele ki bu yoksulluk kentin alacası için de göze görünmüyorsa…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi