Eskişehir'de 'Porsuk Barajı' alarm veriyor

Eskişehir'de 'Porsuk Barajı' alarm veriyor
 Muhabir
Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Selma Güder, Eskişehir’deki kuraklık sorunu ile ilgili çarpıcı tabloyu gözler önüne serdi.

Türkiye’de ve Eskişehir’de kuraklığın geldiği boyutlara dikkat çeken Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Selma Güder, Kuraklığın susuzluğu ve iklim krizini değerlendirirken bunları bir bütün olarak ele almanın en önemli unsur olduğuna vurgu yaptı. Güder, “Ülkemizde 25 hidrolojik havza bulunuyor. Bu havzalardan biri de şehrimizin içinde bulunduğu Sakarya Havzasıdır. Sakarya Havzası, Türkiye’nin en büyük havzalarından biridir. Onu önemli kılan nedir? Sınırları içinde 9 il bulunması: Ankara, Afyonkarahisar, Bolu, Bursa, Bilecik, Eskişehir, Konya, Kütahya ve son olarak da başka önemli bir ilimiz. Sakarya Nehri, 824 kilometre uzunluğunda olup iki kaynaktan doğuyor. Biri Çifteler Sakaryabaşı, diğeri Afyonkarahisar Bayat Yaylası. Yolculuğunu Karadeniz’in Sakarya’nın Karasu ilçesinden tamamlıyor. Bu nehir kollarıyla birlikte oldukça geniş bir su ağına sahip. 448 kilometre uzunluğundaki en önemli kolu Porsuk Çayı, şehrimizin içinden geçiyor. Ancak son dönemde su seviyesi ciddi oranda azaldı, suyun rengi değişti. Bazı barajlarda doluluk oranı sıfıra yaklaşırken, Porsuk Barajı’ndaki su seviyesi yüzde31-32’ye kadar düştü. Çevredeki gölet ve barajlarda ise su neredeyse kalmadı. Türkiye’de ve dünyada suyun yaklaşık yüzde 70-74’ü tarımda kullanılıyor. Bu sulamanın büyük kısmını Devlet Su İşleri, sulama birlikleri, kooperatifler ve belediyeler organize ediyor. Eskişehir’de sulama kanallarının yüzde 70’i açık kanal sistemi (toprak veya beton) ile %30’u kapalı boru sistemi şeklinde. Açık kanallarda buharlaşma oranı yüksek olduğu gibi çeşitli güvenlik riskleri de mevcut” sözlerini kaydetti.

“Yeraltı suları da çok önemli”

448 kilometrelik sulama altyapısının bir an önce kapalı boru sistemine dönüştürülmesi gerektiğini ifade eden Güder, suyu tasarruflu kullanmanın yollarını bulup uygulaması gerektiğini söyledi. Güder, “Özellikle tarımda, suyu çok tüketen mısır gibi ürünlerin ekimi bir sonraki sezonda mümkünse en aza indirilmeli, yerine kuru tarıma uygun hububat üretimi teşvik edilmeli. Yeraltı suları da çok önemli. Türkiye’de mevcut suyun yaklaşık yüzde 27’si yeraltı sularından karşılanıyor. Yağışlar azalınca bu kaynaklar da çekiliyor. Kaçak sondaj kuyuları mutlaka tespit edilmeli, bertaraf edilmeli ve yasal olanlara da sayaç takılarak kontrol altına alınmalı. Orman yangınları da su kaynaklarını etkileyebiliyor. Kül, duman ve partiküller yakındaki suya karışabiliyor. Bir diğer sorun da vatandaşların açık su kanallarına çöp atması. Bu hem kirliliğe hem de ekosisteme zarar veriyor. Ayrıca bölgemizde obruk oluşumları da tarım için ciddi tehlike. Çifteler ve Sivrihisar çevresinde örnekleri görülüyor. Bu nedenle Sakarya Havzası’nı bütüncül bir şekilde korumak şart. 2024’te tamamlanarak yürürlüğe giren Sakarya Nehri ve Porsuk Barajı Havza Koruma Planı bu konuda önemli bir adım. Tarım, rekreasyon alanları ve kimyasal kullanımına dair özel hükümler içeriyor” şeklinde konuştu.