"Ne zaman darbe olsa hapse düştüm. Ne aman demokrasi işlese bir yerlere seçildim"

"Ne zaman darbe olsa hapse düştüm. Ne aman  demokrasi işlese bir yerlere seçildim"
Celal Doğan 1943 doğumlu. Hukuk fakültesi mezunu. 1977 seçimlerinde 32 yaşında Milletvekili seçiliyor.12 Eylül ihtilalı sonrasında Zincirbozan’da zorunlu ikametgâha tutulan 16 siyasetçiden biri olarak 121 gün hapis cezası çekiyor....

Celal Doğan 1943 doğumlu. Hukuk fakültesi mezunu. 1977 seçimlerinde 32 yaşında Milletvekili seçiliyor.
12 Eylül ihtilalı sonrasında Zincirbozan'da zorunlu ikametgâha tutulan 16 siyasetçiden biri olarak 121 gün hapis cezası çekiyor. Ardından 1989 yerel seçimlerinde Gaziantep Belediye Başkanlığına seçiliyor ve üç dönem peş peşe Gaziantep Büyükşehir belediye Başkanlığı görevini yapıyor.Bu süre içinde Gaziantepspor'un da kulüp başkanlığında bulunuyor. Halen Demokrat Parti Genel Başkan yardımcısı.
-Uzun yıllar CHP içinde yer aldınız. Şimdi neden Demokrat Parti?
C.D- Siyasetçi bazılarına göre mekan değiştirirken altında bir çıkar hesabı düşünülür.Genellikle Türkiye'de siyasetçiler bir başka partiye geçerken ya kontenjan aday sözü alırlar, ya bakanlık sözü. Ötekine dilim varmıyor ama ya da para alırlar. Çünkü parti değiştiren insanlar için bu laflar hep söylenir. Ben 32 yaşımda milletvekili oldum. Bunları bilirim. Çünkü benim de şahit olduğum ortamlarda yaşanan olaylar vardı.
Şimdi bakın, ortada Menderes'in yüzde 52'lik bir oyu yok. Menderes, İsmet Paşa bürokrasisinin, daha doğrusu tek şef döneminin vatandaştan kopuk bir siyasi anlayışın ve 2. Dünya Savaşının getirmiş olduğu yıkıntıdan sonra bir arayış içine girdiği ortamda yüzde 52 oyla iktidara gelmiştir. Biliyorsunuz Menderes asıldı.
Bu mazlumluğun üzerine Demirel oturdu. Zulme maruz kalmış partinin başına Demirel geçti.
Vatandaş o mağduriyetin, kendi oyuna sahip çıkmanın takipçisi olarak Demirel'i yüzde 48 oyla iktidara getirdi.. Demirel 12 Mart muhtırasına maruz kaldı. Benimle birlikte Zincirbozan'da yattı.
Partisi kapatıldı. Bu arada Anavatan partisi ortaya çıktı. Asker olmasın diyenler Özal'a yüklendi. Yüzde 48 oy aldı. Şimdi benim gittiğim ortamda ne yüzde 50 civarında oyu olan Menderes'in, ne de yüzde 48 oyu olan Demirel ve Özal'ın dönemi var. Hatta merkez idaresinin ihtiyaçlarını karşılayacak parası olmayan bir parti var. Benim şahıs olarak bir şey almaya gitmediğimi herkesin anlaması lazım.

-Peki niye gittiniz? 50 yılınızı siyasette geçirmişsiniz...

C.D- Ben uzun yıllar mensup olduğum partinin geçmişiyle ilgili hiçbir şey söylemiyorum. CHP Müdafa-i Hukuktan, Kuva-i milliye'den gelmiş bir partidir. Kurucusu Atatürk'tür. Saygın bir partidir.
Kurucusu İsmet paşadır ama öldüğünde İsmet paşa CHP'li değildi. Partiden istifa etmişti. O partinin devamı olarak ortaya çıkan SHP nin başkanı Erdal İnönü'dür. Rahmetli olduğunda o da CHP'li değildi.
Kamuoyunun şöyle bir soru açması gerekir. Yüzlerce kadro niye bu partide değil? Ben niye buradayım? 14 Mayıs 1950 de Demokrat Parti iktidar olmuştur.
DP iktidar olduğunda Anadolunun üzerinde ki örtü kaldırılmış ve altından Çiftçi, işçi, köylü, maraba, dar gelirli, yoksul, çaresiz, yani millet ortaya çıkmıştır. İlk kez Millet ayağa kalkmış, sivil bir anlayış egemen olmuştur. Kısacası demokrat Parti Sivil demokratik inisiyatifin tek temsilcisidir.

-Bu yüzden mi DP'Desiniz yani?

C.D- Ben siyasette birikimi ve hizmeti olan biriyim.
Ben bu sivil demokratik ocağın yavaş yavaş yandığını gördüm.
Yunus Emre misali yanan bu ocağa sırtımda odan taşıyarak, bu ocağın daha gür yanmasını sağlamak için geldim. Yine söylüyorum bir şey almaya değil, vermeye geldim.
-Siyaset yaparken askeri müdahalelere de şahit oldunuz değil mi?

C.D- Olmaz olur muyum hiç. Türkiye'de ne zaman askeri bir müdahale olsa, ben hapishaneye düştüm.
Ama ne zaman demokrasi işlese, hep bir yerlere seçildim.

-Peki şu anda bulunduğunuz parti gerçekten Merkez partisi olabilecek mi?

C.D -Zaten DP nin yeri orasıdır. DP'nin ekonomik anlayışından tutun da, demokrasiye bakışı hep merkezi gösterir.
Bir de 50-60 menderes mirası var bu partinin. 60-sonrasının Demirel ve Özal mirası var. Fikren ve fiilen hep merkezde kalmışlar.
Bu partinin mirası Merkez'de olmasıdır. Eğer bunu beceremezsek kabahat bizdedir. Çünkü bu partinin tüzük ve programı da Merkezdir.

-Saydığınız üç isim, Menderes-Demirel ve Özal'dan sonrası pek parlak değil ama...

C.D- Bu isimlerden sonra Tansu çiller, Mehmet ağar ve Süleyman soylu geldi partinin başına. Sayın cindoruk'u bunlardan ayırmak lazımdır. Diğer arkadaşlara gelince, onlara saygısızlık yapmak haddim değil ama, onların derece ve mertebesini Türk kamuoyu verdiği oylarla takdir etmiştir zaten.

-Misyon Türkiye'de hep Genel başkanını savunmak zorunda kalmadı mı?

C.D- Menderes militarizm karşısında uğradığı haksızlık nedeniyle savunuldu. Demirel'in darbelerde çektiği ızdırap savunuldu. Türkiye'de zaman zaman Devletin şike yaptığı dönemler olmuştur. Devlet şike yapar mı? Yaptı işte.
Zaman zaman aynı silahla hem sağcının hem solcunun öldürüldüğüne tanık olduk. Bedrettin Demirel'in anılarını bir okuyun. 3 Bin kişi öldüğünde müdahale edelim denildiğinde, Kenan evren 'Bıçak biraz daha kemiğe dayansın' demiş. Ölüm üzerine iktidar kuran devletin generaline Faşist denmez de ne denir? O yüzden Türkiye'de yapılacak olan öncelikli iş Faşist anayasadan biran önce kurtulmaktır. Bu Anayasayı sivil hale getiremezsek hiçbir şeyde başarılı olamayız.

-Anavatan partisi ile birleşme oldu. Siyasette 2 ila 2 her zaman 4 etmiyor. Bu birleşme nasıl sonuç doğuracak?

C.D- Yok ile yok toplanmaz. Bu dediğin CHP-SHP de oldu. Gerçekten ortaya 4 çıkmadı. Biz yeni bir partiyiz. Zaten Merkez dediğiniz partiyi yüzde 40 lara taşıyamazsanız, radikal anlayışı meşru hale getirirsiniz.

-Bu gün siyasete bakıyoruz da, hep geçmişin belediye Başkanları ön planda. Bunun nedeni nedir?

C.D- Yerel yöneticiler önemli tabi. Demokrasinin beşiği. Devlete kadro yetiştirmenin birinci basamağı. Fransa'nın tüm Devlet başkanlarına bakın, Paris belediye Başkanlığı yapmıştır. ABD başkanları ona keza. Çünkü belediye başkanları insanlarla bire bir ilişki içindedir. Yaptığı hizmet ölçülüp, değerlendirilir. O yüzden ben yerel yönetimlere önem veriyorum. Zaten yakında bir yerel yönetim manifestosu açıklayacağız. Bunun içinde İl Özel İdarelerinin belediyelere devri. İl Genel ve Belediye Meclislerinin ortak bir meclis haline getirilmesi. Köylerde belediye irtibat büroları oluşturulması gibi yenilikler olacak. Bir de Valilerin, hükümetlerin memurları oluyor. Valiler de seçimle gelmeli diyoruz. Valelerin, iktidar bakan ve milletvekillerinin memuru olmasın istiyoruz.

-Siyasette en önemli nokta hangisi sizce?

C.D- siyasette az söyleyip çok iş yapacaksınız. Ben Gaziantep'te 32 proje vaadinde bulundum ama 272 proje yaptım. Az söyleyip çok iş yapmanın sakıncası yoktur ama, tersi bir durum büyük sıkıntı yaratır.

-Aday belirleme konusunda partiler adil davranmıyor. Genel başkanların iki dudağının arasında olup bitiyor her şey. DP de bu adaletsizliği ortadan kaldırabilecek bir yöntem olacak mı?

C.D -Aday belirleme konusunda ben bizzat yaşadım. 77 seçimlerinde eğer 6 bin delege olmasaydı, rahmetli Ecevit ve Ali Topuz beni listeye koymayacaktı. İstemiyorlardı. Ama ben onlara rağmen delege oylarıyla milletvekili oldum. Ben yetkili olsam, Genel başkanları bile üyeyle belirlerim. Ama maalesef şimdi Genel başkanların iki dudağı arasında. Emme basma tulumba gibi. Sen beni seçiyorsun ben seni. Seçmezsen görevden alıyorum. Parti içi demokrasiye inanmayan ve bunu uygulamayanların demokrasi adına getirebilecekleri hiçbir şey olamaz.

-Mevcut hükümetin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

C.D-Hiçbir şey yolunda gitmiyor. Kalkınma yok. Üretim yok. İşsizlik ve yoksulluk çok. Türkiye yangın yeri gibi. Soruyorum herkes perişan olduğunu söylüyor. Bize gelen sesler bu. Ama Tayyip Bey aksini iddia ediyor. Acaba ona gaipten sesler mi geliyor? Bu kadar çığlığı duymaması imkansız. Üstelik halledilen hiçbir şey yok. Türban, Kıbrıs, Ermeni ve Kürt sorunu. Hangisi çözüldü. İktidar sorun yaratma fabrikası gibi adeta.

-İktidar partisinin belediyeciliğini nasıl buluyorsunuz?

C.D- Bana göre ölçü İstanbul'dur. Eğer İstanbul bu gün yaşanılabilir bir kent ise başarılılar. Ama İstanbul yaşanılır bir yer değil. Dolayısıyla iktidar partisinin belediyeciliği de ortada.

-Bundan sonra ki siyasi yaşamınızda Belediyecilik var mı?

C.D- O artık gerilerde kaldı. Belediyecilik biraz daha gençlerin işi. Biz bundan sonra demokrasi değirmenine su taşımak için varımızla yoğumuzla uğraşacağız.

-Son olarak Eskişehir'i nasıl buldunuz?

C.D- Eskişehir'e 20 yıl önce geldiğimi hatırlıyorum. Maçlar için geliyordum. Kışın çamur, Yazın tozdan geçilmezdi. Bu gün ise çağdaş bir şehir oldu. Belediye Başkanlarının üç dönemdir arkasında duran bu şehri kutlamak gerekir. Bir de dünyanın en büyük orkestranız var. Eskişehirspor taraftarı. Dünyada böyle büyük bir koro yok. Onları da kutluyorum. Eskişehirspor kulüp başkanı da çok iyi şeyler yapıyor. Onu da kutluyorum.
-Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz...
C.D- ben teşekkür ediyor ve tüm Eskişehirlileri sizin aracılığınızla saygıyla selamlıyorum.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.