Seyitgazi’de barajlar S.O.S veriyor
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve TEMA Vakfı iş birliğiyle hayata geçirilen İklim Değişikliğine Karşı Güçlü Eskişehir Projesi’nin kapanış toplantısında konuşan Seyitgazi Belediye Başkanı Uğur Tepe Seyitgazi İlçesi’nde yaşanan su krizine dikkat çekti.
Seyitgazi İlçesi açısından önemli su kaynakları olan iki barajın su seviyeleri hakkında bilgi veren Tepe, iklim krizine karşı mücadelenin önemine dikkat çekti.
Tepe, “2023 ve 2024 yıllarında ilçemizde yaşanan sel felaketleri de iklim değişikliğinin bir diğer yüzünü ortaya koymuştur. Kısa sürede düşen aşırı yağışlar tarım arazilerinde ciddi maddi hasarlara yol açmış, bazı mahallelerimizde hayvan kayıpları yaşanmıştır. Bu olaylar altyapı yatırımlarının ve afetlere hazırlık çalışmalarının ne kadar hayati olduğunu bir kez daha göstermiştir. Özellikle orman yangınları ve sel felaketlerinde belediyelerimizin çok büyük desteğinin yanında tabii kamu kurumlarının da desteği olmuştur; buradan kendilerine teşekkür ediyorum başkanım. Su kaynakları konusu Seyitgazi için artık yalnızca bir çevre başlığı değil, geleceğimizi doğrudan ilgilendiren stratejik bir meseledir. İlçemizde yaklaşık 670.000 dekar ekilebilir alan bulunmasına rağmen bunun sadece 180.000 dekarı sulanabilmektedir. Kunduzlar Barajı’nın doluluk oranı bugün yüzde 7’dir. Aralık ayının sonundayız ve yüzde 7 seviyesindedir. Çatören Barajı yüzde 17 seviyesindedir. Yer altı su seviyemiz her yıl daha da düşmektedir. Birkaç yıl önce 120 metreden ulaştığımız suya bugün 200 metre civarlarında ulaşabilmekteyiz. Bu veriler birkaç yıl içerisinde ciddi bir içme suyu riskiyle, kullanma suyu riskiyle karşı karşıya kalabileceğimizi açıkça ortaya koymaktadır” sözlerini kaydetti.
“Madencilik Faaliyetleri Çevre İle Uyumlu Olmalı”
Seyitgazi İlçesindeki madencilik faaliyetleri hakkında da konuşan Tepe, diğer yandan vahşi sulama sistemlerinin su kaynakları üzerindeki baskıyı daha da artıracağına dikkat çekti. Tepe, “İlçemiz ve bölgemiz açısından ekonomik değeri yüksek olan bor madeni başta olmak üzere madencilik faaliyetlerinin çevreyle uyumlu ve etkin şekilde denetlenerek yürütülmesi büyük önem taşımaktadır. Bor ülkemiz için stratejik bir maden olmakla birlikte bu faaliyetlerin toprak yapısına, su kaynaklarına ve ekosisteme zarar vermeyecek şekilde planlanması ve uygulanması gerekmektedir. Aksi halde kısa vadeli kazanımlar uzun vadede telafisi güç çevresel kayıplara yol açabilmektedir. Aynı şekilde tarım alanlarımızda halen yaygın olarak kullanılan vahşi sulama sistemleri su kaynaklarımız üzerindeki baskıyı daha da artırmaktadır. Bu noktada sürdürülebilir tarım uygulamalarına geçişin ve suyun kullanımının artık daha önemli hale geldiğini biliyoruz. İklim değişikliğiyle mücadelede başarı yalnızca merkezi politikalarla değil; yerel yönetimlerin, sivil toplumun ve vatandaşlarımızın birlikte hareket etmesiyle mümkündür" diye konuştu.