1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Adın Reşit misali...

Yıllardır bu köşeden:
-Bu şehir yıllardır demiryolu ile niçin bir limana bağlanmıyor?
-Bu şehre yıllardır alternatif bir çevre yolu niçin yapılmıyor?
-Bu şehrin Seyitgazi ve Sarıcakaya yolları niçin yapılmıyor?
-Bu şehrin havaalanından özellikle yaz ayları niçin Ege ve Akdeniz’e uçak seferleri yapılmıyor?
-Demiryolu kenti olan Eskişehir’de Demiryolu Meslek Lisesi niçin açılmıyor?
-Bu şehrin sahip olduğu Porsuk niçin Kütahya’daki Murat dağlarında aranan maden nedeniyle kirletiliyor.
-Bu şehirde, yerleşim biriminin yanı başına niçin siyanürlü altın madeni havuzları inşa edilmesine izin veriliyor.
-Bu şehrin asırlık sanayi kuruluşu Tülomsaş’ın hükmi şahsiyetine niçin son veriliyor?
-Bölge müdürlükleri birer birer bu şehirden niçin alınıp, başka şehirlere götürülüyor?
-Alpu’daki Tarım arazisi üzerine niçin termik santral yapılmak isteniyor? Gibi ve benzeri sorular soruyoruz.
Fakat…
Cevap alabileceğimiz hiçbir muhatap bulamıyoruz…
-“Adın Reşit kendin söyle kendin işit” misali, biz sürekli söylüyoruz ama karşımızda koca bir duvar var…
Söylediklerimiz duvara çarpıp geri dönüyor…


.....


Buhrandan ancak reklamla çıkılır...


İngilizcede Public Relations olarak ortaya çıkmış, dilimize Halkla İlişkiler olarak çevrilmiş bir uygulama.
Kısaca PR olarak isimlendiriliyor.
Kavramın ilk çıkış tarihi 1954’lere denk geliyor.
Yani "Büyük Buhran" öncesine...
Buhran öncesi kitlesel üretim ve tüketim modeli çok fazla sürdürülemiyor.
Odak noktası insan olan bir pazarlama modeline ihtiyaç ortaya çıkarken, bu modelin geliştirilmesine yönelik ilk adımlar atılıyor.

***
ürüne duyulan ilgiyi büyük ölçüde üreticiye duyulan güvenin belirleyeceği keşfediliyor önce.
Ardından.
Söz konusu ürünün veya hizmetin niteliğinden bağımsız olarak, insanların güven duydukları üreticilerin ürettiklerine rağbet göstermeye meyilli olduğu ortaya çıkartılıyor.
Bu yüzden, kar amacı olsun olmasın, bir ürünü, yapıtı veya hizmeti kitlelere ulaştırabilmek için, öncelikle marka güveni kazanma gerekliliği zarureti doğuyor.
İşte etkili bir PR çalışmasıyla, hedef kitleye hitap eden  marka imajları  oluşturulup, bu sayede markaya ait mallar ve hizmetlerde büyük bir artış sağlanıyor.
***

Bulunan modelin, yani PR'ın en önemli ayağını reklam oluşturuyor.
Hedef kitleye yönelik yapılan düzenli, etkili ve prestij reklamlar, hem malın satışını arttırıyor, hem de malın ait olduğu markanın değerini yükseltiyor.
Yaşanan büyük buhran sonrasında şu açıkça görülüyor ki, buhranda ayakta kalan ya da buhranla birlikte parlayıp, yükselen firma ve markaların tamamı, bunu yaptıkları PR çalışması ve reklamlarla başarıyor.

***
Büyük buhran'dan gelelim günümüze...
Dünya'nın bu güne kadar görmediği bir salgını yaşamak zorunda kaldık.
Ekonomi durdu. Sınırlar kapandı. Tedarik zinciri koptu. İşyerleri kapısına kilit vurdu.
üretim yapan ve hizmet üretenlerin başına gelebilecek ne varsa geldi.
Şu sıralar bir normalleşme sürecini yaşıyoruz.
İşyerleri birer birer açılıyor.
üretim yeniden başlıyor.
Ancak ne üretilen malın satışında, ne de sunulan hizmetin oranında bir kıpırdanma var.
İnsanlar hala eski normal hallerine dönemedi.
Eskiden olduğu gibi ne her gördüğünü almak, ne de her hizmeti edinmekte çekiniyor, zorlanıyor, bildiğiniz kendisini kısıtlıyor.

***
Ancak yaşadığımız  bu koşullar böyle devam etmeyecek.
Elbette bir süre sonra topyekun eskiye döneceğiz.
İşte bu süreç aslında,  marka değeri yaratma ve üretilen mala olan güveni sağlama adına değerlendirilecek mükemmel bir süreç oluşturuyor.
Bu da ancak PR ve PR'ın en etkili ayağı olan reklam ile mümkün olabilir.
Sonuç olarak...
Nasıl ki büyük buhran'dan güçlenerek çıkan markalar bunu reklam ile başardılarsa, bugünkü salgından güçlenerek çıkabilmenin de tek şartı, iletişim araçları vasıtasıyla yapılacak etkili, güven veren ve hedef kitleye ulaşabilecek reklamlardır...
Bizden söylemesi...


....


Biz hangisiyiz?


Yolsuzluklarla ilgili ülkelerin vermiş olduğu değişik tepkiler var…
İsveç ve Moldova’da aynı anda birer yolsuzluk araştırması yapmış.
Dünya’daki Yolsuzluk algılama endeksinde İsveç 3 ncü sırada.
Moldova ise 102 nci sırada…
Yapılan araştırma sonucunda İsveç seçmeninin, ekonomik gidişat ne olursa olsun iktidarı cezalandırdığını ortaya koymuş.
Bu durum “İsveç seçmeni hep daha iyisini istediği için iktidarların hizmetini beğenmiyor, daha iyisi gelsin düşüncesiyle iktidarı değiştiriyor” şeklinde açıklanmış…
Moldova’da yapılan araştırmada ise, eğer ekonomi iyi gidiyorsa yolsuzluk iddialarının seçmen üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını. Ekonomi kötü gidiyorsa Moldovalı seçmenin iktidarı cezalandırdığı sonucu çıkmış…
Bu durum “Moldovalı seçmen, ekonomik sıkıntıyı hissetmiyorsa, ülkedeki yolsuzluğun hiçbir önemi yok. Eğer ekonomik sıkıntı cebini etkiliyorsa, o zaman yolsuzluk iddiaları, iktidarı cezalandırmada etkili oluyor” diye yorumlanmış…
Yolsuzluk algılama endeksinde biri 3’ncü, diğeri 102’nci sırada olan 2 ülkede yapılan araştırmanın sonuçları birbirinden çok farklı…
Seçmenin biri: Yolsuzluk iddiası olsun olmasın sırf yenilik için her seçim iktidarı cezalandırıyor.

Diğer seçmen: Eğer ekonomi iyiyse yolsuzluk iddialarını önemsemiyor, ekonomi kötüyse, yolsuzluk iddiaları nedeniyle iktidarı cezalandırıyor…
Söz konusu araştırmayı okuduktan sonra kendi kendimize “Biz hangisiyiz acaba?” diye düşündük…
İsveç olmadığımız kesin…
Moldova olmadığımız da ortada…
Demek ki, araştırmanın bize özel bölümü de kesinlikle biran önce yapılmalı…


.....


Biraz da
 gülmek lazım


Bir Fransız, İngiliz, Alman, Hollandalı, Rus, İranlı ve Türk bir araya gelmişler ve ülkelerinin özelliklerini anlatıyorlarmış...
Fransız :
- Bizim ülkenin kızları o kadar güzel, o kadar güzeldir ki, bakmaya, öpmeye kıyamazsınız....
İngiliz :
-Bizim ülkenin biraları, içkileri o kadar güzeldir ki içmeye doyamazsınız..
Alman :
-Bizde de öyle güzel, öyle sağlam arabalar var ki inanamazsınız. Hepsi müthişdir.
Hollandalı:
- Siz bizim ülkenin evlerini bir görseniz, içiniz gider..Mükemmel tasarımdırlar
İranlı:
- Bizim oraların halılarını bir görseniz, güzelliğine ve dokuma sanatına hayran olursunuz..
Rus:
- Arkadaşlar bizde bir gizli servis var, KGB, dünyada neler olsa anında haberi olur.. İnanılmazdır...
Sıra Türk'e gelir :
- Bizde öyle delikanlılar vardır ki... İnanamazsınız.
Alır Fransız kızını, atar Alman Arabasına, içer İngiliz içkilerini, gider Hollandalının evine, yatırır İran Halısının üstüne, değil Rusların gizli servisi, kocasının bile ruhu duymaz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi